20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kadın hakları mücadelemiz ve istikamet sorunu

Gaffar Yakınca

Gaffar Yakınca

Gazete Yazarı

A+ A-

Son yazımızda “istikamet” konusundan söz açmıştık. Entelektüelin en önemli özelliklerinden biri olan istikamet şuuru (doğrultu bilinci) ham bilginin işlenerek tutarlı bir düşünce bütünü haline getirilmesini ifade eder. Bilginin düşünce olmasının şartı bir hedef veya referans dahilinde tutarlı olmasıdır.
Entelektüel hegemonya diye ifade edilen olgu da aslında istikameti belirleme tekelidir. Bugün Batı emperyalizmini, Dünyanın hemen her köşesinde güçlü kılan da bu istikamet belirleme tekelidir diyebiliriz. İstikamet, emperyal düşüncenin temel tezleri ile çizilir. Batının düşünce dünyası bu temel tez çevresinde kümelenir ve sanki bunlar evrensel doğrularmış gibi önce kendi halkını daha sonra da tüm Doğu’yu oraya çağırır. Sömürge aydını ise sahip olmadığı istikamet şuurunu Batı’daki ile ikame eder.

BATININ KADIN HAKLARI VE ISTIKAMETI
Tipik örneklerden biri kadın hakları mücadelesidir. Başta Amerika olmak üzere tüm Batıda son yirmi yılın en aktif gündemlerinden biri kadın haklarıdır. Pek çok saygın üniversitede kadın çalışmaları ya da feminizm kürsüleri bulunmakta, medya ve sanat dünyası bu konu ile özel olarak ilgilenmekte, sivil toplum örgütleri ise aktif biçimde mücadele yürütmektedir.
Tüm bunların ilk kaynağı, kadınların toplumda ezildiği bilgisidir. Bu bilgi açık bir gerçeği yansıtmakla birlikte ham bir bilgidir. “Toplumda kadınlar eziliyor” tespitinin tutarlı bir düşünce haline gelebilmesi için belirli bir istikametle eleştirel aklın süzgecinden geçirilmelidir. Batı, kendi elindeki malzeme ve istikamet şuuru ile bu ham bilgiyi işler. Elindeki malzeme onun kendi kökleri, tarihsel birikimi ve bugüne ait verilerdir. İstikametini ise bugünün sorunlarına çözüm bulma arzusu ile tayin eder.
Tüm bir Hristiyanlık tarihi, aydınlanma devrimi, büyük Dünya savaşları ve bu süreçler boyunca kadının durumu Batı’nın bu konudaki tarihsel birikimini oluşturur. Örneğin Ortaçağ’da kadınlara yönelik cadı avı, endüstri devriminde kadın emeğinin özgürleşmesi, burjuva ahlakı içinde kendine yabancılaşan kadın vs. bu anlamdaki malzemelerdir. Bugünün sorunları ise mesela, eşit işe eşit ücret, siyasi temsil veya cinsel özgürlük vb. olabilir. Batı düşüncesi, bu sorunlara çözüm bulmak maksadı ile yola çıkar, istikameti budur.
Ancak Batı, emperyal bir güç olarak ürettiği düşünceyi mutlaka bir avantaja çevirmek isteyecektir. Batı’da son derece pozitif beklentilerle inşa edilen kadın özgürlüğü fikri, Doğu’ya emperyalist sömürünün düşünsel silahı olarak ulaşır. Bunun için istikamet, bir ya da daha çok temel teze tercüme edilir: “İslam ülkelerinde kadın özgürlüğü yoktur, Kemalizm vb. devrimci hareketler kadını belirli rollere hapsetmiştir, mollalar kız çocuklarına tecavüz etmektedir, Mao kadınları tarlalarda çalışmaya zorladı, Küba’da kadınların siyasi temsil sorunu var” gibi önermeler buna örnek olarak verilebilir. Bunların birbiri ile çelişkili ifadeler olması sizi yanıltmasın, temel tez, emperyalizmin dönemsel ve bölgesel ihtiyaçlarına göre kurgulanır. Hatta mesela, İran’a karşı sık sık kullanılan kadın özgürlüğü tezi Suudlara karşı kullanılmaz. Ve bunların tamamı (daha önce söylediğimiz gibi) gerçekte var olan bazı istisnaların aşırı derecede çarpıtılmasına dayanmaktadır.

BIZIM KADIN HAKLARIMIZ
Öte yandan, bizim aydınımız da Batı’da üretilen düşünceyi tüm hedefleri ile benimsemekte, emperyalist istikameti kendi fikrine giydirmekte sakınca görmemektedir. Kadın hakları konusu bizim için de ciddi bir sorundur. Ama ne üniversitelerimiz, ne yazarlarımız ne de bunun için mücadele eden insanlarımız, konuyu bizim kendi tarihsel gerçekliğimizden hareketle ele almamakta, merkezinde bizim sorunlarımızın olduğu bir istikamet şuuru ile hareket etmemektedir. Feminist düşüncemizin kaynakları, “eski Tük kültüründe ve İslam medeniyetinde kadının durumu, Cumhuriyet devriminin kadını taşıdığı konum ve bugünkü kadın sorunlarımız” olması gerekirken, Batı’nın dalgalar halinde süpürüp üstümüze boca ettiği çer çöp olmaktadır. Ülkede emekçi kadınların bunca derdi varken 8 Mart eylemlerinde akla ziyan sloganların dillendirilmesinin sebebi de bu bağımlılık halidir.