18 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Katil eden sağlık sistemi

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Yedi sekiz yıl kadar önce küçük bir rahatsızlık nedeniyle, çalıştığım şirketin anlaşmalı olduğu sigorta şirketine bağlı özel hastanelerden birine gittim. Beş yıldızlı otel konforuna sahip olduğunu söyleyebileceğim hastanede danışma görevlisinden hastabakıcısına, doktorundan hemşiresine dek herkes son derece yardımsever ve güler yüzlüydü.
“Devlet hastanelerine düşenleri Allah kurtarsın!” dedirtecek bir sükûnetle kaplı tertemiz koridorlar, hiç ihtiyacınız olmadığı halde “kendinizi yormayın” diyerek üç adım ötedeki doktorun odasına tekerlekli sandalyeyle götürmeler vb. derken o hastanenin acil servisinde üç saat kadar “yatmış” bulundum. İşim gücüm olmasa akşama kadar da yatardım, çünkü yatak gerçekten çok rahattı ve etrafta bir tek mini bar eksikti.
Fakat... Adını bir iyilik meleğinden alan anlı şanlı o hastanede sağlık sorunu olan biri gibi değil de bir “müşteri” muamelesi gördüğümü anlamamsa çok sürmedi. Evet, özel sigorta kapsamındaydım ama sigortam yalnızca “yatarak” tedaviyi içerdiğinden bana “ayakta” sunulan her türlü hizmet için kişisel ölçülerime göre küçük çaplı bir servet ödemek zorunda kaldım. Ben “yattığımı” zannediyordum ama gerçekte her şey “ayakta” olup bitmişti. Uzanmış halde başımı yastığa koymuş olmam, “yattığım” anlamına gelmiyordu. Dahası, göz yaşartıcı bir şefkatle oturtulduğum tekerlekli sandalyenin parası da faturaya yansıtılmıştı, içtiğim bir şişe suyun parası da...
Elbette ki devede kulak bile sayılmayacak bir olay bu ve daha neler neler yaşanmıyor ki “sağlık sistemi” denilen bataklıkta...

KAPİTALİZME NEŞTER
Sinemalarımızda bugün gösterime giren, son İstanbul Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma bölümünde en iyi film seçilerek Altın Lale ödülü kazanan Meksika yapımı “Bin Başlı Canavar”, üçkâğıtçı sigorta şirketleri ve kan emici doktorları hedefe koyarak sağlık sistemindeki sömürü çarkına sert eleştiriler yönelten bir film. 2007’de çektiği “Yasak Bölge”de çevresindeki gecekondulardan gelecek tehlikeye karşı yüksek duvarlarla koruma altına alınan zengin mahallesine hırsızlık amacıyla giren yoksul gençlerin yaşadıklarını anlatan yönetmen Rodrigo Plar, bu kez paranın gücünün insan ruhunu ne denli alçaltabileceğini gözler önüne seriyor ve “sağlık ticareti”ni yerden yere vuruyor.
16 yıldır prim ödemelerine rağmen sigorta şirketi kanser tedavisi gören kocasının tedavi ve ilaç masraflarını karşılamayı reddedince orta sınıftan orta yaşlı bir kadın olan Sonia Bonet, koca bir sistemin ve ulaşılmaz gibi görünen şirket yöneticilerinin karşısında böcek gibi ezilmektense mücadele etmeye karar verir. Kocasının durumu kötüleşmekte, zaman azalmakta ve Sonia’nın çaldığı her kapı, sigorta sözleşmesindeki kimi boşluklar nedeniyle yüzüne kapanmaktadır. Çaresiz kadın da oyunu kendi kurallarıyla oynamaya karar verir ve “madem öyle...” diyerek harekete geçer.
Lauro Santullo’nun harika oyunculuğunun hiç sarkmaya uğramadan baştan sona damga vurduğu, çaresizliğin pençesine düşmüş bir Meksika ailesinin dramını anlatacakmış gibi başlayıp devam etmesine rağmen yarısından itibaren heyecan verici sıkı bir aksiyona dönüşen “Bin Başlı Canavar”, adından da anlaşılacağı gibi canavarlaşan kapitalizme başkaldıran, neşter atan ve silah doğrultan bir film.
Sağlıklıyken seyredin.