28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Zekeriya Öz’ün ruhu siyasette dolaşıyor

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

Siz, FETÖ operasyonu ile terörist ilan edilince yurt dışına kaçan Savcı Zekeriya Öz artık devre dışı mı sanıyorsunuz?

2005’te Fethullah Gülen’in verdiği işaretle, “Ulusalcı dalgayı aşmak için” başlatılan bütün operasyonların bu baş aktörünün, artık siyasal bir kimlik haline geldiğini görmelisiniz.

Devlet Bahçeli örneğin... Balyoz kumpasına arka çıkarak Zekeriya Özleşmedi mi?

Ya “FETÖ’den en çok biz zarar gördük!” diyen AKP Genel Başkanı Binali Yıldırım?

Zekeriya Öz’ün Ergenekon-Balyoz kumpaslarına “Sapına kadar var!” diyerek arka çıkmadı mı?

Demek ki onun içinde de gizli bir Zekeriya Öz var?

FETÖ’nün diğer bütün kumpaslarına karşı çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan, iş Ergenekon kumpasına gelince neden birden bire konuşmama orucuna başlıyor?

Demek ki Erdoğan’ın içinde de bir yerlere gizlenmiş Zekeriya Öz.

Bu yüzden olacak ki İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi; kendisine verilen Ergenekon dosyasını, “Biz görevli değiliz!” diyerek Ankara’ya gönderdi.

Hem de aylarca beklettikten sonra...

Halbuki Yargıtay, Ergenekon davasında verilen kararı bozmuştu. Bu davanın bir kumpas olduğunu pek açık biçimde birçok delil ile göstermişti. Artık davaya bakacak 4. Ağır Ceza’nın beraat kararı vermesi gerekiyordu.

Görevini yapmadı... İşi uzattı...

Demek ki İstanbul Adliyesi’nin geniş ve loş salonlarında Zekeriya Öz’ün ruhu halen barınacak yerler bulabiliyor.

17-25 Aralık’ı çoktan temizleyenler; “Ergenekon dosyası elimizin altında dursun biraz!” diyerek işi uzatma kararı vermişler.

Artık FETÖ’den kurtarıldığına inandığım bu HSYK’ya bir sorum var: Bu mahkeme, dosyayı aylarca tuttuktan sonra karar vermek yerine dosyayı ihraç etmiş ise oradaki yargıçlar görevlerini kötüye kullandılar mı kullanmadılar mı?

BAHÇELİSARAY TC’NİN MEZARINI KAZIYOR

“Milliyetçi Hareket Partisi ile anayasa değişikliğini yapacağız ve başkanlık sistemini getireceğiz!”

Geçen Cuma, böyle ilan etti durumu Başbakan Binali Yıldırım.

Başkanlık demek, Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine yeni bir rejim getirmektir. Bunun uygulamadaki anlamı da TC’yi yıkmaktır.

Devlet Bahçeli’nin özel misyonu da işte tam bu kritik virajda ortaya çıktı. Türk milletinin adını tarihten silmek için oluşturulan koalisyonda MHP koçbaşı gibi kullanılıyor.

Yurtsever ve gerçek milliyetçi MHP’lilere soruyorum:

MHP, BOP Eşbaşkanı’nı Türkiye’ye başkan yapmak için ortaya çıkarken siz nereye kadar saklanacaksınız?

KES SESİNİ DÖNEK AVRUPA

HDP’liler tutuklanınca Avrupa Birliği ülkeleri başladılar tehdide: Türkiye’de demokrasi yokmuş da, insan hakları ayaklar altına alınıyormuş da... Yaptırım uygularlarmış da...

Sizi gidi iki yüzlüler sizi!...

2003 yılından 2013 yılına kadar yayımladığınız Türkiye raporlarına bir bakın:

Bugün yerden yere vurduğunuz AKP’yi (elbette Erdoğan’ı) on sene boyunca öve öve göklere çıkarmadınız mı?

Biz, “AKP dinci bir partidir. Dinden gidilerek demokrasi geliştirilemez” diye yazdığımızda sizler bizleri “Milliyetçi, ultra Kemalistler, darbe yanlıları, vesayetçiler!” gibi iftiralarla kötülüyordunuz.

Yetmiyor, “Atatürk’ün resimlerini devlet dairelerinden indirin!” diye bağırıyordunuz.

“AB’ye girmek için Kemalist ideoloji ile mücadele edeceksiniz!” diye şartlar ileri sürüyordunuz.

Rakibiniz ne El Kaide idi ne dinci- tekfirci örgütler...

Düşmanınız Atatürk idi... Laik ve özgürlükçü Kemalistler idi...

Profesörler, yazarlar, gazeteciler, sivil toplum kuruluş temsilcileri Ergenekon-Balyoz gibi kumpaslarla götürülürken siz bu tuzakları, “Daha, daha, daha!” diye alkışlıyordunuz.

Yetmiyordu:

30 yıldır PKK’lıların ceplerine para koyuyor, ellerine bombalar tutuşturuyordunuz.

Türkiye başını kaldırmasın, hep belalarla boğuşsun diyerek...

Ey Avrupalı siyasetçiler!

Biraz onurunuz varsa susun...

Konuşacak iseniz de önce biz Kemalistlerden özür dileyerek başlayın konuşmaya...

Siz daha çok arayacaksınız, çok: Kemalist vesayetçi rejim diye kötülediğiniz laik Türkiye’yi...