25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Koltuğun altında kalmak...

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Ülkemizin temel sorunlarından biri, belli bir düzeye gelmiş ya da önemli koltuklarda oturan insanların, olaylar karşısında ya suskun kalmaları ya da konuştukları zaman çam devirmeleridir. Daha önceki bir yazımda Mustafa Denizli’nin, kulüplerimizin aldığı cezaları uzaktan izlemesine değinmiştim. Sporda, futbolda konuşması gerekenler susuyor, konuşanlar ise oturdukları koltuğun hakkını veremiyorlar.

7 Eylül 2013 günü Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te 2020 Olimpiyatlarının yapılacağı ülke belirlenecek. İstanbul’un olimpiyatları almasının önünde birçok engel var. Ama en önemlilerinden biri koltuk sorunudur. Daha doğrusu sporun en tepe noktasındaki koltuklarda oturanların spor kültürü sorunu...

Bizim kuşağa eskiden beri çok anlatılan bir öykücük var. Doğru olup olmadığını bilemiyorum, ama yıllardır kulaktan kulağa bir söylence olarak yayılır. 1948 Londra Olimpiyatları’nda madalya kazanan sporcularımız devleti yönetenlere tanıtılırken güreşçilerimizin adları söylenip altın madalya aldığı vurgulanır. Sıra üç adım atlamada bronz madalya alan atlet Ruhi Sarıalp’e gelir. Dönemin spor bakanı “evladım beş adım atlayıp altın alsaydın ya” der. Yine geçmiş yıllarda bir Futbol Federasyonu Başkanı yabancılarla yaptığı sohbette kendisine kaç futbolcularının olduğu soruluyor. Yanıtı şöyle “yetmiş milyon!”.

Günümüze geldiğimizde benzer söylemlerle karşılaşıyoruz. Spor bakanımız bir konuşmasında “ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili ama yüzücü çıkartamıyoruz” demiş. Bakanımız denizle yüzme sporu arasında herhangi bir ilişkinin olamayacağını, yüzücülerin ancak tatlı sulardan çıkabileceğini, Adana’dan fazla yüzücü çıkmasının oradaki nehirler ve kanalla ilişkisi olduğunu bilemiyor, ama bilmediği halde koltuktan aldığı güçle istediği gibi konuşuyor. Bu da yetmiyormuş gibi bakanın da bulunduğu Olimpiyat Tanıtım Kurulu, İstanbul’u gezen yabancı heyete “İstanbul’da en uzak mesafeye 25 dakikada gidilebiliyor” yalanı resmi ağızlarca söylenebiliyor.

O yalandan kısa bir süre sonra İstanbul Teknik Üniversiteli mimar, yazar, kültür adamı büyüğümüz Doğan Kuban İstanbul ulaşımı hakkında nefis bir yazı yazdı. Trafikte akla gelebilecek her türlü cambazlığı yaparak Atatürk Havaalanı’ndan Etiler’deki evine tam 2,5 saatte gidebildiğini Cumhuriyet gazetesinin Bilim Teknoloji Dergisi’nde yazdı. Kendisinin İstanbul çocuğu olduğunu, 1943’de İstanbul’da liseyi bitirdiğinde evlerin önüne park edilmiş bir tek otomobilin bile olmadığını Doğan Kuban yazısında vurguladı. 1960’lı yılların ortasında bugünkü Büyükdere Caddesi’nin Zincirlikuyu bölümünde caddenin ortasına taşlardan kale yapıp, futbol oynardık. Arada bir geçen taksilerin sürücüleri bize kızardı. Şimdi trafiğe çıkmaya korkuyorum!

Bütün bu sorunların altında yatan gerçeklerden biri koltuk sorunudur. Özellikle son yıllarda spordan siyasete, eğitimden trafiğe önemli koltuklarda oturan insanların büyük çoğunluğu oturdukları koltukların hakkını veremiyor. Koltuklar görkemli, otomobiller aşırı lüks ama içinde, üstünde insan az. Çoğu makamın sahibi koltuğunun altında kalmış durumda. Söz konusu koltuklara hiç oturmamaları gerekenler, en azından en son oturmaları gerekenler, en başta oturmuşlar. Güzel ülkem için bundan daha acı verici ne olabilir ki?