19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kim kime 'format' atıyor acaba?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Bu ülkenin özellikle Güneydoğu'sunda, 2000 yılı başlarına kadar mürit-militan zihniyetinin neler yaptığını biliyor musunuz?.. Gencecik fidanların körpe zihinlerine neler enjekte edildiğini, kimlerin eline silah tutuşturulduğunu duydunuz mu?..

"Kod Adı Hizbullah" ve "Hizbullah'ın Kanlı Yolculuğu" adlı kitaplarımda dehşet içeren detaylarıyla anlatmıştım; yalnızca Diyarbakır'da 184 cami, Diyanet tarafından terk edilmiş ve sokaklarda Kürt gençlerini katleden Hizbullahçı "mele"lerin denetimine girmişti...

Yine 2000 yılının Ocak ayındaki Hizbullah operasyonları sırasında, Urfa'daki Yakubiye Mahallesi'nde, bir camiye giden polis, 50'den fazla küçük çocuğun, örgüt militanları tarafından eğitildiğini tespit etmişti...

O yıllarda, Mardin'den Mersin'e kadar onlarca kentteki yüzlerce cami ve kaçak Kuran kursunda, binlerce masum çocuk Hizbullahçıların eline düşmüş, beyinleri yıkanıyordu... Bir dönem 20 bin kişilik güce ulaşan örgüt, "format" atılmış cahil gençleri kullanarak bölgede 15 yıl boyunca korku saçmıştı...

Bu ülkenin "imam-müezzin" gereksiniminin binlerce katı mezun veren imam hatip liselerinde, halen Milli Görüş zihniyetine mensup militanlar yetiştiriliyor...

Ülkede siyaset ve bürokrasiyi ele geçiren tarikat ve cemaat okullarında ise Atatürk'e düşman müritler mezun ediliyor... Suriye'de acımasız katliamlar yapan El Kaide türevleri de İstanbul'un göbeğindeki hücrelerinde bile çocukları rejime karşı eğitiyor!..

Tüm bunları niçin mi anımsattım?.. AKP lideri Erdoğan, "Devlet vatandaşının inancına ve yaşam tarzına dayatma yapamaz, çocukluktan itibaren format atamaz" diye ahkam kesmiş ya?.. Bu sözü duyunca, format atılmış Güneydoğu'nun yıllar boyunca yaşadığı derin kaosu da anımsadım!..

Erdoğan aslında "çocukluktan itibaren format" diyerek "Andımız"ı hedef alırken; hükümet, minnacık çocukları karanlığa sürüklemek için her köşede, her karanlıkta atılan ve uygarlığı hedef alan formatları göz ardı ediyor!..

Erdoğan'ın anlamadığı şu; devlet geçmişte, minicik çocuklar bağnaz terör örgütlerinin eline düşerek gerici militanlar olmasın diye uğraşırken; bugünlerde yıkım "paket"leriyle sahte "demokrasi" naraları atanlar, kaçak Kuran kurslarına verilen cezaları kaldırdılar, tarikatçılığı legalleştirdiler, üniversiteleri bile medreseye çevirdiler!..

Yani mesele, genç beyinlere bir şekilde "format" atmaksa, devletin sistemini ve ülkenin huzurunu bozan Milli Görüşçü, tarikatçı-cemaatçi kafanın bu konuda hiç ama hiç konuşmaya hakkı yok!..

Kılıçdaroğlu CHP'ye 'ırkçı' demiş!..

Sabahattin Önkibar dünkü yazısında, Erdal Dereli adlı bir okurun verdiği çok düşündürücü bir bilgiyi aktarmış... Meğerse CHP lideri Kılıçdaroğlu, Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine verdiği bir demeçte; "Evet, CHP ırkçı-şovendi ama artık öyle değil" demiş...

Önkibar haklı olarak sormuştu; "Bu cevap Atatürk, İnönü, Ecevit hatta Baykal'ı ırkçı-şoven olmakla suçlamak değil midir?.."

Ne yazık ki öyle... Bir lider, kendisinden önceki yönetimleri ırkçı-şoven olarak suçlamışsa söyler misiniz; bu, neyin inkârı ya da neye saldırıdır acaba?..

Ne ilginç değil mi; Kılıçdaroğlu'nun, "Ben CHP'li değilim" demesine rağmen vekil yaptığı Hüseyin Aygün de, partisinin milletvekillerinin yüzüne, "geri zekâlı ulusalcılar" diye küfretmişti...

Bir yandan Faik Tünay gibi Nurcu zavallılar aracılığıyla cemaatlerle, diğer yandan ise adı "CIA'nın yan kuruluşu"yla anılan Sezgin Tanrıkulu gibilerle PKK'nın legal kanadı BDP ile seçim ittifakı yapacağı tartışılan "Yeni CHP", bakalım kendisini ayakta tutan değerlere daha ne kadar saldıracak?..

Gerici-bölücü kafanın 12 Haziran 2011 seçimlerinde CHP'ye yaşattığı hezimetten ders alanları eleştirirken, milyonların asıl kaygısını bir kez daha yinelemek istiyoruz: Cumhuriyetçi güçler dururken gerici-bölücü-kinci cumhuriyetçi tayfadan medet uman "Yeni CHP"; partinin yüzde 80'ini oluşturan Atatürkçü, ulusalcı, cumhuriyetçi kitleden oy alabileceğini mi sanıyor?...

Ah gaflet ah!.. Sen ne bulaşıcı bir hastalıksın!..

İmralı-Kandil...Kavga!..

AKP iktidarının "açılım" adı altında; PKK'yı ve Öcalan'ı muhatap alması hatta İmralı'nın beklentilerine teslim olmasının ardından, örgütteki "Şahinler", "Güvercinler" ayrılığı da yeni bir boyut kazandı...

Örgütte artık "İmralı"-"Kandil" bölünmesi yaşanıyor ki bu ayrılık, silahları şimdilik susturan PKK için aslında alarm niteliği de taşıyor...

Çünkü meselenin özeti şudur; 30 yılı aşkın süredir dağlarda sürünenler ile Ankara'da vekillik adı altında sefa süren kravatlı PKK'lılar arasında, gelecek ve yönetim kavgası da yaşanıyor!..

Ola ki, PKK "düz ova"ya inerse ve legal siyasette etkin olursa, siyasetin bundan sonraki kolay rantı acaba kime kalacak?.. İşte o zaman tek PKK'yı da kim yönetecek?..

Önümüzdeki yerel seçimlerde "kim aday yapılmalı" tartışmasıyla daha da büyüyecek olan Kandil-İmralı ayrılığı, belli ki BDP içindeki kavgayı artıracak ama son sözü de BDP'nin on yıldır "irademiz Öcalan" kampanyalarıyla iyice büyüttüğü, devletle sıkı ilişkiler kuran "Apo" verecek...

Unutmayalım ki, BDP'deki Kandil-İmralı kavgası; PKK'nın aynı isimle siyasete gireceğinin işaretlerinden biri de sayılabilir... Birkaç hafta önce bazı BDP'li vekiller bu konudaki beklentilerle ilgili açık sinyalleri zaten vermişlerdi...

Altın Portakal'a yoğun ilgi...

AKP iktidarı, 2009'da Antalya'yı kaybedince CHP'li Mustafa Akaydın'a bir türlü tahammül edemediği için "Altın Portakal Film Festivali"ne devlet yardımını kısmış ama AKSAV ve Antalya Büyükşehir Belediyesi, bu yılki organizasyonun sorunsuz geçmesi için iyi örgütlenmiş...

Sanatçılar, konuklar, sinemacılar ve medya çalışanlarının ulaşım, konaklama, transfer ve etkinlikleri izleyebilmesinde pek sorun yaşanmıyor... Belediyenin basın birimi de "50. Altın Portakal" etkinliklerinin güzel geçmesi için özveriyle hizmet veriyor...

Caddelerin ve parkların Altın Portakal'ın ünlü heykelleriyle süslendiği Antalya'da, hem sanatçıların katıldığı korteji 200 bini aşkın yurttaşın izlemesi hem de filmlere yönelik yoğun ilgi, halkın etkinliği sahiplendiğini de gösteriyor...

Unutulmasın ki; özellikle AKP Hükümeti ile duyarsız-ilgisiz Kültür Bakanı'nın siyasal tavır almasına ve düşük bütçesine rağmen 50.si düzenlenen festival, herhangi bir siyasi partinin değil, yalnızca "Antalya"nın adını taşıyor... Partizanlığın ve hırsın kölesi olanlar acaba bunu ne zaman kabullenecek?..