25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İslamcıların çıkmaz sokağı: Tarkovski

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Tİcari sinemaya alternatif bir gösterim sistemi niteliğindeki “Başka Sinema”, haziran ayı programında Andrey Tarkovski’nin üç filmine yer ayırdı: “Solaris” (1971), “Ayna” (1975), “Stalker” (1979).

Sergey Ayzenştayn sonrası Sovyet sinemasının en büyük yaratıcılarından biri olan, çeşitli açılardan Ayzenştayn’ın anti-tezi olmakla birlikte en az onun kadar deha sahibi bulunan, yedinci sanatın şairi kabul edilen Tarkovski’nin bu çok önemli üç filmini beyazperdede seyretmek, sinemaseverler için çok kıymetli bir deneyim elbette ki.

Aylık sinema dergisi “Sinema Seven Mecmua”, bu üç filmi yaptığı yıllardaki özel yaşamı ve çalışma koşullarına dair yazı isteyince, başta günlükleri olmak üzere Tarkovski’yle ilgili elimin altında bulunan kaynakları yeniden karıştırdım. Bilindiği gibi yönetmenin sonraki iki filmi “Nostalghia” ve “Kurban”, SSCB dışında, İtalya ve İsveç yapımı olarak çekildi. Yani “Solaris”, “Ayna” ve “Stalker”, kendi ülkesinde yaptığı son üç film ve bu açıdan da ayrı önem taşıyorlar.

Ayna%20%20(1975)

Ayna (1975)

İNSANLIĞI PEYGAMBERLER KURTARMAYACAK
Filmografisinin omurgasını asıl olarak Brejnev döneminde oluşturan Tarkovski’nin Sovyet bürokrasisiyle boğuşmasından maddi sıkıntılarına, özellikle ülkesi dışında kazandığı başarı ve aldığı övgülerden sağlık sorunlarına kadar son derece dürüst bir tutumla aldığı notlardan oluşan günlükler, çok şey anlatıyor elbette. Örneğin Tarkovski’nin, insanlığı peygamberlerin değil, deha sahibi olanların kurtarabileceğine dair düşüncelerini, genelde dünyanın, özelde de ülkesinin kötü gidişatına dair endişelerini, çok açık ifadelerle öğrenebiliyoruz. Birkaç gün boyunca Tarkovski’yle hemhal olmuşken, tesadüf bu ya, Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan’ın bir demecine denk geldim. Çin’in Xinjiang-Uygur Özerk Bölgesi’ne yönelik CIA yalanlarını seslendirmekten vakit bulduğu zamanlarda sinema sanatı hakkında da kalem oynatmayı seven Kaplan, bizdeki İslamcı yazarların pek çoğu gibi, ülkemizdeki “inanç sineması”nın Tarkovski-Bergman-Bresson çizgisine girmekten başka şansı olmadığını savunur yıllardır. Demecinde “Stalker” hakkında şöyle sözler sarf etmiş: “Tarkovski bu filmi çekerken nereye gönderi yapıyor? Nereden besleniyor? Bunun cevabını kim verdi? Bu ülkede sinemayla uğraşan bir sürü mal var. Körkütük ezberci, saplantılı Batıperest tipler. Stalker, Mantıku’t Tayr’ın uyarlamasıdır ama kimse bilmez. Türkiye’de sinemayla uğraşan bir yığın malın hiçbiri bilmez. Bu adam bu işi nasıl yaptı? Sovyet döneminde yaşadı, bütün kapılar kapalı, zihinler kör, bir taraftan zorba rejimle mücadele ediyor diğer taraftan dünyaya açılmaya çalışıyor bir taraftan da film dilini dönüştürüyor. Nasıl oldu da bu adam Mantıku’t Tayr’a ulaştı? Bu adam gitti Arapça öğrendi.”

Solaris%20(1971)

Solaris (1971)

AKKAD SONRASI BOŞLUK
Hızını alamasa, Tarkovski’nin son nefesini vermeden önce kelime-i şahadet getirdiğini de iddia edecek olan ve “deli profesör” pozu vermekten hayli keyif aldığı belli olan Yusuf Kaplan’a önerim, Başka Sinema programında gösterilecek olan üç Tarkovski filmini seyretmesi ve palavralar sıkmaktan vazgeçmesi. Özel olarak “Ayna”nın bir sahnesinde geçen Puşkin’in Çadayev’e mektubu hakkında biraz düşünmesini de rica ediyorum. Tarkovski’nin bütün “inanç sistemi”, Tanrı’nın yokluğu ama olmasının gerekli bulunduğu üzerine kuruludur. Derin bir inanma isteği içindedir, Tanrı’ya seslenmeye bile çalışır (dua değil) ama bunun boşuna olduğunun da farkındadır. Bizim İslamcıların farkında olmadığı şey ise Tarkovski’nin (ya da Bergman’ın, Bresson’un) izini sürerek İslami bir sinemaya varılamayacağıdır. Hz. Muhammed’in yaşamını anlatan “Çağrı” filminin yapımcı-yönetmeni Mustafa Akkad’ın 2005’te El Kaide’nin bombalı saldırısı sonucu ölmesinden beri, çıkmaz sokakta çırpınıp duruyorlar ve olmadık adreslerde çıkış kapısı arıyorlar. Evet, Tarkovski, Sovyet bürokrasisinden çok çekti... Şimdi de Yusuf Kaplan gibi yarı meczup İslamcılardan çekiyor.

Stalker%20(1979)
Stalker (1979)