25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İkinci bombayı durdurmak!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in işgalciler tarafından katledilmesinin üzerinden neredeyse 10 yıl geçti... Oysa daha dün gibiydi, Saddam’ın boynuna ip geçiren maskeli cellatlara, “Ben Irak devlet başkanıyım, siz kuklasınız” diye bağırması...

Peki, niçin idam edildi Saddam?.. Halepçe katliamı nedeniyle mi, emperyalistlerin dillendirdiği “kitle imha silahı” iddiasıyla mı, yoksa hep söylenen “diktatör” suçlamaları yüzünden mi?.

Aslında tarihe kara bir leke olarak geçen Halepçe katliamı Saddam’ın asılmasının ana gerekçesi değil... Kürt coğrafyasına bir kukla devletçik verilmesi de bunun kanıtı, karşılığı ve diyeti olamaz... Çünkü bu bahanenin ardında da başka büyük oyunlar vardı!..

Örneğin “kitle imha silahı” da büyük bir yalandan ibaretti... Çünkü olayın asılsız olduğu bizzat bu iftiranın içinde yer alan Iraklı sığınmacı Rafid Ahmed Alwan el- Cenabi tarafından dışa vurulmuştu... “Ajan” olduğu ortaya çıkan kimya mühendisi bu zat da, Saddam’ın iftiraya kurban gittiğini yıllar sonra itiraf etmişti...

Irak’ın işgalinin meşru gösterilmesinde kullanılan kitle imha silahının tamamen uydurma olduğu CIA’nın 93 sayfalık raporundaki gizlilik kaldırılınca da görülmüştü. Raporda, Irak’ta kitle imha silahı olmadığı açıkça ifade ediliyordu...

O halde geriye Saddam Hüseyin’e yapılan en büyük eleştirilerin başında gelen “diktatörlük” meselesi kalıyordu... İşte burada durmak ve Saddam’ın ölümünden 10 yıl sonraki Irak’a bakmak lazım... Yani sözde diktatörsüz Irak’a...


ORTADA IRAK VAR MI ?..

Evet, ülkesini birlik içinde tutmak isteyen her lider gibi Saddam da yanlışlar yapmıştır... Evet, Saddam’ın kimi politikaları ve yönetim biçimi ülkesinde ulusal gelir dağılımındaki çarpıklıklara, sosyal dengesizliklere ve çatışmalara da yol açmıştır...

Ve de tüm bunlardan yola çıkarak diyelim ki, Saddam gerçekten diktatördü ve halkını da eziyordu...

Peki, Saddam neden kendi halkına havale edilmedi de, her fırsatta “halklar kendi kaderini tayin etmeli” diyen ikiyüzlü diplomasi ve emperyalist tezgahçıların rantçı kuklalarına boğduruldu?..

Evet, ne ABD’nin işgal ederek kurtlara teslim ettiği ne de Saddam’ın 2006’da katledilmesiyle adeta Saddam’ı arar hale getirilen Irak’a kimse bakamaz artık!.. Çünkü ortada öyle bir devlet yok!.. İşgal altında, parçalandı, yıkıldı, yıkılıyor, tükendi, tükeniyor Irak...

Bağdat ve çevresinde 10 yılı aşkın süredir çatışmalar, bombalamalar, infazlar, katliamlar, ölümler, yağmalar, tecavüzler ve hastalıklar hiç mi hiç durmuyor... Kimi kaynaklar ölü sayısının 1.5 milyonu çoktan geçtiğini söylüyor...


DİKTATÖRÜ ARAMAK!..

Şu da bir gerçek ki, Irak’ın hem toplumsal hem ekonomik hem de siyasi açından çökmesi ve yüzbinlerce insanın ölmesi salt ABD işgalinden de kaynaklanmadı...

Irak’ta devlet diye bir güç yok son yıllarda... Ülkenin bölünmesini de başlatan işgalden sonra, Irak’ta Şii, Sünni, Arap, Kürt, Türkmen çatışması da bir türlü durmuyor...

Saddam döneminde “demokrasi ve kurtarıcı” aradığı söylenen Iraklıların hepsi birbirine düşman ve birbirini boğazlamak için adeta pusuda bekliyor...

Cephede yalnızca etnik gruplar yok ki, El Kaide’nin katlettiği insan sayısı ne yazık ki on binlerle ifade ediliyor...

Şimdilerde piyasada cinayet taşeronluğu yapan EL Kaide türevi IŞİD’in katliamları ise durmuyor... Selefi örgüt de asker-sivil on binlerce insanın ölümüne yol açarken, Irak’ın Musul gibi kimi kentlerindeki IŞİD varlığı da ABD, Irak ve Türkiye ile kimi Avrupa ülkelerinin koalisyon desteğine rağmen bitirilemiyor...


YİNE VAHŞET!..

Ve ne yazık ki dünya ne yaparsa yapsın Irak’ta katliamlar durmuyor, durmayacak gibi görünüyor...

Yani Saddam’ın “diktatör” diye katledilmesinin ardından her gücün kendi diktatörlüğünü yarattığı Irak’ta, diktatörlerin savaşı insanlığı giderek daha fazla tüketiyor...

Dünya yıllardır her sabah Irak’ta patlayan bombalarla uyanıyor ve Bağdat’tan akan kan televizyon ekranlarıyla gazete sayfalarından taşarken, silah tüccarları ile kan rantiyeleri “petrol” rüyasıyla ellerini ovuşturmaya devam ediyor... Irak işgalinin asıl nedeni de yer altı zenginlikleriydi zaten...

Emperyalist savaş çığırtkanları nasıl bayram etmesinler ki?.. Gün geçmiyor ki bir katliam yaşanmasın Irak’ta... İşte dün yine Irak, yine kan ve yine katliam...

IŞİD, Irak’ın başkenti Bağdat’ın güneyindeki Hilla yakınlarında bir benzin istasyonuna bomba yüklü kamyonla saldırdı. Saldırıda en az 80 kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi de yaralandı... Ve Irak’ta artık yer kalmayan mezarlıklara dün de onlarca kurban gömüldü...


SURİYE TUZAĞINDAN UYANMAK!..

Gelelim sözün özüne; Ne yazık ki en yakın komşularımızdan Irak’ın bu karanlık günlere gelmesinde Türkiye’nin politikalarının da payı var...

Ve ne yazık ki Irak’taki diplomasi bumerangı sosyal, siyasal ve en çok da ekonomik açıdan Türkiye’yi vurdu, vurmaya devam ediyor...

Peki, komşularla yanlış politika ve ilişkiler Türkiye’yi daha ne kadar sarsmaya devam edecek?.. Ve bu ülke emperyalizmin oyunlarına kurban edilen Arap coğrafyasından yansıyan tuzağa, teröre, göç krizine, milyarlarca dolarlık kayıplara ve sosyal, siyasal, ekonomik yıkımlara daha ne kadar katlanacak?..

O halde söyler misiniz, Irak bataklığının yansımalarından ders almayan Türkiye, ikinci bir bomba gibi, tehdidi giderek büyüyen Suriye politikasını neden halen gözden geçirmiyor?..

Baksanıza; evlerimizin duvar duvara durduğu Suriye konusunda, ortada ne Emevi Camii kaldı ne de huzur... Ve de ortada ne sınırı güvenliği ne ticaret ne siyaset ne komşuluk ne dostluk ne de insanlık kaldı... Dolar krizi ülkeyi vururken ve Avrupa Birliği de sırtını dönerken, gafletten ve beceriksizlikten uyanma zamanı değil mi sizce?..