'Kılıçla' değil, 'kasetle' infaz!

Neo-Osmanlıcı, hilafet özlemcisi ve mezhepçi Yavuz Selim zihniyeti, iktidar için babasını bile keser. Ortaçağda kalması gereken iktidar, ve güç hırsıyla, kardeş-baba-evlat katlini bile meşru gören bu anlayışın, "demokratik maskeli" versiyonu bugün yine vizyona konmuş görünüyor maalesef.

Birçok kişi A. Gül'ün AKP' nin kurucusu ve T. Erdoğan'ın "kardeşi" olması hasebiyle, en azından bir "Putin Medvedev" operasyonunu hakkettiğini düşünüyordu. Ama olmadı. Tersine A. Gül'e karşı "çok yapay hareketler bunlar" dedirtecek türden samimiyetsiz birkaç sözde nezaket gösterisi dışında beklenen olmadı ve A. Gül dışlanmaya ve aleyhine açıktan tavırlar alınmaya başlandı.

HİLAFETÇİ ZİHNİYET

Nitekim dünkü gazetelerde A.Gül'ün "bizim cenahtan saygısızlık var" sözü manşetlerdeydi. Yine aynı gazetelerde A. Gül'ün eşi Hayrünnissa Gül'ün de "A.Gül'e çok yanlışlar çok saygısızlıklar yapıldı" yolunda serzenişte bulunduğu yazılıyordu. Teşbihte hata olmaz derler. İşte bu Neo Osmanlıcı, hilafet özlemcisi zihniyetten bahsediyorum. Koca Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasında ve yozlaşmasındaki en önemli etkenlerden biri olan evlat-kardeş-amca-yeğen vb. katlini bile vacip gören anlayışa benzer bir tablodur bugün karşımızda duran.

Bu kültürde A. Gül'e bugüne reva görülenleri kimse vefasızlık, saygısızlık, haksızlık vb olarak görmez. Çünkü o kafadakiler için tek mutlak iktidardır, iktidarda kalmaktır, mala - mülke daha çok, daha çok sahip olmaktır. Her daim dinden- imandan ve öbür dünyadan bahsederler. Ama dünya malı ve koltuk hırsı için her türlü haksızlık ve hukuksuzluğun içine girer ve yetim hakkına bile el uzatmaktan çekinmezler.

Dedikoduyu, hem de belden aşağısından yapılanını hiç sevmem. Yasa dışı -hatta yasal bile yapılmış olsa- insanların özel yaşamlarının izlenmesinin, gözlenmesinin son derece çirkin ve alçakça olduğunu düşünürüm.

Ama iş Cumhurbaşkanlığı makamı ve ülkenin geleceği olunca, Ankara'da özel sohbetlerde yaygın olarak anlatılan bir "kaset şantajının" Çankaya'nın yüksek rakımlı tepelerine kadar uzandığının dilden dile konuşulduğunu üzülerek duyduğumu da -istisnai olarak- belirtmek isterim. Zaten bizzat T. Erdoğan'ın medyaya da yansıyan "... Cumhurbaşkanını bile dinlemişler, onun da kaseti var..." anlamına gelecek sözleri söylemesinin ne ifade ettiğini de doğrusu herkes merak ediyor.

Akla şu soru geliyor: Modern zamanlarda "kardeşim" dediklerinin boynunu "kılıçla değil, kasetle mi" vurduruyorlar artık.

Cumhurbaşkanının dinlendiği ve izlendiğine dair iddialar bizzat Başbakan tarafından, hem de bir kaç kez ve tüm medyada yer alacak şekilde alenen ifade edilmiştir.

HER YOL MÜBAH MANTIĞI

Eğer doğruysa, bunun iktidar mücadelesinde bir tehdit- şantaj veya caydırma amacı olarak kullanılmadığını kim iddia edebilir?

Mısır örneğinde görüldüğü üzere "münafık kardeşler"

zihniyeti demokratik yollardan iktidarı da koltuğu da bırakamamak için her yolu mübah görür. O nedenle ortada yaşanan dehşet verici gelişmeleri bu açıdan görmezden ve duymazdan gelerek yaşananları izah etmek mümkün değildir. İktidar ve güç uğruna baba-kardeş-evlat katleden zihniyetin izinden gidenlerin, bugün farklı davranacağını düşünmek de herhalde saflık olur.