16 Nisan 2024 Salı
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İşte Türkiye’nin Truva kısrakları!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Geçen hafta sohbet ettiğim değerli bir dostum AKP yönetiminin sert uygulamaları ve toplumsal duyarsızlığı karşılaştırırken çok ilginç bir saptama da yaptı... Dedi ki, “Ülke 12 Eylül askeri darbesi döneminde bile bu kadar baskı altında değildi, aydın geçinenlerle toplum ise ne yazık ki bu kadar duyarsız olmamıştı!..” 

Türkiye’nin sosyal-siyasal alandaki erozyonunun toplumda bir duyarsızlığa yol açması ne yazık ki çok acı bir gerçek... Ancak “yüzde 50”nin baskıcı ve dinci bir siyasal anlayışı desteklemesinin karşısında, şanlı “Gezi” direnişinin gelip geçmiş olması da artık bir şey değiştirmiyor... 

Yani, “yenileşme tuzağıyla yozlaşan değil, her alanda dik duran siyasete, medyaya, sivil kuruluşlara ve bireylere gereksinim var...”  

Dostuma bu karşılığı verdikten sonra aşağıdaki örnekleri sıraladım ki, ülkeyi bu hale getiren mekanizmada tek paslı dişlinin AKP olmadığı, gaflet ve dalalet içindeki kesimlerin de “yeni”lik safsatasıyla kötü gidişata göz yumduğu anlaşılabilsin!.. O halde söyler misiniz; 

- Bu ülkede 10.5 milyon Yeşil Kartlı’nın olması AKP’nin de ne rastlantı ki, 21 milyon oy alabilmesi hangi yozlaşmaya dikkat çekiyor acaba?.. “Yoksullaştır- köleleştir” stratejisi de cumhuriyetin ayaklarına kurşun sıkmıyor mu?.. Nerede birey duruşu?.. 

- Memleket elden giderken nerede eskinin sendikaları, direnen dernekleri, vakıfları ve kitle örgütleri?.. Onların çok büyük bölümünün iktidar korkusundan başlarını kuma gömmesi de halkı sahipsiz bırakmadı mı?.. TGB dışında hani direnen devrimci duruş?.. 

- Peki, hangi siyasal anlayıştan gelirse gelsin, 12 Eylül faşizmi sırasında bile cumhuriyetin ideallerine sahip çıkan devlet bürokrasisi son 12 yılda yeraltına mı çekildi?.. Nerede “devletin memuru?..” 

İŞBİRLİKÇİLERE GEÇİT VERMEYİN!.. 

Hiç kuşkunuz olmasın, bugünlerde cumhuriyetin taarruza uğramasında en büyük silah yandaş medya ve buna karşı en etkisiz olanlar ise ne yazık ki beceriksiz, vizyonsuz siyasiler... O halde gaflet odaklarını sıralamaya devam edelim;  

- Yandaş medya tetikçiliğinin yanı sıra Atatürkçü, ilerici hatta “solcu” geçinen kimi gazetelerin, “yeni”lik adı altında bir ihanet sürecinde cumhuriyete adeta savaş açmasına ne demeli?.. Nerede Kurtuluş Savaşı sırasındaki onurlu basın?.. 

- Ülkede Ali Kemaller tarafından kuşatılan gazetelerde Hasan Tahsinlerin başlarının kesilmesi, laik cumhuriyeti sahipsiz bırakan mekanizmanın ihanet değirmenine su taşımıyor mu?.. Nerede idealleri uğruna ölen ya da kalemini kırabilen Uğur Mumcu gibi şerefli gazeteciler?.. 

- Peki, siyasetteki zavallı “dönüşüm” AKP’yi güçlendiren ve de ne yazık ki seçeneksiz bırakan ana gerekçe değil mi?.. Baksanıza, köklerinde cumhuriyet olan siyasal anlayışların Atatürk’ten, laiklikten, cumhuriyetten ve Altıok’tan hızla uzaklaşması rejimi AKP karşısında zayıflatmıyor mu?.. 

Sözün özü bellidir... Yandaşlığın, gericiliğin, bölücülüğün, işbirlikçiliğin panzehiri de ortadadır; Atatürk, Aydınlanma, Altıok, sol, laiklik, vatan, bayrak ve tabii ki cumhuriyet... Tüm bunlardan taviz verenlere sizler de kesinlikle geçit vermeyin... 

CUMHURİYET’İ MAHVEDEN AVUKAT!.. 

Geçen hafta bu köşede, 3 cumhuriyetin “yeni”leşme adı altında nasıl kuşatıldığını anlatırken, Türkiye Cumhuriyeti, CHP ve Cumhuriyet gazetesinin sürüklendiği uçurumlara dikkat çekmiştik... 

İşte bu noktada adını Ata’nın koyduğu bir gazetenin, yine Atatürk’ün kurduğu CHP ile Türkiye Cumhuriyeti’ne öfkeli kesimlerce nasıl istila edildiğine de vurgu yapmıştık... 

Çünkü Can Dündar adlı zatın yönetmeye başladığı Cumhuriyet, cemaatin tutuklanan yazarlarına sahip çıkan, PKK karargahında cirit atan, soykırım safsatasına inanan ve İttihat Terakki’ye saldıran ikinci cumhuriyetçi tayfaya yer açtı... 

Sevgili Nihat Genç de o gazetede “Atatürkçü” bilinen kimi yazarların bile başlarını kuma gömmesine öfkelenmiş olmalı ki, 27 Nisan’da odaTV’deki yazısında, Cumhuriyet’teki vahim gidişata dikkat çekerek şunları yazdı; 

“... Taşnak ve PKK tezleri ve cemaat koruyuculuğunun son bir haftada Cumhuriyet gazetesinin manşetlerine taşınmasıyla gördük ki, batıcılar bu sefer modernleşmenin ve aydınlanmanın kalesi Cumhuriyet’te iktidarı çoktan ele geçirmiş. Modernleşmeciler (aydınlanmacılar), genel yayın yönetmenlerinin ifadesiyle yine ırkçı ve faşist bir azınlık olarak, bu sefer Cumhuriyet gazetesinden küstah, aşağılık, küçümseyici ifadelere maruz kalıyorlar.” 

ATATÜRKÇÜLER TASFİYE EDİLDİ... 

Vay sen misin bunu yazan?.. Cumhuriyet’in icra kurulunun başına nasıl getirildiği (!) belli olmayan Akın Atalay adlı avukat, tam da Nihat Genç’in yazısının yayımlandığı gün, adeta suçluluk duygusuyla twitter’dan saçmalamış da saçmalamış!.. 

Örneğin, kendisi ve bay “HİÇ” gibi kankaları gazeteyi nasıl ele geçirdiklerini göz ardı ederken, “gazeteyi ele geçirmek için sinsi projelerini yaşama geçirme girişiminde bulunmuş karanlık odaklar” diyerek komik duruma düşmüş... 

Sansürcü-tasfiyeci kafasıyla Cumhuriyet’i mahveden zavallı avukat, İttihat Terakki’ye bile taarruz eden gazetenin çizgisinden sapmadığını dahi iddia edebilmiş!!!  

Ve de aynı beceriksiz, Atatürkçü yazarların gazeteden tasfiye edildiği gerçeğini de utanmadan yalanlamış... Yakında tasfiye edilenlerin listesi yazılınca bakalım o ve korkak işbirlikçileri nereye kaçacak?.. 

Altındaki cipi gizemli biçimde çaldıran ve buna yanıt veremeyen Atalay’ın Cumhuriyet’i ne hale getirdiği ortada ama gazetenin bir avuç kalmış okurunu aptal yerine koymaya çalışması tam bir ikiyüzlülük... 

O yüzden bu zavallının ancak twitter’a yazabileceği yalanları ve hezeyanlarını ciddiye almak olanaksız... 

Hiç merak etme Akın efendi, köşelerini kaybetmekten korkanlar sussa da Cumhuriyet okuru “tehlikenin farkında”dır!..