19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

KIBRIS'TA İÇ SAVAŞ (3) Annan Planında Rum tezinin kabul edilmesi

İsmail Hakkı Pekin

İsmail Hakkı Pekin

Eski Yazar

A+ A-
Annan Planı, Rum tezi esas alınarak hazırlanan bir plandır. Bu plana göre 1974 öncesi Rum tapuları geçerli kabul edilecek, Rumlar mallarını geri almak için kurulacak Mülkiyet Komisyonu'na müracaat edecekler, anlaşmada belirlenen kriterler ışığında Komisyon malın iade edilip edilmeyeceğine karar verecekti. Mal iade edilmeyecekse onu kullanan Kıbrıslı Türk bedelini ödeyerek mala sahip olabilecekti. Yani mal sahibi malını bir kez daha satın almak zorunda kalacak, satın almazsa terk edecekti.
Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir toplu göçte uygulanmamış bu formüle göre KKTC taşınmaz mallarının en az yüzde 80'i tartışmalı hale gelecek, uzun süre bu mallarda hiçbir işlem yapılamayacaktı. Daha sonra Mülkiyet Komisyonu kararına bağlı olarak bu mallar el değiştirecekti. KKTC tapusunu ellerinde tutan Kıbrıslı Türkler, mallarına sahip olmak için mücadele etmek zorunda kalacaklardı. Malın eski sahibi Rum ile yeni sahibi Türk, karşılıklı yıllarca sürebilecek bir davalaşma ve kavgaya girecekti. Böyle bir anlaşmanın iç çatışmalara neden olması kaçınılmazdı. Anlaşmadan sonra Kıbrıs’ta iç savaş çıkacağını tüm dünya biliyor ve savaş çıkınca ne olacağının hesabını yapıyordu.
Kıbrıs Türklerine ise algı operasyonları ile çok iyi bir gelişme olacağı, refahın artacağı havuzlu villalarda yaşamaya başlayacakları söyleniyor, Annan Planı'nı desteklemek için toplu gösteriler düzenleniyordu. Rauf Denktaş’ın istifaya davet edildiği bu mitinglere ABD büyükelçisi şahsen katılıyordu. AKP'nin de Rum tezini desteklemesi nedeniyle Kıbrısa ateş düşmek üzereydi. Beklenmedik bazı nedenlerle Annan Planı'nın uygulanması engellendi. Böylece Kıbrıs’ta iç savaş çıkması 12 yıl ertelenmiş oldu. Bugün müzakerelerde anlaşmaya varılan hususlar iç savaşın şimdi başlayacağını göstermektedir.

DÜNYADA TOPLU GÖÇLERDE BARIŞ NASIL SAĞLANIR?
Kıbrıs Türk halkının karşı karşıya olduğu tehlikeyi daha iyi anlayabilmek için dünyada toplu göçlerde barışın nasıl sağlandığına bakmak gerekir.
Savaşlardan ve toplu göçlerden sonra mülkiyet sorununun Annan Planı'nda ve bugün müzakerelerde anlaşmaya varıldığı gibi bireysel olarak çözüldüğü dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Toplu göç olan her yerde sorunlar devletler arası bir anlaşma ile çözülmüştür. Mülkiyet sorunu iki topluma ait bireylerin bir birini dava etmesiyle değil her devletin kendi bölgesinde yaptığı yasalarla, kendi vatandaşlarını tazmin etmesiyle çözülmüştür. 1923'de Türkiye ile Yunanistan arasında çözüldüğü gibi.
2004 yılında Çekoslovakya’dan göç eden Sudet Almanları bugün Kıbrıs’ta uygulanmak istenen yöntemle, yani bireysel hak talep ederek topraklarına geri dönmek istemişlerdi. O tarihte Almanya Başbakanı olan Gerhard Schroeder bunun iki halkın çatışmasına neden olacağını, yeni bir savaş anlamına geldiğini, artık dünyada kimsenin savaş istemediğini, her devletin kendi ülkesinde yaşayanları tazmin etmesi gerektiğini söylemiştir. Maalesef Kıbrıs Türk halkı aldatılarak Annan Planı'nda bunun tam tersi bir uygulamaya razı edilmiştir. Bugün yapılan müzakerelerde bir kez daha aldatılmak istenmektedir.
Akıncı ile Anastasiadis'in üzerinde anlaştığı metin Annan Planı'nın benzeri, fakat çok daha kötüsüdür. Durumu daha iyi anlayabilmek için iki metni kıyaslamak gerekir. Annan Planı'nda Rum tapularının geçerli olduğu kabul edilmişti. Buna rağmen KKTC tapuları ile ilgili bir tanımlama yapılmamıştı. Eşit değerde iki tapu karşı karşıya gelecek ve malın kaderini Mülkiyet Komisyonu kararlaştıracaktı. Komisyon karar verinceye kadar eski Rum malları, yani KKTC'de bulunan taşınmaz malların yüzde 80'i üzerindeki faaliyetler dondurulmuş olacaktı. Bunun bir felaket olacağı açıktı. Bugün varılmak istenen anlaşma bu felaketten de daha kötüdür. Çünkü daha ilk adımda KKTC tapularının geçersiz olduğu, KKTC tapu sahiplerinin mülkiyet hakları olmadığı sadece kullanıcı hakları olduğu yani işgalci oldukları kabul edilmiştir.
Malına sahip olmak isteyen bir Türk'ün Rum’un malını geri almak için yaptığı müracaata itiraz etmesi gerekecektir. Anlaşma şartları izin verir ve Mülkiyet Komisyonu karar verirse Kıbrıslı Türk, bedelini ödeme koşuluyla o güne kadar sahibi olduğunu zannettiği mala sahip olabilecektir. Bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Komisyon karar verinceye kadar mal Rum’un kabul edilecektir. Komisyonun herhangi bir karar vermemesi halinde mal yine Rum’a ait olacaktır.
Bu ağır şartlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu yönde kararı olduğu yalanı söylenerek Kıbrıslı Türklere kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Halbuki Mahkemenin böyle bir kararıyoktur. Dünyada böyle bir uygulama da yoktur. Algı operasyonları ile her türlü yalan söylenerek KKTC halkı kendi rızası ile mülkiyet haklarından vazgeçirilmek ve bir çatışma ortamı yaratılmak istenmektedir.