24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

IŞİD’e DEAŞ demekle olmuyor!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Güya din adına ve İslam adına, kanlı-vahşi-tekfirci-mezhepçi-selefi bir terörü özellikle de Müslümanlara reva gören IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti), dünyada da İngilizce baş harflerinden oluşan kısaltmasıyla ISIS olarak tanımlanıyor. Yani (The Islamic State of Iraq and al Sham) Türkçesi Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD).
Ama bizim Malezya Cihatçılarıyla İmam hatip karması zihniyetinden oluşan bazı iktidar yandaşları ısrarla IŞİD değil DEAŞ veya DAİŞ diyorlar ne hikmetse. Halbuki bu kanlı örgütün isminin Arapça kısaltmış halinin deforme edilmiş versiyonu. Arapça harflerden oluşan isim esasında “DAESH”tir.
PKK’ya PKK diyorlar ama IŞİD’e Türkçe yerine Arapça DAESH (Deas/Daiş) diyorlar. Böyle yaparak İslam dininin terörü örgütüyle anılmasını önlemeye çalışıyorlar. Ama bu tüm dünyanın kanlı vahşi örgütün ve benzeri bir çoğunun yani IŞİD’in, El Nusra’nın, Boko Haram’ın, El Kaide’nin hepsinin din adına mezhep adına terör-cinayet-bombalama ve her türden zalimlik ve vahşiliği yaptığını görmesine ve bilmesine engel olmuyor, olamıyor.
Çünkü Siyasal İslam, insanlığın da İslam’ın da en büyük düşmanıdır.
İsim değiştirip, IŞİD’e DEAŞ diyerek bunların dinimize de, insanlığa da yaptıkları kötülüğü ve tehdidi yok edemezsiniz. Dünyada hızla yayılan ve artan İslamofobinin önüne geçemezsiniz.
Laiklik ilkesinin önemini kavramadan, bu mezhepçi örgütlere hiçbir biçimde sempati ve yakınlık göstermeden, Siyasal İslamcılığı, Allah ile aldatanları, din tüccarlığını, her türden bağnazlığı-softalığı ve yobazlığı reddederek, doğru-dürüst bir duruş gösterilmesi ve mücadele verilmesi gerekiyor.
Yoksa adına ister IŞİD deyin, ister DEAŞ, İslam’a da, insanımıza da, en büyük kötülüğü yapmayı pervasızca sürdürürler maalesef.
***
RUSYA İLE ‘NORMALLEŞME’ GEÇ DE OLSA, YERİNDE!
Akıl, mantık, ulusal çıkar ve beklentilerimizin tamamıyla dışında, Rusya ile başlatılan ve sürdürülen hasmane tutum ve inattan vazgeçilmesi yerinde bir davranıştır.
Çok geç kalınmış da olsa, ilişkilerin normalleştirilmesinde, her iki ülkenin ve halklarının da önemli yararı var.
20 gün önce, 9 Haziran 2016 tarihinde yine bu köşede bir yazı kaleme almış ve özetle şöyle demiştik;
“...Bir Rus savaş uçağının ‘27 saniyelik’ sınır ihlali nedeni ile düşürülmesini alkışlayanlar, sınırlarımızın delik-deşik olduğunu, ağır silahların, PKK’lı militanların, IŞİD’li yobaz çetecilerin ellerini kollarını sallayarak sınırlarımızı sürekli ve yoğun biçimde ihlalini ise, görmezden geliyorlar nedense.
Halbuki Rus uçağının ihlali ‘diplomatik’ yollardan protesto edilebilir, karşılıklı müzakereler yoluyla tekrarına meydan verilmeyebilirdi.
Buna uluslararası ilişkilerde ‘diploması sanatı’ deniyor. Uluslararası ilişkilerde önünü-sonunu-geçmişini-geleceğini, hesap ve tahmin etmeden adım atılmaması gerekiyor. Bunun için bilgi-tecrübe-vizyon-strateji ve akıl gerekiyor kuşkusuz ki.
Bugün Rusya ile olan gereksiz ve anlamsız soğuk savaşın maliyeti her 2 ülkenin halkına ağır faturalar çıkarıyor.
Enerji (doğalgaz ve petrol) bakımından en büyük ithalatçısı olduğumuz Rusya, turizmden, sebze-meyve ihracatına, müteahhitlikten tekstil ticaretine kadar Türkiye’nin en büyük ve önemli ihracat kapısıydı halbuki.
Türkiye’nin ekonomik, ticari, siyasi, sosyal, tarihi bölgesel ve stratejik bütün çıkarları, İran, Irak, Suriye ve mutlaka Rusya ile ilişkilerin normalleştirilmesinden geçmektedir.
Aksi, yani bugünkü durum sadece ve sadece ancak PKK/PYD ve ABD çıkarlarına hizmet eder.
Ülkeler arasında, mutlak dostluk ve düşmanlık değil, karşılıklı çıkarlar geçerlidir.
Rusya ve diğer komşu Müslüman ülkelerle hasmane, mezhepçi ortaçağ kafasını bir tarafa bırakıp, milli çıkarlarımızın gerektirdiği, sağduyulu bir normalleşme sürecinin derhal başlatılması gerekiyor.
Karşılıklı olarak, içişlerine karışmamak ve toprak bütünlüğüne saygılı olmak kaydıyla, bu adımların atılması aklın-mantığın ve ulusal çıkarların gereğidir. Türkiye; Rusya, İran, Irak ve Suriye ile anlamsız ve yararsız, hasmane tutumunu ve politikasını değiştirip, ilişkilerini normalleştirme sürecine sokarsa, bu “cici müttefikimiz” ABD’yi de belli ölçüde hizaya sokacaktır...”
Şimdi o adımlar atılmaya çalışılıyor. Her şeye rağmen, zararın neresinden dönülse kardır diye düşünmek gerekiyor.