28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Jacques Chirac, de Gaulle’ün son şövalyesi

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

Fransa eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac 87 yaşında yaşamını yitirdi. Fransa’da yaşadığım 39 yıl boyunca beş cumhurbaşkanını izleme fırsatım oldu; François Mitterrand, Jacques Chirac, Nicolas Sarkozy, François Hollande ve bugünkü Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron.
Bunların içinde ABD’ye kafa tutan Avrasya’ya yakınlığı ile bilinen Chirac, sadece izlediği politik çizgisiyle değil aynı zamanda devlet adamlığı, kibarlığı ve karizmatik yapısıyla Fransızların gönlünde taht kuran bir liderdi. Yanlışları yok muydu? Vardı elbet. Ama son beş cumhurbaşkanlarının en iyisiydi.
1967 yılında, de Gaulle’ün kabinesinde bakan olarak siyasi sahneye adım atmıştı. Daha sonra birçok kez bakanlık, başbakanlık, Paris belediye başkanlığı yaptı. 1995-2007 tarihleri arasında 12 yıl cumhurbaşkanlığı yapan Chirac, de Gaulle’cü geleneğin son temsilcisiydi.
Partisi içinde Atlantikçi kanadın temsilcisi olarak hızla yükselen veya yükseltilen Nicolas Sarkozy 2007’de cumhurbaşkanlığına seçildikten sonra Charles de Gaulle geleneğinden koparak Fransa’yı ABD’nin peşine taktı.

PARİS-BERLİN-MOSKOVA EKSENİ

Chirac 2003’te ABD’nin Irak işgaline karşı çıktı. Rusya ve Almanya ile birlikte hareket etti. Fransa, ABD-İngiltere ittifakına karşı Almanya ve Rusya ittifakını savunuyordu. O zaman bir Paris-Berlin-Moskova ekseni oluşmuştu. Bu ittifakın aktörleri Chirac, Schröder ve Putin’di.
2000’li yıllarda hazırlanan Milli Güvenlik Siyaset belgesinde (Beyaz Kitap) Chirac’ın ABD’ye mesafeli ve Avrasya’ya yakın duruşunun etkileri vardı. Şöyle bir dünya tahlili yapılıyordu: “Batı (ABD+Avrupa), bir gerileme içine girmiştir, buna karşılık Asya ekonomik, politik ve askeri alanda önemli ilerlemeler kaydederek dünyanın yeni çekim merkezi olmuştur”. Ayrıca, “Küreselleşme, Uluslararası sistemi derinlemesine dönüştürmüş ve dünya güç dağılımı Asya’dan yana değişmiştir” deniyordu.
Atlantik karşıtı bu tutum Sarkozy ve Hollande döneminde ABD yararına terk edildi. Macron da bu ikisinin karışımından oluşan Atlantikçi kampın adayı olarak seçildi. Son aylarda Atlantikçi kabuğundan kurtulmaya çalışan MacronRusya politikasını değiştiriyor. İran konusunda da ABD ile karşı karşıya gelmiş durumda.

MACRON’UN CHİRAC DEĞERLENDİRMESİ

Macron’un bu yeni duruşu Chirac’ın ölümünün ardından yaptığı değerlendirmeye de yansıdı: Macron, “Chirac’ı, Fransa’yı bağımsız ve gurur veren bir ülke konumuna getiren, haksız askeri müdahaleye karşı gelebilen, eski Yugoslavya’daki savaşlara son verebilen ve Lübnan’da barış ve güvenlik için mücadele edebilen biri olarak hatırlıyorum.” . Haksız askeri müdahale dediği ABD’nin 2003’teki Irak’ın işgali.

ULUS DEVLET VE ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜNÜ SAVUNDU

Fransa’da “ulusal azınlıklar”veya “azınlık dilleri”terimleri resmi terminolojide kullanılmaz ve Fransa azınlıkların varlığını kabul etmez.
Yıl 1999, Chirac cumhurbaşkanı. Partisi seçimlerde çoğunluğu kaybettiği için hükümet Sosyal Demokrat Lionel Jospin tarafından kurulmuş. Jospin, Korsika’ya özel statü öneren bir tasarı hazırlamıştı. Sosyal demokratlar hep azınlıkların tanınmasını ve anadillerinde eğitim görmelerini savunmuşlardır.Özellikle Korsika konusu 1981’de Mitterrand’ın seçim vaatleri arasındadır. Cumhurbaşkanı Chirac tasarıya karşı çıkarak “2 yüz yıldan fazla bir zamandır birlikte yaşıyoruz. 1789’dan buyana herkes yasalar önünde eşittir. Cumhuriyetimiz tek ve bölünmez bir bütündür”demişti. Chirac Devrimle kurulan cumhuriyeti savunurken, sosyal demokratlar azınlıkları yeğleyerek ülkenin bölünmesini savunmuşlardır.

ÜLKE DIŞINDA İNGİLİZCE DEĞİL FRANSIZCA KONUŞURDU

Chirac, dış seyahatlerinde ve katıldığı uluslararası toplantılarda İngilizce koşuşmayı reddetmiş ve konuşmalarını hep Fransızca yapmıştır.Fransa dışında yaptığı ilk ve son konuşma İsrail ziyaretinde olmuştur. Kudüs’te Filistinliler Chirac’ın etrafını sarar ve sevgi gösterisinde bulunur. İsrail güvenlik güçleri Filistinlilerle Chirac’ın arasına girer ve ona yaklaşmalarını önlemek ister. Chirac sinirlenir ve İngilizce “you want me go back to my plane? ... This is not a method, this is provocation!” (Uçağıma geri dönmemi ister misin? ... Bu bir yöntem değil, bu provokasyon!” diye bağırır.
Avrupa Birliği (AB) kurumlarında genellikle İngilizce konuşulur. 2006’da Brüksel’de AB patron sendikaları temsilcilerinin katıldığı Avrupa Konseyi toplantısında Fransız patron sendikası Medef’in eski başkanı Ernest-Antoine Seillière konuşmasını İngilizce yapınca Chirac protesto ederek toplantıyı terk etmişti.

PUTİN VE SCHRÖDER CENAZE TÖRENİNE KATILACAK

Elysee Sarayı’nın sosyal medya hesabından yapılan açıklamaya göre, Chirac’ın cenaze töreni bugün (Pazartesi) yapılacak. Törene aralarında Schröder ve Putin’in de bulunduğu 30’un üzerinde hükümet ve devlet başkanı katılacak.
Aynı gün tüm Fransa’da ulusal yas ilan edildi.