25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Nerede yaşamayı tercih edersiniz ya da mutluluk tarifi

Mehmet Bedri Gültekin

Mehmet Bedri Gültekin

Eski Yazar

A+ A-

Amerika'dasınız...

Yıllık geliriniz 40 bin doların üzerinde. Sağlık güvenceniz var. Her yıl dünyanın bir yerinde tatil yapıyorsunuz. Eviniz Özel güvenlikçiler tarafından korunan bir sitenin içinde. Bu koruma içinizin rahat etmesine yetmiyor. Çelik kapınızın iki, hatta üç anahtarı var. Pencerenizde demir parmaklık…

Bunlarla da yetinmiyorsunuz. Evinizin içine alarm sistemi kuruyorsunuz. Gizli kameralar da devrede. Gene de içiniz hiçbir zaman tam olarak rahat değil.

Dünyanın başka bir yerindesiniz…

Kişi başına geliriniz kesinlikle 40 bin dolar değil. Ama evinizin kapısını kapatmak ihtiyacı duymuyorsunuz. Yazın kapınız ve pencereniz açık yatıyorsunuz. Biliyorsunuz ki yaşadığınız çevredeki insanların ezici çoğunluğu sizin gibidir. Onbinlerce ve yüzbinlerce insanın görünmez koruması sizi her türlü tehlikeden uzak tutmaktadır.

Amerika'dasınız…

Sokakta rastladığınız her kişi potansiyel tehlike kaynağıdır. İnsanoğlu kapitalizmle birlikte “vahşi” hayatın kanunlarını, kural tanımaz biçimde şehirlerin merkezlerine taşımıştır. Büyük şehirlerin sokakları, "av" ve "avcılarla" doludur. Vahşi hayatta, "av" ve avcı" bellidir. "Kuzu postunda kurt" sözü vahşi hayat için değil, insanoğlu için söylenmiştir.

Kapitalizm; insanların önemli bir kısmını "kuzu postundaki kurtlara" çevirmiştir.

Başka bir yerdesiniz...

Sokakta rastladığınız her kişi, başınız sıkıştığında başvurabileceğiniz bir dosttur. "Kuzu postundaki kurt", bu toplum içinde kendisine yaşam alanı bulamaz. Toplumun ortak çıkarlarını gözeten kuralların herkes tarafından benimsenmesi ve içselleştirilmesi, bireyleri birbirinin rakibi değil, birbirinin arkadaşı, dostu, "kardeşi" yapmıştır.

Amerika'dasınız…

Soluduğunuz hava zehirlenmiş. Akarsularınızda artık balıklar yaşamıyor. Ormanlarınızda ağaçlarınız sanayinin havaya karışan zehirli atıkları dolaysıyla hastalıklı. Bütün sebze ve meyveleriniz hormonlu. Hiçbirinin tadı kalmamış. Musluktan su içemiyorsunuz.

Dünyanın başka bir yerindesiniz…

Amerikan ölçülerine göre kesinlikle "yoksul"sunuz. Ama havanız temiz. Suyunuz temiz. Sebze ve meyveleriniz, sebze ve meyve tadında. Her şey doğal. İnsanlar da, diğer bütün canlılar da.

Amerika'dasınız…

Ve tek başınasınız. Çocuklarınız daha 18 yaşından evvel fırsat buldukça evden kaçıyorlardı. 18 yaşından sonra ise artık kesinlikle birer yabancıdırlar. Senede bir sefer Noel'de bir araya gelmeniz büyük olaydır.

Evinizde eşinizle birlikteliğiniz bir iş ortaklığı gibidir. Aşk ölmüştür. Daha evlenmeden, malların idaresi ve paylaşımı konusunda sözleşme imzalıyorsunuz. En yakın akrabalar (Ana, baba, çocuklar) arasındaki ilişkileri de belirleyen kesinlikle maddi çıkarlardır.

Dünyanın başka bir yerindesiniz…

Kesinlikle yalnız değilsiniz. Akrabalarınız, arkadaşlarınız, köylünüz, kasabalınız, iş arkadaşınız ve içinde yaşadığınız toplumun tümünün sizin yanınızda olduğundan eminsiniz. Akrabalarınız ve arkadaşlarınızla ilişkileriniz her türlü maddi çıkardan daha önemlidir. Yüzlerce ve hatta binlerce üyesi olan bir “büyük aile”nin bir parçası olduğunuzu biliyorsunuz.

Yakınlarınızın, arkadaşlarınızın ve dostlarınızın güvenine ve mutluluğuna katkıda bulunmayı en büyük “zenginlik” olarak görüyorsunuz.

Amerika'dasınız…

'"İnsanı insanın kurdu" yapan bir ideolojinin hakim olduğu bir sistem içinde yaşıyorsunuz. Bireyci felsefe sana önce kendini düşünmeni emrediyor. En yakınındaki insan senin dostun değil; rakibin, düşmanın. Hele sokaktaki insandan, kesinlikle sakınman gerekir.

"Gemisini kurtaran kaptan"dır ve "her koyun" kesinlikle "kendi bacağından asılır."

Dünyanın başka bir yerinde yaşıyorsunuz…

Bireyi değil, toplumu esas alan bir dünya görüşü hakimdir yaşadığınız ülkede. İmece, el birliği, dayanışma, kolektivizm. Bu kavramlar sizin için hayatın bir parçası. Bin yıllardır bu kavramlarla birlikte var olmuşsunuz.

En büyük mutluluğu başkalarına yararlı olmada görüyorsunuz. Kendini "başkaları" için feda etme kültürü, sizi siz yapmıştır.

En büyük zenginlik; işini iyi yapmak, bir bilim dalında veya bir spor ve sanat dalında ilerlemek ve topluma böylece yararlı olmaktır.

Doğayı ve dünyayı, başka canlılarla paylaşıyor olmanın mutluluğunun ne olduğunu biliyorsunuz.

Evet, nerede yaşamak istersiniz

Sizin için mutluluk nedir?

Şimdi yukarda resmettiğimiz iki tablodan hareketle mutluluğun ne olduğu üzerinde biraz fîkir yürütelim:

Mutluluk;

Evin dış kapısı açık yatabilmenin huzurunu yaşayabilmektir.

Sokakta rastladığınız her kişinin dostunuz olduğunu bilmektir.

Gönül huzuru ile yaşadığınız ülkenin her tarafına gidebilmektir.

Mutluluk, domates gibi kokan domatesi yiyebilmektir.

Mutluluk, sizi gözü gibi sakınan "büyük bir aile" içinde yaşadığınızı bilmenin verdiği iç huzuru duyumsayabilmektir.

Ve en büyük mutluluk, başkalarına yararlı olmayı hayat felsefesi olarak benimsemektir.

Ve bu mutluluğu ABD ve diğer kapitalist toplumlarda yaşamanıza olanak yoktur.

Onun için, insanlar açısından “nerede yaşamak istersiniz?” sorusunun cevabı; aynı zamanda, hangi sistemin sonunun geldiği sorusunun da cevabıdır.