18 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İşsizlikte ‘istikrarlı’ artış!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

TÜİK tarafından dün açıklanan 2015 yılına ait son işsizlik rakamları büyük endişe yarattı. 2015 yılı için açıklanan yüzde 10.3’lük işsizlik oranı elbette gerçek işsizlik rakamlarını yansıtmıyor. İş aramaktan ümidini kesenler, iş bulabilse hemen çalışabilecekler hesaba katıldığında fiili işsizlik oranının yüzde 20’ye yaklaştığı görülüyor.
Hiç uzatmadan lafımızı söyleyelim; bir ekonomi işsizliği arttırıyor ve insanları işsiz bırakıyorsa, o ekonomi de o politikayı yürütenler de açık ve kesin bir biçimde başarısızdırlar. Şimdi Türkiye’nin son 5 yıllık resmi klasik tanımlı işsizlik oranlarına bakalım.
2011 yüzde 9.8, 2012 yüzde 9.2, 2013 yüzde 9.7, 2014 yüzde 9.9, 2015 yüzde 10.3. Görüleceği üzere Türkiye’de terörle birlikte işsizlik rakamları da maalesef “istikrarlı” bir şekilde yıllardır artıyor.
2002 yılına kadar bıçak sırtı dengelerdeki koalisyon hükümetleri döneminde en fazla yüzde 6-7 bandında olan resmi işsizlik oranlarının, 14 yıllık tek parti iktidarı döneminde çift haneye çıkarak sürekli artması uygulanmakta olan ekonomi politikalarının yanlışlığının ve başarısızlığının tescilli niteliğindedir.
Öte yandan, işsizliğin kişilere yönelik tanımının yanı sıra, toplum açısından da üretken kaynakların kullanılamaması ve boşa harcanması anlamını taşıdığı da unutulmamalıdır.
İşsizliğin sosyal maliyeti, W.H.Beveridge tarafından şöyle yapılmış; “... İşsizliğin yarattığı en büyük kötülük tam istihdam haline nazaran bizim kaybetmiş bulunduğumuz ilave maddi refah değildir. İşsizlikten doğan iki büyük kötülük vardır. İlk olarak işsizlik, işsiz kalan fertlerin faydasız-arzu edilmeyen insan olduğu hissini yaratır. İkinci olarak işsizlik, insanların hayatına korkuyu getirir ve bu korkudan nefret doğar. Moral çöküntüsü ile toplumun kendisine ihtiyacı olmadığı duygusuna kapılan birey, toplumsal düzenin yerleşik değerlerine karşı gelme ve değiştirmeye çalışma gibi başkaldırı içerisine girebilir...” Bu işsizliğin sosyal maliyeti tanımı bence oldukça yerinde yapılmış bir tanımlamadır.
İstihdam yaratıcı politikaların gerek iş barışının, gerekse toplumsal barış ve huzurun sağlanmasında büyük önemi vardır. Ekonomik politika ve kurumlarını insanı ve toplumsal dokuyu yok sayarak ve soyutlayarak başarılı kılmak mümkün değildir. İşte bizim yıllardan beri, söylediğimiz “içinde insan olmayan” sıcak paraya dayalı, ithalatı ve borçlanarak tüketimi teşvik eden ekonomi politikaları ülkemizi üretimden uzaklaştırmış, katma değer ve istihdam yaratabilecek sermaye yatırımlarını engellemiş, hane halklarını gelirleriyle orantılı olmayan biçimde yüksek borçlanmaya sürüklemiş ve giderek kronikleşen ve ağırlaşan büyük işsizliğe sebebiyet vermiştir.
Türkiye’de, milli gelire ilave bir katkısı olmayan, geliri yeniden paylaştırmak dışında bir üretkenliği bulunmayan, seyyar satıcılık-değnekçilik-simitçilik vb istihdam biçimleri gerçek istihdam olarak görülmemelidir. Eksik istihdam da dikkate alındığında toplam işsiz sayısının 6 milyon kişiye yaklaştığı görülmektedir.
Ekonomide yaşanan durgunluk ve kötüleşme nedeniyle kapanan iş yerlerinin ve iflas ertelemelerinin artması ve işten çıkarmalarla birlikte özellikle şehirlerdeki işsizlik kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Eğitimli ve nitelikli işsizler, tam anlamıyla yetişmiş insan gücü ve kapasitesi israfını da beraberinde getirmektedir.
İşsizliği sadece rakamlarla-yüzdelerle ifade edersek insana ve topluma olan sosyal maliyetini iyi kavrayamayız. Bugün sokaklarda işsiz ve amaçsız gezen kalabalıkları, sayıları hızla artan sahipsiz sokak çocuklarını, işsizlik nedeniyle yaşamına kıyanları, işçi pazarlarında sabahın ilk ışıklarından itibaren iş bulabilmek amacıyla bekleşen insanları ve sayıları milyonları aşan Suriyeli sığınmacıların karın tokluğuna her işe razı olan çaresizliklerini gördüğümüzde, işte bu hatalı ekonomi politikalarının ibretlik ve hazin sonuçlarını açıkça görebiliyoruz.
Böyle giderse, bugün giderek artan suç ve ahlak erozyonuna da potansiyel zemin oluşturan bu büyük işsizlik sorununun bugünkü anlayış ve zihniyetle çözülmek bir yana, giderek daha da kötüleşeceğini öngörmek maalesef acı ama gerçek...