23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Vahşet kılıcının altında bir asır!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Emperyalist işgalciliğe direnen Irak lideri Saddam Hüseyin ve Libya lideri Muammer Kaddafi’nin “hipnoz”lanmış taşeronlar tarafından katledilmesinin ardından, Ortadoğu gibi adeta “Haşhaşi” kafasıyla uyuşturulmuş bir coğrafyada kan durmadan akmaya devam ediyor...

Tam 4 yıldır Ortadoğu’nun bağrına saplanmış bir kanlı hançerden damlayan ezeli kan, zaten kaotik olan bir coğrafyada adeta korku haritasını büyütmek için yayıldıkça yayılıyor... Hem de Dicle ve Fırat’tan, hatta Nil’den bile daha hızlı akarak!..

Ölümün adeta ebediyen dayatıldığı o korku coğrafyasında, nerelerden sızmıyor ki artık kan?..

Irak ile Libya’nın işgalinden sonra yeni bir parçalama-paylaşma çabasının devam ettiği Suriye’den, katliamın durmadığı dağılmış Irak’tan, Türkiye’den, Afganistan’dan ve artık en acımasızlığıyla da Mısır’dan...

Evet, nerelerden yayılmıyor ki bağnazlığın sel deviniminde akıttığı kan?.. Yüzlerce askerin aynı anda, iç çamaşırlarıyla yüzüstü yatırılarak ve otomatik silahlarla yaylım ateşine tutularak katledildiği Irak ve Suriye çöllerinden...

Masum insanların “Alevi misin, Sünni misin” sorgulamalarıyla toplu halde başlarının kesildiği Halep meydanlarından...

Gencecik insanların pervasızca iplerde sallandırıldığı Suriye köylerinden, mezralardan ve işgal edilmiş viranelerden...

Ve evlerinden kaçırılmış insanların, canlı olarak kafeslerin içinde havuzlara atıldığı Şam, Halep ve çevresindeki işkence şatolarından...


ŞATT’ÜL-ARAP’IN KANI!..

Söyler misiniz; son yıllarda başka nerelerden damlıyor emperyalizmin petrol, toprak ve kölelik uğruna akıttığı kan?..

Nereler yok ki?.. Çoluk çocuk demeden, garip ve masum insanların zavallı izleyiciler önünde ellerinin kesildiği Irak ve Suriye’nin ölüm kokan çarşılarından- pazarlarından...

Bağnazlığın her alanda teslim aldığı, savunmasız kadınların meraklı ve tepkisiz kitleler önünde, “şeriat” çığlıklarıyla ve “tekbir” eşliğinde defalarca kırbaçlandığı Arap kentlerinin teslim olmuş meydanlarından...

Çatışma, ölümler ve katliamların bir türlü bitmediği yanı başımızdaki ülkelerin bombalanan camilerinden, çocukların oynadığı futbol sahalarından, karanlığa mahkum okullardan, hastanelerden ve her biri artık virane bir mezarlığı andıran yıkık dökük binaların duvarlarından kanlar akmaya devam ediyor...

Ve de gencecik insanların “eşcinsel” diye canlı olarak yüksek binalardan aşağıya atıldığı teslim alınmış kuytulardan da akıtılıyor kan!..

Velhasıl aman vermeden kan damlıyor Ortadoğu’da, her yerden, her evden, her sokaktan ve korkuya köle edilmiş her candan... Belli ki, taştı ölüm sokaklardan ve artık Şatt’ül-arap gibidir oralarda kan gölü...


İNSANA SAÇILAN ÖFKE !..

Yalnızca oralar mı kan gölü?.. Ne yazık ki değil...

IŞİD adlı canavarın “din- iman” adına katliamlar yaptığı coğrafyalarda, vahşeti andıran ve en çok da insanlığı utandıran son dehşet kanı nerede, nasıl ve niçin döküldü biliyor musunuz?..

Mısır’da, Sina’da bir köyde kıyıldı insanlığın en eski nefeslerinden birine...

Kurban bu kez boğazı kesilen bir çocuk, kurşuna dizilen bir asker, kırbaçlanan bir kadın ya da elleri kesilen bir zavallı IŞİD esiri değildi...

Ne yazık ki tam “100 yaşında” bir adamın başı kesildi Mısır’da... Yine Selefi terör örgütü IŞİD tarafından ve yine acımasızca!..

Kılıcı tutan el, dedesinden bile büyük, bir eski zaman insanının başını acımasızca uçururken, çevrede toplananlar her IŞİD infazında olduğu gibi sessiz ve tepkisizdi...

Sözün özü; 21. yüzyılda, Sina Yarımadası’nda, Ariş kentindeki evinden kaçırılan Ebu Haraz, yüzleri maskeli IŞİD militanları tarafından üç gün önce deniz kıyısında başı kılıçla kesilerek katledildi...

Düşünsenize; acaba 100 kez ağlamadı mı o kılıç?.. Ve ne kadar öldü aslında zulme boyun eğdirilen o eski insanlık?..


HİPNOZA KÖLE ŞİDDET!..

Evet; Sina Yarımadası’ndaki Sufiler için sembolik bir isim olan 100 yaşındaki Haraz’ın katledilmesini görüntüleyen dinci teröristler, eylemin videosunu paylaşmayı da ihmal etmediler...

Peki, ne yapmıştı da “100” yaşındaki bir din adamı, torununun torunu yaşındakiler tarafından kılıçla başı kesilerek katledildi?..

Ne ilginçtir ki, IŞİD cellatları, yaşlı adamın “büyücü”lük yaptığını öne sürerek infazı gerçekleştirdiklerini duyurmuşlar!.. Heyhat ki heyhat!..

Şaşırtıcı değil mi; adları, sanları, kökenleri, nerede, nasıl örgütlendikleri ve bu kadar para, araç-gereç, silah ve militanı nereden buldukları gizemli olan hayalet örgüt IŞİD, ne vahamet ki “büyü”cülükten yakınmış!!!

O halde şimdi sormak lazım; esrarengiz biçimde meydana çıkarılan karanlık bir örgütün, emperyalist siyasi-diplomatik “sihirbazlar” tarafından adeta “hokus pokus” yöntemiyle Ortadoğu’nun ortasına getirilmesine mi yanalım, insanlığı utandıran eylemler yapabilecek kadar hipnozlanmasına mı, yoksa “büyücülük”ten yakınarak katliam yapmasına mı?..

Söyler misiniz; dünya insanlığı, Ortadoğu ve Afrika’da din adına dayatılan şiddet ve akıtılan kanı şapkadan tavşan çıkartan sihirbazı izler gibi daha ne kadar seyredecek acaba?..