20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kıbrıs ruhunu doğru anlamak

Soner Polat

Soner Polat

Eski Yazar

A+ A-

Adı, Umut Çağdaş Kılıç! Kars’ta öğretmenlik yapıyor. “Unutulan Ada Kıbrıs, Org. Başbuğ ve Yılmaz Özdil” başlıklı yazımı okumuş... Hemen bilgisayarının başına geçerek bana uzun bir e-posta göndermiş. Kısaltarak ve ara başlıklar koyarak naklediyorum.

DURUMDAN ÇIKAN VAZİFE
Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde 2005-2009 yılları arasında öğrenci olarak bulundum. Kıbrıs sorununun yakıcı olduğu bir dönemdi. Bu nedenle üniversiteye başlar başlamaz büyük bir hırsla Atatürkçü Düşünce Topluluğu’na (ADT) kaydoldum. Ancak burada CHP’ye yakın olmakla birlikte sahte sol, ikinci Cumhuriyetçi, liberal tiplerin egemen olduğunu gördüm. Bu tiplerin Kıbrıs davamız konusunda son derece sakat düşünceleri vardı.

VATAN KAVGASINA BODOSLAMADAN GİRİŞ!
İkinci senemde Atatürkçü arkadaşlarımla birlikte bu kişilerin elinden topluluğu aldık. Üçüncü senemde, kâğıt üzerinde başkan yardımcılığı, fiiliyatta başkanlık yaptım. Merhum Rauf Denktaş’ı yılda bir kaç defa ağırlıyorduk. Yerel güçlerle, mukavemet ve mücahit dernekleriyle iyi ilişkiler içindeydik...
19 Mayıs için gündüz “Kardeşlik ve Atatürk Yürüyüşü”, akşam ise “Fener Alayı” düzenledik. Halkın da katılımı ile ilk faaliyetimizde 5 bini aşkın görkemli bir kalabalık ile Kıbrıs caddelerini inlettik! Amacımız bu girişime geleneksel bir boyut kazandırmaktı.
2008’de KKTC’yi ziyaret eden dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’u havaalanında büyük bir kalabalık ile karşıladık. Ellerinde çiçekler, afişler ve pankartlarla toplanan büyük gençlik kitlesini görmeliydiniz!

BUNLARI NİÇİN ANLATIYORUM?
Tüm bunları kendimi övmek için anlatmıyorum. Bir çerçeve çizmeye çalışıyorum... Bu çalışmaları yaparken karşımıza öğretmen görünümlü Natotürkçü tipler çıktı! İçlerinde emekli subaylar bile vardı.
Türkiye’nin çıkarlarını savunmak, vatansever ve Atatürkçü öğrencileri örgütlemek ve teşvik etmek için hiç bir şey yapmadılar. Aksine, çalışmaları küçümseyen, engelleme çabasına giren bir çizgileri vardı. 10 Kasımlarda, 19 Mayıslarda basmakalıp konuşmalarla küçük ve heyecanı olmayan topluluklara hitap etmek onlar için yeterliydi. Sistem ile uyum içindeki CHP yöneticilerini, etkisi olmayan aydınları (!) davet ediyorlardı. Oysaki bizim davet ettiğimiz gerçek aydınlar Kıbrıs’ı sarsan bir heyecan dalgası yaratıyordu...

HER ÇAREYİ DENEDİK!
Konuyu Kıbrıs’taki bazı üst düzey subaylara yazı yoluyla iletmeye çalıştık. Arkadaşlarımla durumu özetleyen ayrı ayrı mektuplar yazdık. Ancak ne yazık ki hiç bir sonuç alamadık. Bazı arkadaşlarım notla tehdit edildi. Sınıfta kalabileceği ima edildi! Ergenekon sürecinde, “Sizi gözlüklü, takım elbiseli karanlık tipler takip ediyor!” şeklinde söylentiler yayıldı... Böylece etkimiz giderek azaldı!
Ertesi sene ise bu kişilerin devraldığı toplulukta -benden yardım istedikleri bir panel dışında- kayda değer hiçbir çalışma yapılmadı. Bu çizgi izlediğim kadarıyla günümüzde de devam etmektedir.
Uzun bir yazı olduğunu affınıza sığınarak belirtmek isterim. Kısa süreli bir deneyim ışığında yazınızda da belirtilen yaşanmış yanlışlıklara paralel olduğunu düşündüğüm için yazdım.

UMUT ÖĞRETMEN MESELENİN BAM TELİNE BASMIŞ!
Bu topraklara yürekten bağlı Umut Öğretmen Doğu’da ülkesine hizmet ediyor. Yurtseverliğin el kitabı! Anlattıkları ülkemizin röntgen filmi gibi! Sorun, aslında yurtsever ama eğitimsiz geniş kitleler değil! Asıl mesele, kendi dar çıkar alanlarından başka gözleri hiçbir şey görmeyen sözde eğitimli çevreler...
İstanbul ve Ankara Tabip Odalarının üzerinde PKK gölgesi var. Hekimlik mesleğinin ismini bile kirletecek böyle bir yanlışı düzeltme fırsatı ortaya çıkıyor. İstanbul’da 32 bin hekim varken, sadece 4200, Ankara’daki 20 bin hekimden ise yalnızca 3 bin hekim oy vermeye gidiyor. Böylece İstanbul’da da, Ankara’da da gölge, zifiri karanlığa dönüşüyor... Göbeğini kaşıyan adam oluyor da, niçin göbeğini kaşıyan doktor, mühendis, subay olmasın!
Bu güzel ülkeyi sorumsuz, vurdumduymaz ve sadece cüzdanını seven prestijli meslek erbabı, seçkinler değil, Umut Öğretmenler geleceğe taşıyacak. Gölge etmeyelim, başkaca bir ihsan istemiyorlar...
Hiç tanımadığım bu yiğit vatan evladını çok sevdim. Cumhuriyet’in irfan ordusunun genç Kubilay’ı: “Yolun ve bahtın açık, rüzgârların insaflı olsun! Tanrı seni korusun...”