24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Kayıp takım Galatasaray’

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Değerli okurumuz İrfan Canur Bey bir Galatasaraylı olarak Galatasaray-Real Madrid maçına ilişkin gözlemlerini içeren bir yazı göndermiş. Sizlere aktarmak istedim.

"GS rezilliği üzerine maçtan sonra Aydınlık'ta pek bir şey yoktu. Belli ki Aydınlık erken çıkmış. Baskıyı yetiştirenlerden yandaş bazı basınla Sözcü, koreografi konusunda hemfikir olmuşlar. "Koreografi müthiş"miş. Maçı izlerken daha dikkatimi çekti. Maçtan sonra görüntüyü veren gazetelere baktım, emin olmak için internette sorguladım, gördüğüm doğruymuş. Ne gördüm, neden bahsediyorum?

Siyasi sembolleşme, siyasi sembollerle iletişim kurma hiç AKP dönemindeki kadar olmamıştı. Otomobillerin arka camında sıkça rastlanan bir yapıştırma var. Bu Atatürk imzalı bir şeffaf yapıştırma. Kimi kaportaya yazdırıyor. Kimi ise otomobilin camına...

Sonra buna karşı sinsi bir misilleme çıktı: Osmanlı Tuğrası... Mesaj ortada "biz Atatürkçü değiliz, Osmanlıcıyız." Bazı tek tük araçlarda ikisini birden görüyorum. Bu devam ederken RTE'nin yonca yaprağı gibi açılmış dört parmağı zorlamayla gündeme girdi. RTE'nin kendi bakanları ve milletvekilleri bile inanmamışlar ki pek rağbet görmüyor.

İşin enteresan yanı bu semboller facebook sayfalarında çaktırmadan gizli ankete konu olabiliyor.

Facebook sayfalarının sağ şeridinde ilanlar kısmında semboller konuyor "hangisini beğeniyorsunuz" gibisinden sorularla vatandaşın nabzı yoklanıyor.

Dolayısıyla bugün biri otomobilinin arkasına yapıştırmak suretiyle veya koluna, bacağına kazımak yoluyla gösteriye sunduğu sembolü ile biz vatandaş olarak anlıyoruz ki bu Atatürkçü, bu Tuğracı yani Atatürkçülük karşıtı. Bunun aksini anlamak gerçeği çarpıtmaktır.

Bu kadar dolandıktan sonra lafı tekrar Arena stadına, Galatasaray'a getirmek istiyorum. Son olaylar zaten göstermiştir ki Galatasaray taraftarı genel çoğunluğuyla hiç dolu dolu Atatürkçü olamamıştır. Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarı, hakkını yemeyelim çizgisini net belli etmişti. Galatasaray hep sinsi ve gizli kalmaya çalıştı. "İdare etme " babında.

Ama Real Madrid maçı bu sinsiliğin perdesini açtı. Muhteşem koreografiye bakın: Bir tarafta Galatasaray amblemi, karşı köşede OSMANLI TUĞRASI. GALATASARAY KULÜBÜ TARAF KONUSUNDA MESAJINI taraftara vermiyordu elbet. Mesaj verdiği yer "taraf olamayan bertaraf olur" fetvasının verildiği yüksek makamdı kuşkusuz.

Ya da; bizde Gezi Parkı yok, Taksim kalmadı. Yersen Tuğra... Genç Cumhuriyetle değil de nakavt olmuş Tuğra ile övünç duymaya kalkan Galatasaray'ı bence tarihin ruhu çarptı. Galatasaraylı olmama rağmen o Tuğrayı gördükten sonra 6 göllük bir çöküntü nedense beni hiç üzmedi. Neden bu konuya girdiğimi soracak olursanız, kimsenin giremeyeceğini tahmin ettiğim için. İzleyin bakın, sıradan bir olay gibi kimse üstünde durmayacak."

Fatih Terim'e yüklenmeyin

Bizim futbolu çok sevdiğini zanneden ama futboldan anladığı kuşkulu olan toplumumuz Fatih Terim'i imparator yaparken de, bugün yerin dibine sokarken de hep karşı durdum. Çünkü pek de az sayılmayacak yıllar(10 yıl) profesyonel teknik direktörlük yapan biri, bu işe kafa yormaya çalışan bir akademisyen olarak futbolda teknik direktörlerin yerinin abartıldığı kadar olmadığına inanmış, pratikte de yaşamışımdır. Hatta çoğu kez yazgısı futbolcuların içeri atacağı toplara bağlı olan bir uğraş olarak görmüşümdür teknik adamlığı. Daha da öteye giderek "futbolda asli unsur futbolcudur. Diğerleri sadece futbolcuya yardımcıdır" saptamasını yaparak teknik adamların sırtındaki ağır yükü hafifletmeye çalıştım. Ne var ki, bu söylediklerim Türk toplumu için hiçbir anlam taşımıyor. Önce göklere çıkartıyoruz sonra da yerin dibine sokuyoruz.

Terim ile Ancoletti'yi yer değiştirin maçı yine Real Madrid kazanırdı. Bu bağlamda Fatih Hoca'yı salt eleştirmek ya da gazete sayfalarını ilginç hale getirmek için olmadık saptamalar yapılıyor. Galatasaray yönetimi ile Fatih Terim arasında sorun olduğu geçen yıldan bu yana dillendiriliyor. Terim sürekli Galatasaray'a bağlı olduğunu söylese de epey bir zamandır kendini Galatasaray'da güvende duyumsamıyor. Bu gerçekten kaynaklanan psikolojik sorunlar Fatih Terim'i aşırı isteklere yöneltmiş olabilir. Engin Baytar ile Real Madrid'e kafa tutmuş olmak gibi...

Drogba'dan önce ve sonra

Fatih Terim, Galatasaray'ın Real Madrid'i yenemeyeceğini adı gibi biliyordu. Neden yenemeyeceğini geçen Pazar Ulusal kanal'da anlattım. Bu yüzden Terim, Engin Baytar ile başlayarak olası bir kazanma durumunda imparatorluğunu yeniden ilan edip Başkan Aysal karşısında güç gösterisi yapacaktı. Ama olmadı. Tabanca geri tepti. Üstelik bir de Drogba sakatlandı. Drogba'nın önceden omuz sakatlığının olup, olmadığını bilmiyorum. Yere düşerken omzunun üzerine de düşmedi. Rakip oyuncu dirsek de vurmadı. Drogba gibi güçlü bir oyuncu, iki futbolcunun kafaya çıkması anında havada çarpışmayla oyun dışı kalacak derecede sakatlanmaz. Acaba Drogba acı gerçeği gördü mü? Drogba Real Madrid için bir tehditti. O çıktıktan sonra olanlar oldu...

Düzeltme

9 Eylül günü yazdığım yazıda 1522'deki Zara katliamını bir yanlışlık yüzünden Yavuz Sultan Selim'in yaptığını yazmıştım. Oysa Yavuz Selim 1920'de ölmüştü. Zara katliamı hemen hemen babasıyla aynı politik anlayışa sahip Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılmıştır. 27 Haziran 1922'de Kanuni'nin emriyle Pargalı İbrahim Paşa komutasındaki Osmanlı orduları Zara'da binlerce Türk'ü katletmiştir. Düzeltir değerli okurlarımdan özür dilerken beni uyaran Saygın okurlarımızdan Kenan Oflaz ile Bülent H. Sakızlıgil'e teşekkür ederim...