AKP’de kafalar karışık!

… Beşiktaş, Kayseri bombaları. Arkasından Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’a suikast. Yılbaşı gecesi İstanbul’da gece kulübünde katliam.

En son İzmir adliyesine yönelik saldırı. Yakalanan silah ve patlayıcılara bakılırsa çok ses getirecek bir eylem planlanmış. Devlet kurumuna girilip ele geçirilmek istenmiş. Devletin “aciz” gösterilmesi hesaplanmış.

Ama kahraman polis memuru Fethi Sekin bütün planı bozdu.

Yaşanan patlamaların arkasında uluslararası istihbarat örgütlerinin olduğu konusunda fazla bir tartışma yok. Herkes hemfikir. ABD’nin PKK/PYD’ye doğrudan silah ve mühimmat desteği verdiği kamera kayıtlarıyla belgeli.

O silahların namlusu Türkiye’ye çevrilmiş durumda. Diğer bir deyişle ABD doğrudan sahada.

Meclis’teki “Başkanlık” görüşmeleri işte bu ortamda başlıyor. AKP’li milletvekilleri imzaladıkları tekliften emin değil. Aralarında, “Neyi imzaladığımızı görmedik ki” diye sitem eden bile var.

2010 anayasa değişikliğinde de Meclis’te görev yapan bir AKP milletvekili ile sohbet ettim. Huzursuz. “Arkadaşlarda heyecan yok. 2010 anayasa değişikliğinde herkes coşku içinde çalışmıştı. Ama yapılan değişiklik FETÖ’ye yaradı. Sütten ağzı yanan arkadaşlar yoğurdu üfleyerek yiyor. Sonuçtan emin değiller. Kafaları karışık” dedi.

İlk kez milletvekili seçilmiş bir başka genç AKP’li de “Şu anda başkanlık tartışması lüks” tespiti yaptı.

AKP’de “evet” diyeceklerin de oylarını “kerhen” vereceği çok açık!

***

FETÖ, PKK, IŞİD vardiyalı bir şekilde görev yapıyor. Bir bakıyorsunuz PKK görev başında, bir bakıyorsunuz FETÖ devreye girmiş, bir bakıyorsunuz IŞİD harekete geçmiş.

CIA hangisini uygun görüyorsa o mesaide.

Kim daha çok can yakacak diye birbirleriyle yarışıyorlar. Efendilerinden birincilik madalyası almak için çırpınıyorlar.

“Türkiye’de bombalar, silahlar niye patlıyor?”

En çok yöneltilen soru bu!

Lafı uzatmaya gerek yok. Sadece şu üç konu bile her şeyi açıklıyor.

ABD’nin “kara gücü” PKK ile yürütülen “açılım” süreci devam etseydi,

Suriye’de “ABD-İsrail Koridoru”nun açılmasına ses çıkarılmasaydı,

FETÖ’ye yol verilseydi, bombalar patlar mıydı?

Hiç sanmıyorum!

Bir de buna Şanghay İşbirliği Örgütü’ne girmeyi, Moskova zirvesini, Rusya-Türkiye-İran işbirliğini ekleyin.

Her şey çok açık değil mi?

Bu durumu 28 Şubat sürecinde de yaşadık. TSK 28 Şubat sürecinin bir süre daha devam etmesini istiyordu. Ama ABD, süreci bitirmek için harekete geçti. “Elemanları” vasıtasıyla erken seçim kararı aldırdı.

TSK erken seçimi önlemek için harekete geçti. Siyasi partilerdeki “küskünleri” bir araya getirerek, seçim kararını geri aldırmak istedi. “Küskünler” kısa sürede birinci parti oldu.

Bir anda terör olayları başladı. DHKP-C, PKK ve diğerleri devreye sokuldu. Çankırı Valisinin aracına bomba, Mavi Çarşı yangını, …

Dönemin Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu “Bu saatten sonra erken seçim kaçınılmaz” açıklaması yaptı. Terör de bıçak gibi kesildi.

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Türkiye hep terörle diz çöktürülmeye çalışıldı.

Uzmanlar İzmir saldırısı ile Reina saldırısı arasındaki benzerliklere dikkat çekiyorlar. İki olayda da kaleşnikof şarjörlerin bantlanmış olmasını gündeme getiriyorlar.

Reine ve İzmir saldırılarını gerçekleştiren örgütler farklı. Ama iki örgütü eğiten merkez aynı. CIA bölgede aynı hocaları kullanıyor. IŞİD’i eğiten de PKK’lıları eğiten de aynı.

IŞİD, PKK, FETÖ fark etmez. İki olayda benzerlik olması da çok normal!