18 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kanal İstanbul ÇED Raporu’na dik ve yatay bakışlar

Melih Baş

Melih Baş

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçen günlerde gündemin en önemli kalemlerinden biri Kanal İstanbul ve ona ait ÇED raporu olmuştu. Biz de rapora bakmaya çalıştık. Ancak öncelikle ÇED Yönetmeliği’nin 1993’te ilk hazırlanış ve yayınlanış halinden beri süreci yakından ve içinden izlemiş biri olarak söyleyeyim ki, ÇED yönetmeliği değişe değişe artık gerçek bir Çevresel Etki Değerlendirme için elverişsizleş(tiril)miştir. Meraklısı bu konuda Çevre Mühendisleri Odası’nın eleştirilerine bakabilir. Kısaca muafiyetler artırılmış, kapsam ve süreç açısından esnekleştirmelerle yönetmelik deyim yerindeyse sündürülmüştür. O yüzden bu raporlar da artık anlam geometrisini yitirmiştir.

RAPORDA GÖRÜL(E)MEYEN AMAÇLAR
Kanal İstanbul esasen süregelen inşaata dayalı sermaye birikim modelinin devamı bağlamında bir projedir. Bu irrasyonel proje düşüncesinin kapitalist rasyonel ana kaynağı da Dünya Bankası’nın kapitalizmin krizden kurtuluşu için önerdiği mega projeler reçetesidir.
AKP’nin İstanbul’u merkezden yönetme erk ve arzusuna yarayacak bu proje yeni çıkarılan Akıllı Kentler Stratejisi ve Eylem Planı ışığındaki uygulamalarla birleşince, hele bir de üstüne ABD’nin Karadeniz’i NATO gölü yapma amacına hizmet edecek biçimde Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni yararsız ve geçersiz kılma eklenince ne denir? Bundan iyisi Şam’da kayısı.

EKONOMİK BOYUT
Kanal İstanbul’un gelir kalemlerinin ilk sırasında "kanal kullanım, kiralama gelirleri" değil de "gayrimenkul gelirleri"nin yer alması yukarıda vurguladığımız rant amacı somutlaştırıyor. Medyada gayrimenkul ve TC vatandaşlığı pazarlanmaktadır.
Hesaplamalarda kimi eksiklikler ve sanılgılar (sanmak+yanılgı) olduğu kanısındayız. Örnekleyelim:
Döviz kurundaki dalgalanmalar projenin tahmini bedeli olan 75 milyar TL'yi yukarı çekebilecektir.
Bu projenin fon kaynağının ne olacağı da ayrı bir soru(n)! Tasarruf mu? Olmayan vergi gelirleri artışı mı? Merkez Bankası’ndan aktarılan 79 milyar TL kaynağa karşın 11 ayda 100 milyar TL açık veren millî bütçeden mi? Yoksa 2020’de ödenecek 130 milyar TL faizin, bankalarda kurtarılmayı bekleyen batıkların üstüne tuz biber ekecek kamu dış borçlanması mı? Geri ödenmesi bu kadar (25 yılı aşkın) uzun vadeli ve de çevre açısından bu denli eleştirilen projeye kredi verecek aklını peynir ekmekle yemiş finans kurumları bulunabilir Mars’ta elbette!
ÇED çalışmalarının tarihsel olarak kökeninde fayda maliyet analizi ve çevre muhasebesi yatmaktadır. Meraklısı Banka ve Ekonomik Yorumlar Dergisi’nde taa Nisan 1989’da yazdığımız makaleye bakabilir.
Raporda hesaba katıldığını göremediğimiz çevresel ve sosyal maliyetler vardır. Birkaç örnekle yetinelim: Yok olacak tarımsal üretim alanlarının alternatif maliyetleri, Karadeniz’in tatlı suyu ile Akdeniz’in tuzlu suyunun karışımı nedeniyle Karadeniz’de düşecek olan su ürünleri veriminin alternatif maliyetleri, deprem ya da deniz kazaları risklerinin olası maliyetleri, kanalın yapımı sonrası alınacak insan göçünün ekonomik ve sosyal maliyetleri, DSİ’nin (ilk) raporunda belirtilen su kayıplarının maliyetleri vd. bir çok husus!

Kanal İstanbul ÇED Raporu’na dik ve yatay bakışlar - Resim : 1

Enerji naklinde boru hatlarının daha çok öne çıktığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle olsa gerek, petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tankerlerinin boğaz trafiğinde son yıllarda ciddi bir düşüş mevcuttur. Zaten tanker geçişinde hacimsel olarak Süveyş Kanalı, Bab’ül Mendeb, Hürmüz, Malakka gibi boğazlardan sonra geliyor bizim boğaz. Bu yüzden gemi trafiğinin yoğunluğu, kaza riskleri vb. gerekçeler Kanal İstanbul’un yapılması için hiç ikna edici değil.
40 yıl önceki Independenta tankeri yangınından söz edilmesi ve tesadüfen(!) 27.12.2019’da bir yük gemisi Aşiyan fenerinde karaya oturunca "Kanal İstanbul bunun için yapılıyor" denilmesi Aşiyan üzerinden Tevfik Fikret’i anımsatıyor.

SONSÖZ
Tevfik Fikret’in Promete şiirinden: "Yükselmek göğe ve gülmek, ne tatlı şey! / Bir gün şu hastalıklı vatan canlanırsa... Ey".
Not: 2020 Beethoven Yılı’nda Egmont Üvertürü’nü dinle(t)menizi diliyorum.