23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Atını senatör yapan imparator

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-
Augustus Germanıcus Roma İmparatorluğu'nun üçüncü İmparatorudur. 37-41 yılları arasında imparatorluk yapmıştır ve takma adı Caligula’dır. Çok uçuk bir adamdı. Cinsel tacizleri, ensest ilişkileri ile ünlüydü. Etrafını küçük görür, iktidar gücünün doruğunda kendini tanrının yeryüzündeki gölgesi sanırdı. Yarattığı korku düzeninde kimse karşı çıkmaya cesaret edemezdi. Kendini öyle güçlü ve vazgeçilmez sayıyorduki atı Incitatus’u mermerden bir ahırda besliyordu. Atı halkından kıymetli ve önemliydi. Atına sırma eğerler, altından özengiler yaptırmış ve boynuna süreki pırlanta gerdanlıklar taktırmıştı. Zulmü, ahlâksız yaşamı etrafını öylesine bezdirmişti ama hiç kimse karşı çıkma cesaretini gösteremiyordu. Kendisini öylesine güçlü görüyordu ki atı Incitatus’u Senato’ya Konsül yaptı ve kimse ağzını açıp itiraz edemedi. Güçlüydü ama için için de korkuyordu. Korkusu yüzünden etrafında yüzlerce koruma ile gezerdi. İnsanların bir tahammül, bir dayanma sınırı olduğunu bilemedi ve daha uzun yıllar o dorukta gücünü kullanarak imparatorluğunu sürdürüceğini sandı. En kuvvetli olduğu bir gün, topluma yaşattıklarına, yarattığı zulme dayanamayan muhafızları Caligula’yı 41 yılında hançerlerle delik deşik ettiler. Tarih daha sonraları tekerrür edecek ve halkına zulmeden, halkını köleleştirmeye çalışan imparatorlar, krallar ya korumaları ya da düşmanları tarafından yok edilecek, rahat döşeklerinde değil darağaçlarında, sokaklarda öleceklerdi.
SİYASETTE GÜÇ İNSANI BOZAR

İngilizcede siyasiler için kullanılan bir deyim vardır; “power corrupts.” Bunu Türkçeye güç insanı bozar, yozlaştırır olarak çevirebiliriz. Siyasette öne çıkan insanların etrafını, özellikle geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerde, kişilik fukarası, tabasbusa meyilli, el-etek öpmeye meraklı yalaka insanlar sarar. O lider uçmasa da onu uçururlar, tanrılaştırırlar ve kendi yarattıkları puta tapmaya başlarlar. Bir toplumun başına gelecek en büyük felaket budur. Bu malûm çevre o taptıkları insana ülkede cehaleti ayaklandırması yolunda öğütler verirler. Bilimin ve bilgeliğin yok edildiği toplumların cahillerin egemenliğinde ve çoğunluğunda daha kolay yönetileceğini söylerler ve onu ulemanın öne çıkarılmasına inandırırlar. Cehaletin kalkındığı, ulemanın yol gösterici olduğu toplumlar bilime sırtını dönerek kör bir karanlığın tutsağı olurlar ve kendisinin tanrının gölgesi olduğuna inandırılmış kişi de iktidarın nimetlerini sömürerek acımasızca kullanmaya başlar ama uzun sürmez bir gün gelir keser döner, sap döner ve hesap verme günü gelir.
QUO VADİS TÜRKİYE?

Türkiye’deki gelişmelere tarihin aynasından bakmak ve gelişmeleri ona göre değerlendirmek gerek. 2002'den beri iktidarda olan ve iktidarın gücünü büyük bir savurganlıkla kullanan AKP’ye “Demokrasi neden size yetmedi?” diye sormak gerek. Demokrasi yönetenlerin hesap vermek zorunda olduğu bir siyasal rejimin adıdır. AKP hesap veremeyeceği işlerin mimarı mı oldu da demokrasiye veda etmek istiyor? Demokrasilerde kurumlar birbirini denetleyerek toplum yönetilir. Halkın halk tarafından, halk için yönetilmesi asıldır. Egemenlik bir kişinin veya kurumun değil halkındır. Bilim toplumun meşalesidir. Yargı bağımsızdır ve böyle toplumlarda tuz asla kokmaz. AKP şimdi bu gerçeklere sırtını dönüp yasa yapma, bütçe yapma, yargıçları atama, Meclis’i feshetme ve 600 kişilik bir Meclis’in 400 vekili istemedikçe partili Cumhurbaşkanının asla sorgulanamayacağı, başkanın istemediği karar alan Meclis’i derhal feshedebileceği bir düzen getirilmek isteniyor. Bu düzen gelirse terör bitecek, ekonomi düzelecek, işsizlik azalacak ülkeye huzur gelecek yalanı söyleniyor. Bu kadar yetkinin verildiği bir makamda oturan insanın bozulması, yozlaşması önlenemez. O makamın sahibinden hesap da sorulamayacağına göre topluma cehennem azabı yaşatabilecek bir makam yaratılmak isteniyor demektir. Sorun bir şahsa kimsenin sorgulayamayacağı yetkiler vermek değil siyasal rejimin değişmesidir. Bugün “A” bu yetkilerin sorumlusu olur yarın “B”. Konu şahsa göre elbise dikmek, onu mutlu etmek değildir. Konu halkın güven içinde yaşayacağı bir düzen kurmaktır yoksa onu kuşkularla dolu bir yaşama mahkûm etmek değildir. Yaratılmak istenen bu makamda oturacak kişi dilerse atını bile milletvekili yapabilir ve kimse onu sorgulayamaz. Halkımız atını milletvekili yapabilecek bir başkanlık rejimine mutlaka hayır demelidir.