16 Nisan 2024 Salı
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İyi ki doğdun Metin Kurt

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Ne zaman geç kalsam Konfüçyüs’ün “Hiçbir zaman geç değildir” sözü aklıma gelir. Bu sözden güç alarak geride bıraktığım eksikliği gidermeye çalışırım. Bilindiği gibi 15 Mart Metin Kurt’un doğum günüydü. Her ölüm gibi erken sayılabilecek bir yaşta, 26 Ağustos 2012’de sonsuzluğa yolcu ettiğimiz Metin Kurt’a şu günlerde ne çok gereksinmemiz var hiç düşündünüz mü? Kurgulanmış, bilinçli yapılan bir ideolojiyle ötekileştirilmeye çalışılan insanlarımız, İspanya benzeri direnişlerini stadyumlara taşıdığı günlerde Metin Ağabey yaşasaydı telefondaki sesi kulaklarımda şöyle yankılanacaktı “Metin, Beşiktaş’ta buluşuyoruz, Taksim’e yürüyeceğiz, haberin olsun”.

En son buluştuğumuzda yine Taksim’deydik. Yaşamı boyunca sönmek bilmeyen yüreğindeki ateşin verdiği enerjiyle konuşuyor, Emekçi Sporcular Sendikası’nın kuruluş aşamasına geldiğini büyük bir heyecanla bana ve Reşit Günel’e anlatıyordu. O konuşurken bir ara daldım ve şöyle düşündüm: Sporcuların, futbolcuların özlük hakları için kendini adayan, Galatasaray gibi büyük bir kulübün en önemli futbolcularından biri iken düşünceleri yüzünden kulübü tarafından aforoz edilen adaşımın çektiği onca eziyet ve sıkıntıya karşın dim dik ayakta kalmasının bir sırrı olmalıydı.

Metin Ağabey’in direncinin, direnirken bile gözlerinin içinin gülmesinin sınıf bilince, sosyalizme ve buna bağlı olarak evrimin daha iyiye, daha güzele doğru işlemesine olan inancıyla ilişkisi olmalıydı. Başka türlü, her insanın gıpta ile baktığı o Galatasaraylı günlerini bir kenara itip, hiçbir sporcunun göze alamadığı her günü mücadele ve türlü güçlüklere göğüs germek gerektiren koşullarda ayakta kalmak mümkün olmazdı. Metin Ağabey’in yaşam biçeminde ortaya koyduğu sınıf bilinci, belki içinde bulunduğu futbol dünyasını fazla etkilemedi ama Metin Kurt adının ne anımsattığını, ne anlattığını çok geniş kitleler bilmektedir. Metin Ağabey sol açıktaki boşluğumuzu doldurdu, belli ki bundan sonra da sol açık boş kalmayacak. İyi ki doğdun Metin Ağabey...

‘BERKİN ELVAN ÖLÜMSÜZDÜR’

Başlığı Aydınlık’ta gördünüz. Berkin’i sonsuzluğa uğurladığımız günün ertesinde oynanan İTÜ-Kırıkkale Üniversitesi basketbol maçına İTÜ’lüler Berkinli tişörtleri ile çıkmışlardı. İTÜ öğrencilerinin verdiği fotoğraf üniversiteli duyarlılığının bir yansımasıydı. “Gezi öğretisi” spor salonunda anlam bulmuştu bir bakıma. Toplumsal yaşamla sporun bu denli iç içe geçtiği bir dönemi hiç anımsamıyorum. Ömer Onan’ın Berkin’e ilişkin düşünceleri, Türkiye Basketbol 2. Ligi’nde mücadele eden İTÜ Spor Kulübü Basketbol Takımı’nın ısınmaya siyah tişörtlerle çıkmaları, yine İTÜ’nün Tekstil Teknolojileri ve Tasarımı Fakültesi’nde ücretli eğitim alan Moda Tasarım Bölümü öğrencilerinin bana telefon ederek “Hocam zahmet edip derse gelmeyin, biz Berkin’in cenazesine gideceğiz” demeleri, Gezi’den çıkan birlikteliğin, dayanışmanın, birleşmenin toplumsal yaşamımıza anlam katmasıdır.

ONLAR VE BİZ

Bayern Münih’te oynarken üç Almanya Ligi şampiyonluğu, üç Şampiyon Kulüpler Kupası ve bir de dünya futbol şampiyonluğu(1974) kazanan Uli Hoeness bizim kuşağın hayran olduğu futbolculardan biriydi. Bu satırların yazarı Hoeness’e ve takım arkadaşı Paul Breitner’e duyduğu hayranlık yüzünden Bayern Münih yandaşı olabilecek denli tutkuluydu Uli’nin takımına. Dizinden geçirdiği bir sakatlık yüzünden 27 yaşında futboldan koptuktan sonra O’nun orta alandan rakip kaleye doğru attığı deparların hızına başka kimse ulaşamadı. Bu hızla Bayern Münih başkanlığına kadar vardı.

Geçen hafta Hoeness’in vergi kaçırmak suçundan 3 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldığı gazetelerde küçük bir haber olarak yer aldı. Oysa Alman futbolunun en büyüklerinden biri olarak toplumun vicdanında yer etmiş bir insanın hapis cezası alması önemliydi. Bizim medyamız Hoeness’in aldığı cezanın önemini ya kavrayamadı ya da bizde olanların yanında incir çekirdeğini bile dolduramaz düşüncesiyle büyütmedi. Bizde uluslararası bahis şikesine adı karışan ünlü birine başbakan devreye girerek “kamu vicdanı yara alır” gerekçesiyle kalkan olabilir, onlarda ceza alan bir üst mahkemeye gitmeye bile gerek görmeden tutukevinin yolunu tutar. Cezaevine giderken de “Vergi kaçakçılığı hayatımın en büyük hatası ve bunun yaptırımıyla yüzleşmek istiyorum” der.

Onlarda suçun sahibi var. Suçu üstlenip hesabını vererek, suçu ortada bırakmıyorlar. Bizde ise suç işleyenler, suçu üstlenmeyip ortada bırakıyorlar. Sonuçta ortada kalan suçu, suçsuzların üzerine yıkıp utanmadan, arlanmadan ortalıkta dolaşıyorlar. Hoeness mi adam yoksa bizimkiler mi? Bizde öyle olaylar yaşanıyor ki, başkalarının suçlularına bile adam diyebiliyoruz...

TENİS DÜNYASININ RENKLİ KİŞİLİĞİ YARDIM BEKLİYOR

Ziya Kızılörenli İzmir Namık Kemal Lisesi’nin her sınıfını iki yıl okuyarak bitiren renkli ve espirili kişiliği ile arkadaşlarınca çok sevilen Ulusal tenisçimiz. Eltopu da(hentbol) oynamış, futbol da... Sınıflarda çift dikiş yaptığı için arkadaşları ona “Eşek Ziya” derlermiş. Onu tanıyanlar tenise gönül vermese Türkiye’nin en büyük futbolcularından biri olacağını söylüyorlar.

Tenis sporuna Nazmi Bari ile büyük katkıları olup, Kültürpark Tenis Kulübü’nde birçok tenisçi yetiştiren Ziya Kızılörenli yıllardır tekerlekli sandalyede yaşamını sürdürüyor. Dizlerindeki rahatsızlığın sağaltılması için öğrencilerinden ve Tenis Federasyonu’ndan yardım bekliyor. Bizden duyurulması...