28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD’de kriz böyle başlayacak

Evren Devrim Zelyut

Evren Devrim Zelyut

Eski Yazar

ABD’de 2008 yılında yaşanan kriz gibi başka bir kriz ortaya çıkabilir mi? Bunun için önce 2008 krizinin gerekçelerine bir göz atalım:

*Yüksek riskli konut kredilerinde görülen artış ve bu kredilerin batak haline gelmesi,

*Sermaye piyasalarında oluşturulan türev araçların kalitesinin bozulması,

*Finansal raporlama sistemindeki sorunlar ve finansal kuruluşların şeffaflığıydı.

2008 krizi yukarıda belirttiğimiz yönleri ile finansal sistemin ürettiği bir krizdi. Bu tarihten sonra Obama yönetimi, sistemin yeni bir krize neden olmasını önlemek için, 2010 yılında “Dodd-Frank Wall Street Reformu” adı verilen finansal bir düzenlemeye gitti. Düzenlemenin temel amacı finansal kurumların sert bir şekilde kurallara bağlanması ve gözetlenmesiydi. Bu doğrultuda yeni yaratılan önemli finansal gözetim kuruluşları,

*Financial Stability Oversight Council (Finansal İstikrar Gözetim Konsülü),

*Office of Financial Research (Finansal Araştırma Ofisi),

*Bureau of Consumer Financial Protection (Tüketici Finansal Koruma Bürosu) oldu.

YENİ BİR KRİZ NASIL OLUŞACAK?

Dodd Frank Wall Street Reformu’nu defalarca “felaket” olarak nitelendiren Donald Trump, başkanlık kararnamesini imzalamadan önce yaptığı konuşmada, “Dodd-Frank’in birçok bölümünü sileceğiz. Açıkçası iyi işletmeleri olan birçok insan ve arkadaşım var ama bankalardan kredi alamıyorlar. Çünkü bankalar onlara Dodd-Frank’in kuralları ve düzenlemeleri nedeniyle para vermiyor.” demişti.

Trump verdiği sözü tutarak bu ayın başında finansal düzenlemelerin gevşetilmesini öngören başkanlık kararnamesini imzaladı. İşte bu imzanın ABD ekonomisi için bir dönüm noktası olduğunu belirtebiliriz. Zira bu gelişme ile 2008 yılında konut kredilerinde oluşan bozulmanın benzeri, zayıf şirketlerin ya da tüketicilerin kullandığı kredilerde yaşanabilir.

KREDİ KALİTESİNDEKİ BOZULMAYI ENFLASYON TAKİP EDECEK

Trump kredi musluklarını açarken ABD şirketlerinin yapacağı üretimin hem ihraç edileceğine, hem de ABD hane halkı tarafından tüketileceğine güveniyor. Ancak hesaba katmadığı bir gelişme var. Yeni yönetim yurt dışında üretim yapan ABD şirketlerini ülkeye geri dönmeye zorlayarak bu şirketlerin yurt dışında sağladıkları maliyet avantajını kaybettiriyor. Başka bir deyişle, ABD şirketleri yurt dışında ucuz iş gücünü kullanarak rakipleri ile rekabet edebilir nitelikte ucuz ürünler üretirken, şimdi ABD’de üretim yapmanın bedeli olarak daha pahalı ürünler üretecekler.

Bu durumun iki önemli sonucu olacak: Birincisi ABD firmalarının daha pahalı ürünler üretmesi satışlarının zorlanmasına, hatta azalmasına yol açacaktır. Kârlılıkları azalan firmalar çalışanlarının ücretlerini artırma konusunda isteksiz olacaklar ve üretimde sermaye yoğunluğunu artıracaklardır. Bu şu demektir: Üretimde işgücü yerine daha çok robotik teknoloji veya makine kullanılacak, bu da personel alımı ya da ücret zamlarını önleyecektir.

İkincisi, ABD şirketlerinin üretim maliyetlerinin artması ürün fiyatlarını artıracağından bu durum ülkede enflasyona yol açacaktır. Trump’ın kamu harcamalarını artırması yani köprü, yol, havalimanı gibi tesislerin yenilenmesi ya da yeniden yapılması için para harcanması da enflasyonu yukarı iten bir gelişme olacaktır.

Sonuç olarak hem üretim maliyetlerinin artıp nihai ürün fiyatlarının yükselmesi, hem de kamu harcamaları nedeni ile ABD’de enflasyon tehlikesi artacaktır. ABD hane halkı ise hem enflasyon nedeniyle, hem de gelirlerinde görülen azalmanın artmasıyla tüketim seviyesini düşürmeye başlayacak, bu da ekonomik aktiviteleri azaltarak durgunluk tehlikesini doğuracaktır.

Bütün bu anlatılanlara bir de Dodd Frank Wall Street Reformu’nun değiştirilmesi sonucu batık kredi miktarının normalden daha fazla artacağını da eklersek krizin altyapısını belirlemiş oluruz.

ABD KRİZİ ÖNLEMEK İÇİN NE YAPABİLİR?

Trump ABD firmalarının dünyaya ürün satmakta zorlandığını, enflasyonun arttığını, hane halkının gelirinin yerinde saydığını ve bunun da tüketim harcamalarını azalttığını, kredilerdeki batık oranlarının da yükseldiğini görünce, bu tabloyu değiştirmeye çalışacaktır. Ancak küresel rekabette ABD ekonomisi için kısa vadede işe yarayacak iktisadi ve siyasi çözüm seçenekleri hemen hemen yok gibidir. Çünkü Çin de Avrupa da kendi firmalarını bırakıp ABD firmalarını gönüllü olarak destekleyecekleri ticari anlaşmaları imzalamayacaktır.

ABD’nin gireceği böyle bir krizden iki çıkış yolu olabilir: Birincisi, sahip olduğu devasa askeri gücü rakip ülkeler üzerinde ticari anlaşmalarını dayatmak için kullanmak… Ki, bu çözüm yolu geçmiş deneyimlerle de sabit olduğu üzere Cumhuriyetçiler için daha kolay bulunacaktır.

İkincisi ise ABD ekonomisinin Trump söylemlerini bırakarak, orta vadede ekonominin ve eğitimin Asya ülkeleri ile daha sert rekabet edebilecek nitelikte planlanması, kısa dönemde ise firmaların tekrar yurtdışında üretim yaparak rekabet ve maliyet konularında avantajlarını geri kazanmaları ve kârlarını ABD halkı ile daha çok paylaşmaları olacaktır.

ABD ekonomisi ve siyasetine baktığımızda ikinci yöntemin seçilmesinin birincisine göre daha zor olduğunu belirtebiliriz. Bu bağlamda ABD Pasifik’te, kontrollü, konvansiyonel kısa bir savaşla, Çin donanmasına karşı mevcut üstünlüğünü kullanarak, hem içeride huzursuz halkına milli bir mesele sunarak hedef saptırabilir hem de Çin’in ekonomik genişlemesini zorla durdurabilir. Böylece Çin’in yıllık yüzde altı olan büyüme hızı, belki dörde, üçe düşüp Çin halkı işsizlik ve refah kaybına uğrarken, ABD mevcut refahını sürdürebilir.

Peki ya Pasifik’te ABD açısından işler bir şekilde yolunda gitmez ise? İşte o zaman yeni bir dünya kurulur!