işçi Partisi kurultayı: Gençleşme.. Gençleşme..

İstanbul'dan Ankara'ya...

Oldukça erken bir saatte yola çıktık. Saat 05.30..

İki akademisyen, iki de gazeteciyiz:

Prof. Dr. Kürşat Yıldız, Doç.Dr. Cüneyt Akalın, Fehmi Köfteoğlu ve ben..

İşçi Partisi kurultayına gidiyoruz.

İki kişisel not:

Görünüşe aldanmayın! Akalın direksiyonda çok hızlı.

Mola dahil 4.5 saatte Ankara'daydık.

Benim hakkımdaki hüküm: Aşırı temkinli.

***

Bolu dağında yılın ilk karıyla buluştuk.

Resmen beyazlık iniyordu gökten.

Yeşilin ve beyazın buluşmasını gözlerimiz özlemiş.

***

Kurultay salonu Ankara'nın biraz dışında.

Esenboğa Havaalanı'nın yanında.

Türk Metal Sendikası'na ait Büyük Ankara Oteli'nde.

***

Salona girişte etrafıma bakıyorum.

80 öncesi kadroları arıyor gözlerim.

Daha çok onları tanıyorum çünkü.

Fazla değiller.

Şahsen tanımadıklarım çoğunlukta yani.

"İyi" diyorum.

Temenni: Tanımadıklarım daha da çoğalmalı.

***

Benim için doğrudan İşçi Partisi'ni yazmak zor.

Dışarıdan bakınca içeride..

İçeriden bakınca kenarda gözüktüğümün farkındayım.

"Artı"lara vurgu yapsam, "kayırıyor" denecek..

"Zaaf"lara dikkat çeksem, "profesyonellik" tasladığım düşünülecek.

***

Ama bir hakkı teslim etmeli.

İşçi Partisi'ni biraz esirgemek gerekiyor..

Neden?

Çünkü, Türkiye'nin örgütlü erken uyarı sistemi.

Liberalizme karşı halkçılık..

Küreselleşmeciliğe karşı anti-emperyalizm..

Ortaçağa karşı Kemalist devrim ve ulus devlet..

İşçi Partisi olmasa zor savunulur.

CHP, İşçi Partisi'nin etkisi devrede bulunmasaydı..

Kendisi olmaktan bütünüyle çoktan vazgeçmişti.

***

Gazeteci olarak çok farklı fikir odaklarıyla görüşürüm.

İşçi Partisi'nde çoğu yöneticisi farkında mı, bilmiyorum.

Siyasetleri, ideolojik duruşu.. Partinin oy oranıyla kıyaslanmayacak kadar yaygın etkiye sahip.

Ulusal Kanal ve Aydınlık, Cumhuriyetçi tabanda kamuoyu yapıcısı.

Kılıçdaroğlu'nun kurmay takımından bir isim.. Biraz da sıkıntılı..

"Tabanımız Ulusal Kanal seyrediyor.. Aydınlık okuyor.." demişti.

***

Neyse..Tekrar kurultay salonuna dönelim.

İlk günden bazı gözlemler aktaralım.

Kadınlar ve gençler.. Delegeler arasında beklediğimden de, gerekenden de azdı.

1100 toplam delege.. Gençler 200.. Kadınlar 260 kadar..

Oysa Taksim demek.. Daha çok gençlik ve kadındı..

***

Kurultaydan bir gençlik kulisi..

8-10 gün önceydi.

Gençlik liderlerinden biriyle konuşuyorduk.

"Destek" istedi. "Merkez Karar organında gençliğin ağırlıkta olmasını istiyoruz."

Salonda gençlere soruyorum. "Merkez organa kaç genç girecek" diye.

"11" diyorlar. 75'te 11.. Çok az değil mi?

19-20 yaşlarında bir kız çocuğu:

"30 kadar gençlik liderini daha önce Partiye verdik. Onlarla birlikte Merkez Karar organında ağırlık gençlerde olacak."

Özet: Gençlik rolünü sahiplendi. Sıra kadınlarda.

***

Bir kulis daha.

Ulusal Kanal ve Aydınlık yönetimini TGB'liler bütünüyle teslim aldılar ya...

Birkaç hafta önceydi..

"Karşı" saflardan birileriyle konuşurken bunun altını çizdim:

"Halinize yanın. Hareket kendisini yeniliyor.."

Cevap nesneldi: "İşte bunun altı çizilir.."

***

TGB'nin yeni Genel Başkanı Çağdaş Cengiz söz alıyor.

Vurgu: "Yaparız diyorsak.. Yapacaksak...Gençleşme.. Gençleşme.."

Dikkat: Yeni dönemde... Öyle anlaşılıyor ki.. İşçi Partisi'nde TGB rüzgarı esecek..

***

Kurultay niye Ankara dışında ki..

Konuk katılımı.. Kaçınılmaz şekilde sınırlı..

Cevap: "Uygun salon.. Uygun fiyat."

***

Kurultay üç gün sürecek.

Hasan Basri Özbey ve Serhan Bolluk: "Herkes konuşabilsin diye.."

4-5 gün sürmesi de konuşulmuş..

AKP'nin son kongresi kaç gün sürmüştü?

***

Genel söylem:

"Türkiye bir 'devrim dönemi'ne girdi.."

"Haziran'da başlayan halk devrimi sürüyor.. "

"Adım adım milli hükümete gidiliyor.."

"Seçimler bir fırsat.."

Ferit İlsever yakın bir tarih için çağrı yapıyor:

"29 Ekim'de... Bütün Türkiye.. Ayağa kalkmalıyız.."