19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ekonomik krize Bayburt'un çözümü

Mehmet Bedri Gültekin

Mehmet Bedri Gültekin

Eski Yazar

A+ A-

Bayburt Sanayi ve Ticaret Odası Genel Sekreteri Önder Karaoğlu, 25 Kasım 2016 günü Aydınlık gazetesinde yayınlanan röportajında çok önemli gerçeklere değindi.

Karaoğlu’nun sözleri 36 yıldır uygulanmakta olan serbest piyasa ekonomisinin çıkmazını gözler önüne seriyor ve çözümü gösteriyor:

“Ekonominin yüzde 70’den fazlası Türkiye’nin belli bir bölgesinde yoğunlaşmış durumda, doğru bir şey değil.”

“Bu bölge için liberal ekonomi kuralları geçerli değil. Ben bir iktisatçıyım. Tamamen serbest pazar ekonomisine terk edilecek bir yer değil burası. Kamu ekonomisi politikaları uygulanmalı. Yani devletin kendisinin bir aktör olarak rol aldığı bir ekonominin buralarda belirleyici olduğuna inanıyorum. Ben 12 yıldır Ticaret Odası’nda görev almaktayım ve bu süre içinde bunu daha iyi gördüm. Biz anahtar teslim fabrikayı önerdiğimiz zaman – Bu öneriyi ilk olarak Ticaret Odası Başkanımız İbrahim Yumak dile getirmişti - ‘Sizin önerdiğiniz devletçi ekonomidir. Ve bu çok eskide kalmıştır’ denmekteydi. Ama bölge için gerekli olan budur. Devletin desteği olmadan burada doğal bir denge sağlanamaz… Kalkınmak için devletçi ekonomi şart.”

İKİ DÖNEM, İKİ FARKLI POLİTİKA

Cumhuriyet tarihi, uygulanan ekonomi politikaları bakımından birbirinin zıddı olan iki farklı döneme tanık oldu.

Birincisi, Cumhuriyetle birlikte başlayan halkçı devletçi ekonomi dönemidir. Atatürk ve arkadaşları 1930’larla birlikte giriştikleri büyük sanayileşme hamlesini belli bölgelere değil bütün Türkiye’ye yaydılar.

Şeker, çimento, tekstil, tekel, kâğıt, çay, demirçelik, vagon, uçak vb. bütün bu fabrikalar belli yörelerde değil ülke çapında gerçekleştirildi.

İstanbul’un toplam ekonomi içindeki payı 1920-1950 arasında sürekli olarak düştü. Çünkü diğer illerin payı arttı. Onun için söz konusu yıllarda büyük şehirlere göç diye bir olay yaşanmadı.

'BARAJLAR KRALI' VE 'AĞIR SANAYİ HAMLESİ'

Kamu ağırlıklı ekonomi bazı aşınmalara rağmen 1980 yılına kadar esas olarak devam etti. Devlet eliyle kamu yatırımlarının Türkiye çapında, bütün illerde gerçekleştirilmesi politikası sürdürüldü.

Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan’ların en çok övündükleri konu, kendi dönemlerinde Türkiye’nin dört bir yanında devlet eliyle gerçekleştirilen yatırımlardı. Biri yaptığı barajlarla, diğeri hemen hemen bütün şehirlerde temelini attığı sanayi kuruluşları ile övünürdü.

Sonuç olarak övündükleri kamu yatırımlarıydı.

Bu politikanın sonucu kamu ekonomisinin toplam ekonomi içindeki payı 1970’lerde yüzde 70’ler dolaylarındaydı.

Yüzde 70 kamu ekonomisi demek, ülkenin dört bir tarafında devletin inşa ettiği küçük-büyük fabrikaların varlığı demekti.

NEO LİBERAL EKONOMŞ DÖNEMİ

24 Ocak 1980’le birlikte Türkiye, Neo liberal ekonomi politikalarını benimsedi. Turgut Özal’ların devri başladı.

Özelleştirmelerle kamu kuruluşları elden çıkarıldı.

Doğu ve Güneydoğu illerinde çok az sayıda olan ve olanların da devletin elinde olduğu fabrikalar yok pahasına elden çıkarıldı ve kapatıldı.

Batı illerine göç hızlandı. Marmara bölgesi yalnız başına toplam ekonominin yüzde 70’ine ulaştı.

Doğu ve Güneydoğu illeri ise toplam ekonomiye katkıda bulunmak bir yana tam tersine bir müddet sonra ekonomiye “yük” olan kentlere dönüştü.

YENİDEN KAMUCULUK

İşte Bayburt Sanayi ve Ticaret Odası yöneticileri sözleriyle bu büyük tarihi dersi özetlemektedirler.

Dünya, emperyalist merkezlerden empoze edilen serbest piyasa ekonomisini, neo liberal ekonomi politikalarını, doludizgin uyguladı arkada kalan 40 yılda.

Sonuç; gelişmekte olan dünyada büyük yıkımlar, iç karışıklıklar, yoksulun daha da yoksullaşması, toplam olarak ülke kaynaklarının Batılı metropollere akması oldu.

Bütün dünya bu sonuçtan gerekli dersleri çıkardı. Özelleştirme yerini kamulaştırmaya bırakıyor.

Çin ve Hindistan gibi kamucu ekonomiler, artık dünya ekonomisinin yıldızlarıdır. Bütün ekonomiler, değişik ölçülerde de olsa kamu ekonomisine yeniden yöneliyorlar.

İşte Bayburt Sanayi ve Ticaret Odasının yöneticileri, aynı zamanda kendi pratiklerinden hareketle dünyanın yaşadığı bu gerçekliği dile getirmektedirler.