25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

FETÖ’ ye karşı mücadele stratejisinin yakın tarihi

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Vatan Partisi, FETÖ’ye karşı mücadeleyi, Ergenekon-Balyoz tertiplerine kadar 40 yıl yalnız başına yürütmüştür.

FETÖ de, baş düşman olarak Vatan Partisi’ni görmüştür. AKP yöneticilerinin saptamalarına göre, FETÖ bugün de Vatan Partisi’ni baş düşman olarak görmeye devam ediyor.

Ergenekon-Balyoz tertibinden sonra, FETÖ olayının boyutlarını özellikle Silivri’de ikâmete mecbur edilen komutanlarımız anladılar. FETÖ’nün arkasındaki ABD gerçeğini herkes kendi hayatında gördü.

2013-2014 yılları FETÖ’ye karşı mücadelenin en kritik dönemidir. Silivri duvarlarının içinden ve dışından verilen mücadele, AKP ile FETÖ’yü birbirinden ayırdı. O bölünmeyle birlikte, ortaya iki ayrı strateji çıktı.

CHP’NİN STRATEJİSİ

Biri, FETÖ ile birleşerek Tayyip Erdoğan’ı baş düşman alma stratejisi idi. Arkasında ABD emperyalizmi vardı ve CHP bu stratejiye yattı.

Bu strateji, aynı zamanda Ergenekon ve Balyoz tutuklularını hapiste tutma siyasetiyle birleşiyordu. Hiç unutmuyorum, 2014 yılı başlarında Silivri’ye ziyaretime gelen, Barolar Birliği Başkanımız Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, görüşmenin başında ilk cümle olarak şunu söyledi: “CHP yönetimi, sizin çıkmanızı istemiyor.”

Doğru söylüyordu, bizler de içerde görüyorduk: CHP, Ergenekon ve Balyoz tutuklularının serbest kalmasını öngören yasal çözümlere çeşitli ayak oyunlarıyla çelme takıyordu. O günleri hatırlayınız, Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun yasal çözüm üreten yapıcı girişimleri, CHP yönetiminin homurtularıyla ve engellemeleriyle karşılaştı. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu Silivri kapılarının açılması için çalışması nedeniyle “Tayyip Erdoğan yandaşı” ilan edildi.

CHP’nin Kılıçdaroğlu yönetimi, sözümona AKP iktidarına muhalefet yapmaktaydı, ama Kemal Derviş ekonomisi, Açılım, Yeni Anayasa gibi temel konularda aynı cephedeydi. Ancak FETÖ’yü koruyan tutumuyla AKP’nin karşısında konumlanıyordu. Zaten CHP Genel Başkanı, “Darbeciler yargılansın” diyerek, bir süre Ergenekon ve Balyoz tertiplerini desteklemişti. Bu tertibin, Türkiye’nin bölünmesi amacıyla yürütüldüğünü hiçbir zaman görmek istemedi. Göremezdi, çünkü tertibin arkasında ABD vardı ve tertibin aleti de FETÖ idi.

Unutulmasın, CHP yönetimi, daha o zaman “Dersimli Kemal” çizgisine girmişti. Silivri’de ziyarete gelen CHP heyetlerine ve milletvekillerine hep bunu anlatmaya çalıştım. Heyetlerdeki milletvekilleri aracılığıyla Kılıçdaroğulu’na uyarılarda bulundum. Seyyit Rıza’yı miras olarak kabul etmek, özerkliği savunmak, AKP’nin Açılımına destek olmak gibi politikaların yol açacağı sonuçları göstermeye çalıştım. Nitekim CHP’nin Kemalist Devrime düşman konumdaki Dersim politikaları, ABD+Abdullah Gül+Davutoğlu+FETÖ+Kılıçdaroğlu+HDP ittifakının oluşturulmasının yolunu açtı. FETÖ dostluğu, kaçınılmaz olarak PKK/HDP dostluğuydu. Çünkü her ikisinin arkasında ABD vardı.

Tayyip Erdoğan’a karşı FETÖ ile işbirliği stratejisi, en önemlisi, ABD’nin kucağında yürütülebilirdi. Çünkü ABD, daha o zaman Tayyip Erdoğan’ın üzerine FETÖ’yü süren bir çizgiye girmişti ve bu siyasetini en sonunda 15 Temmuz 2016 günü silahlı darbe aşamasına ulaştırdı.

VATANSEVERLERİN STRATEJİSİ

Vatan Partisi ve Ergenekon-Balyoz tutuklusu komutanların stratejisi ise, farklıydı. Baş düşman ABD idi ve ikincil hedefler de ABD ile ilişkilerine göre belirleniyordu. FETÖ, ABD’nin aleti idi. Tayyip Erdoğan ise, 2013 yılından sonra artık ABD’nin BOP Eşbaşkanı değildi. Dahası ABD, Tayyip Erdoğan’ı devirme istediğini ortaya koymaktaydı ve fırsat kolluyordu.

Yeni mevzilenme koşullarında, FETÖ’ye karşı mücadele ile PKK’ya karşı mücadele birleşmişti. Her iki mücadele, ABD emperyalizminden kurtulma mücadelesinin öncelikli gündemlerini oluşturuyordu.

CHP’NİN BAŞARISI

CHP yönetimi, 7 Haziran 2015 seçimlerinde, HDP’yi Meclise sokma siyasetiyle PKK ile açık işbirliğine girdi. Tayyip Erdoğan baş düşman olunca, yalnız FETÖ değil, PKK da dost konumuna mazhar oluyordu. CHP, başarıya ulaştı ve HDP/PKK’yı Meclise soktu.

CEPHELERDE NETLEŞME

24 Temmuz 2015 günü cepheler daha da netleşti. Vatan Partisi’nin ve TSK’nın ısrarlı mücadelesi sonucu, Tayyip Erdoğan yönetimi PKK’yı silahla bastırma çizgisine geldi. Buna nereden baksanız mecburdu. Çünkü ABD emperyalizminin Tayyip Erdoğan’ı iktidardan indirme girişiminin ön sıradaki aletleri PKK ve FETÖ idi. Bu açıdan PKK ve FETÖ’ye karşı mücadele, Tayyip Erdoğan yönetimi için yaşam sorunu haline geldi. Nitekim hükümetin PKK’ya ve FETÖ’ye karşı mücadelesi birlikte yürüdü. Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK’yı hendeklere gömdü. FETÖ, yargı ve polis içinden önemli ölçülerde temizlendi.

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ YER

Böylece zurnanın zırt dediği yere gelindi. 2016 yılı başından sonra gündemde artık TSK içindeki FETÖ’nün temizlenmesi vardı. ABD, Türkiye’deki silahlı gücünü kaybetme tehdidiyle karşı karşıya idi. Bu süreç, Türkiye’nin Rusya’ya ve Avrasya ülkelerine yakınlaşmasıyla birlikte yürüyordu. Türkiye, Atlantik sisteminin denetiminden çıkıyordu.

12 SAAT SAVAŞI

ABD’nin yanıtı, 15 Temmuz 2016 günü geldi. ABD’nin silahlı güçleri ile Türk Ordusu ve Türk milleti Ankara’da ve İstanbul’da 12 saat süren bir savaş yaptılar.

O savaş sırasında ABD güdümlü FETÖ’nün darbecileri olan Yurtta Sulh Konseyi’nin bildirilerini okuyan kanalları hatırlayınız, sosyal medyada atılan darbe destekçisi tivitlerin altındaki imzalara bakınız, FETÖ darbesinin ezilmesine kadar pusuda bekleyenleri onların yanına yazınız, Atlantik ittifakını göreceksiniz. O ittifak öyle yerlere uzanıyordu ki, darbenin en kritik anında Ulusal Kanal ekranından bile FETÖ’ye selam yollayan programcı vardı. Kral çırılçıplak arşiv kayıtlarında duruyor. O dostumuzun o anda kolundan tutulup ekrandan alınması, bir savaş göreviydi ve yerine getirildi. Tayyip Erdoğan’a düşmanlık adına FETÖ darbesine hoşgeldin deme özgürlüğü, vatanseverlerin kitabında yer almıyor.

NAMLULARIN BELİRLEDİĞİ SAFLAŞMA

15 Temmuz 2016 gecesi, safları birbirine doğrultulan namlular belirlemişti. O savaşta şehitler verildi ve yerlere düşen ölüler de vardı.

Kimse kimseye yalan söylemesin. Herkesin safını belli eden yüzlerce hikâye var, görüntü var, kayıt var, sabah sokaklara dökülüp “Tayyip Erdoğan devrildi” diye bayram yapma hazırlıkları bile var.

Tayyip Erdoğan düşmanlığı yüzünden FETÖ’nün yanına düşenlerin umutları birkaç saat içinde söndü. Ancak Tayyip Erdoğan düşmanlığının kimleri hangi saflara savurduğu gerçeği hâlâ apaçık ortadadır.

YANLIŞ STRATEJİDEN KAYNAKLANAN SAVRULMALAR

Tayyip Erdoğan, Rusya’ya elini uzatınca, Tayyip Erdoğan düşmanları da Rusya düşmanı oldular. Yaygaraya başladılar, Türkiye, Atlantik sisteminden kopamazdı.

Tayyip Erdoğan, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yöneldi. Tayyip Erdoğan düşmanları derhal ABD ordusuna nefer yazılacak bir konuma girdiler. CHP Genel Başkanı, Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütüne katılmasına karşı “son adamları kalana kadar” savaşacaklarını ilan etti. Kraldan fazla kralcı olmuşlardı. ABD emperyalizmi bile, Avrasya ülkelerine o derecede düşmanlık gösterisi içinde değildi.

YAKIN TARİH DERSLERİ

FETÖ’ye karşı mücadelenin yakın tarihinden çıkan dersler şunlardır:

1. Bu stratejik dönemde, hedef alınacak güçler arasında önceliği, ABD emperyalizmine yakınlık belirler.

2. Türkiye’nin bağımsızlığı ve üretim ekonomisi programından soyutlanmış bir Tayyip Erdoğan düşmanlığına kilitlenenler, ABD emperyalizminin planlarında görev alan bir konuma düşmüşlerdir.

3. Stratejiyi program belirler. Vatan Bütünlüğü ve Üretim Ekonomisi programı, mevzilenmenin, baş düşmanın ve ikincil hedeflerin anahtarıdır. Siz programınıza bağlı kalırsanız, doğru mevzide konumlanırsınız. Yok programınızı bir yana bırakır, değişen konumları dikkate almaz ve geçmişte kalan saflaşmaya saplanır kalırsanız, dostunuz düşmanınız birbirine karışır ve düşmanın kucağına kadar gidersiniz.