19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Katar krizinde Rusya ve Çin faktörü

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Haziran ayı başında patlak veren Katar krizi, kimilerinin iddia ettiği gibi ABD ile Katar arasındaki askeri alım anlaşmasıyla bitmiş değil. Çünkü kriz, bu tür bir anlaşmayla çözülebilecek bir sorun olmanın ötesinde, daha geniş ve karmaşık bir arka plana sahip.
Daha doğru bir ifadeyle, dünyadaki güç kaymalarının ve oluşmakta olan yeni saflaşmaların bir yansıması olan bu kriz, ABD'nin Batı Asya'daki hükümranlığının, en büyük üssünün bulunduğu ve adeta kuklası olarak görülen Katar'dan başlayarak çökmekte olduğunun en açık göstergesi.

ABD MÜTTEFİKLERİNE SÖZ GEÇİREMİYOR

Bu yeni dönemin en önemli özelliği ABD'nin dünya jandarmalığı rolünün artık bittiğinin açık bir şekilde ortaya çıkması. Ülkeler artık konumlarını bu yeni gerçeğe göre belirliyor.
Kuşkusuz bu süreç yeni başlamadı. 2000'lerin başından itibaren adım adım gelişen bu dönem için belirleyici nihai sonuç Suriye'nin direnişi ile şekillendi. Suriye'deki muharebe, başından beri Atlantik-Avrasya savaşının bir sahnesiydi ve Avrasya'nın galibiyetiyle sonuçlanmak üzere.

SURİYE'NİN DİRENİŞİ VE AVRASYA'NIN SAHAYA İNİŞİ

Kuşkusuz esas olan Suriye halkı ve devletinin Beşar Esad'ın önderliğindeki direnişidir. Ancak Avrasya güçlerinin bu muharebede sahadaki eylemli müdahalesi belirleyicidir. Bu muharebeyle, Avrasya'nın öne çıkan güçleri Rusya, Çin ve İran ABD önderliğindeki Atlantik karşısında sahaya inmiştir.
ABD artık düzen kuramayan bir güçtür. ABD'nin güvenlik vaadiyle Körfez şeyhliklerini arkasında sıraya dizdiği ittifak sistemi dağılıyor, ABD dayatmalarına değil ülkelerin nesnel çıkarlarına dayanan ve önümüzdeki dönemi belirleyecek olan yeni ittifaklar oluşuyor. Bu öyle bir süreç ki, en beklenmedik olayların ortaya çıktığı bir uluslararası ortam oluşuyor.

KATAR, ABD'DEN UZAKLAŞIYOR

Son örnek Katar kriziyle ortaya çıktı. Katar, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı'nın (CENTCOM) denizaşırı en büyük üssünün bulunduğu merkez. Katar, El Ubeydid Üssünün yapımı sırasında 1 milyar dolardan fazla para harcadı ve her yıl üs için ABD'ye haraç ödüyor. Üste 11 bin Amerikan askeri ve 100'den fazla uçak konuşlandırılmış durumda. ABD; Afganistan, Irak ve Suriye operasyonlarını bu üsten yönetiyor.
Trump seçim kampanyası sırasında “Borcumuzu Körfez ülkelerine ödeteceğim” sözü vermiş, göreve geldikten sonra da, “Suriye'de güvenli bölge kuracağız, parasını Körfez ülkeleri ödeyecek” demişti. ABD'nin mahallenin kabadayısı rolüyle İran'a karşı koruma vaadiyle dayattığı bu reçeteye Suudi Arabistan şimdilik uydu. (Şimdilik çünkü ABD dayatmaları, Suudi Arabistan'ın Şii nüfusu nedeniyle hem iç dengelerini bozuyor ve istikrarını tehdit ediyor hem de özellikle Yemen'de olduğu gibi çevre ülkelerle yaşadığı sorunların giderek sürdürülebilir olmaktan çıkmasına yol açıyor. Riyad'da bu durumdan kurtulmak gerektiğini savunan bir eğilim giderek güçleniyor. Bu nedenle bir süre sonra Suudi Arabistan'ın da ABD dayatmalarına daha az boyun eğeceğini öngörebiliriz.)

KATAR EMİRİ'NDEN RUSYA'YA ÖVGÜLER

Katar krizinin arkaplanında Doha-Tahran yakınlaşması olduğu çeşitli analizlerde işlendi. Katar'ın Rusya ve Çin ile ilişkilerinin seyrinin bu krizdeki rolü ise yeterince değerlendirmeye alınmadı. Katar, bir süredir İran'ın yanısıra, Rusya ve Çin ile ilişkilerini de geliştiriyor.
Katar Emiri Şeyh El Thani, Ocak ayında Rusya'yı ziyaret ederek Putin ile biraraya geldi. Thani, Putin ile görüşmesinde ABD'li müttefiklerini kızdıracak bir açıklama yaptı. Thani, “Rusya, küresel istikrar için temel bir rol oynuyor. Biz de Rusya ile ilişkilerimizi geliştirmek ve bölgemizdeki sorunlara çözüm bulmak istiyoruz” dedi.

REKABETTEN İŞBİRLİĞİNE

Thani'nin konuşması, iki ülke lideri arasındaki diplomatik nezaket beyanı olmanın ötesindeydi. Görüşmeden kısa bir süre önce Rusya'nın petrol şirketi Rosneft'in yüzde 19,5'luk hissesini satın alan konsorsiyumda İsveç-İngiliz ortaklı Glencore ile birlikte Katar Yatırım Otoritesi de ortaktı. Bu satış, Rusya'nın 1990'dan beri yaptığı en büyük blok özelleştirmeydi. Aynı zamanda 11,3 milyar dolarlık bedelle, 2016 yılında küresel piyasalarda yapılan en büyük anlaşmaydı.
Katar Yatırım Otoritesi'nin Rusya'da 2,5 milyar doların üzerinde yatırımı bulunuyor. Katarlılar, 2013 yılında Batı'nın yaptırım listesinde olan Rus VTB Bank'ın 500 milyon dolarlık hissesini, Ekim 2016'da da St. Petersburg Pulkovo Havalimanı'nın yüzde 25'ini satın aldı. Rusya-Katar ekonomik ilişkileri, dünya piyasasında rekabet ettikleri enerji alanında işbirliği konusunda attıkları imzayla önemli bir aşamaya ulaştı.
Katar'a yönelik ABD'nin suçlama dalgasının hemen öncesinde 24 Nisan 2017'de Katar-Rusya Ortak Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Komisyonu'nun üçüncü toplantısında Katar Enerji ve Endüstri Bakanı Mohamed bin Saleh al-Sada ve Rusya Enerji Bakanı Alexander Novak geniş kapsamlı bir anlaşmaya imza attı. Anlaşma, petrol ve doğalgaz arama ve üretim ile lojistik ve küresel ticarette ortaklığı içeriyordu.

KUŞAK VE YOL GİRİŞİMİ'NDE KATAR'IN YERİ

Çin, en büyük hidrokarbon tedariğini sağladığı bölgede ABD'nin tek söz sahibi olduğu bir düzeni hedeflediği için doğrudan yaşamsal çıkarlarını tehdit eden Büyük Ortadoğu Projesi'ne (BOP) karşı Körfez ülkeleriyle işbirliğine geçmişten bu yana büyük önem veriyor. Çin, BOP'un çöktüğü koşullarda Avrasya ülkeleri için ortak kalkınma seçeneği sunan Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında bölge ülkeleriyle işbirliğinde yeni bir aşamaya doğru yöneliyor. Başta Suudi Arabistan olmak üzere Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleriyle önemli işbirliği mekanizmaları kuran Çin'in Katar ile ilişkilerindeki sıçrama Kasım 2014'te Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in Katar ziyareti ile atıldı. Bu ziyaret sırasında iki ülke arasındaki ilişki Stratejik Ortak seviyesine yükseltildi. Bunun anlamı sadece ekonomik ilişkiler değil güvenlik alanında da ortaklık ve işbirliği mekanizmaları kurulmasıydı. Bu kapsamda askeri alanda da işbirliği de sözkonusuydu. İki ülke lideri arasında imzalanan anlaşma metninde Katar'ın Kuşak ve Yol Girişimi ile Asya Yatırım ve Kalkınma Bankası'nı desteklediği belirtildi. Çin ile Katar arasında Kuşak ve Yol Girişimi konusundaki ilişkiler son dönemde arttı.
Çin ayrıca, dünyanın en büyük LNG (Sıvılaştırılmış Doğalgaz) ihracatçısı olan Katar'ın en büyük müşterisi.

YENİ ULUSLARARASI ORTAM

Katar krizini, ABD'nin temellerini İsrail'in kuruluşundan sonra attığı ve Körfez Savaşı'ndan sonra bugünkü şeklini verdiği Ortadoğu statükosu içindeki ittifaklar sistemini değişmez bir veri olarak kabul ederek tahlil etmeye çalışırsak büyük bir yanlış yapmış oluruz.
Yeni dönemi anlayabilmenin yolu, gelişmenin yönünü anlamaktan geçiyor. Bunun için gelişmeleri nesnel bir şekilde, önceki dönemin kalıplarına esir olmadan değerlendirmek gerekiyor.