20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Günümüzde bölünmenin ve birleşmenin yasaları?

Mehmet Bedri Gültekin

Mehmet Bedri Gültekin

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye Cumhuriyeti 97 yıllık bir devlettir. Yani yaklaşık yüzyıllık bir ömür söz konusudur.

Yüzyıllık pratik, Cumhuriyetin hangi politikalarla güçlendiğini, hangi politikalarla zaafa düştüğünü gösteren zengin verilerle doludur.

Başkanlık sisteminin sonuçlarının ne olabileceğine yüzyıllık tarihin dersleri ışığında bakmak gerekir.

Emperyalizm bölücüdür

Çağımızda gelişmekte olan bir ülke, emperyalizme ne kadar yakınsa bölünme riski o kadar çok, emperyalizmden ne kadar uzaksa bölünmeden de o kadar uzaktır.

Emperyalizme karşı verilen Kurtuluş Savaşı’nın ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde bölünme sözcüğünün bile telaffuz edilmediği uzunca bir dönem yaşandı. Çünkü bağımsızdık ve ülkemizin içinde emperyalizmin eli yoktu.

ABD’nin “bizim oğlanlarının” darbe yaptığı 1980 tarihi, bölünme tehdidinin ortaya çıkması açısından bir milattır.

“BOP eşbaşkanlarının” Türkiye’yi yönetmeye başladığı 2002 sonrası dönemde ise bu tehdit ciddi boyutlar kazanmış ve ne yazık ki bu ihtimal artık, 14 yıldır Türkiye’yi yönetme durumunda olanlar tarafından dile getirilmektedir.

Gerçekte Türkiye, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminin ezilmesinin ardından bölünme tehlikesinden uzaklaşmaya başlamıştır. Çünkü Türkiye Atlantik kampından kopmaktadır.

Bu saatten sonra Türkiye, ancak provokasyonlar sonucu dostları (komşuları) ile çatışma durumuna düşerse, bölünme tehlikesi gündeme gelebilir.

Ortaçağ bölücüdür

İkinci olarak günümüzde bir milli devlet, Ortaçağ kalıntılarından ne kadar kurtulmuşsa bölünme tehlikesinden o kadar uzakta, tersine Ortaçağ ilişkilerini barındırdığı ölçüde de bölünmeye yakındır.

Etnik ve dinsel farklılıkların ortak milli kimliğin üstüne çıkması, emperyalist kışkırtmalar açısından elverişli zeminin varlığı anlamına gelir. Etnik ve dinsel çatışmalar bu zeminde mümkün olur. Son kırk yıllık dönemde gelişmekte olan dünyada bir çok ülke (Sudan, Endonezya, Etyopya vb.) bu şekilde bölündü.

Aynı şekilde Ortaçağ’a ait bölge, aşiret, mezhep ve tarikat farklılıkları da hep bölünme nedenidir. Günümüz Libya’sı ise bu durumun çarpıcı bir örneğidir.

Arkamızda kalan dönemde PKK’nın (HDP) ‘Başkanlık sistemine karşı değiliz. Taleplerimiz karşılanırsa destek verebiliriz’ şeklindeki açıklamaları da bu bakımdan son derece öğreticidir. (Leyla Zana, Tunceli konuşması, 8 Mart 2015, son olarak Meclis Anayasa Komisyonu’nda HDP sözcülerinin yaptıkları konuşmalar)

Milleti bölen ülkeyi böler

Bu temel etkenlerin yanı sıra bir ülkede, özgürlüklerin yok edilmesi ve halkın temsil olanaklarının ortadan kaldırılması sonucu iç çatışmaların yolu açılacağı için bölünme riski sahne alabilir.

Ülke içinde muhalefetin kendini ifade olanağı bulması, meşru yollardan iktidara gelme yollarının herkes açısından açık olması, Anayasa ve yasalarda ifadesini bulan hukuk devleti anlayışının her durumda uygulanacağına dair inancın varlığı, iktidarı elinde tutan gücün millet tarafından temsilcileri aracılığı ile denetlenebilmesi olanağı milleti bir arada tutar.

Aksi durumda ise emperyalizm ve emperyalizmin yedeğindeki Ortaçağ güçleri açısından amaçlarına ulaşma çabaları daha rahat hayat bulabilir.

İşte bölünme, bu durumda gerçekten bir tehlike olarak ülkenin kapısına dayanır.

Tarihten ders çıkarmak

Bölünme tartışmalarına bu gerçekler ışığında bakmak gerekiyor.

Türkiye, tarihsel olarak Padişah’ın tek adam rejimine karşı mücadele içinde parlamenter demokratik sisteme ve milli birliğe ulaştı.

Genç Osmanlıların mücadeleye başladığı 19. Yüzyılın ortalarını başlangıç olarak alırsak 150 yılı aşkın bir mücadele tarihi söz konusudur.

AKP şimdi, Ortaçağ ilişkilerini yeniden canlandırarak, milli devleti var eden esaslara saldırarak ve hukuk devletini hiçe sayan kimi uygulamalarıyla Başkanlık Sistemi’ne, yani “tek adam rejimi”ne geçmeyi savunuyor.

200 yıllık tarihimiz ise tam tersine “Başkanlık Sistemi”nin Türkiye için bölünme riski anlamına geldiğini yeterince ortaya koyuyor.

200 yıllık tarihin ortaya koyduğu gerçekler bir yana, 15 Temmuz’dan bu yana geçen beş aylık zaman dilimindeki uygulamalar bile, hangi politikaların Türkiye’yi birleştirdiğini, hangi politikaların ise Türkiye’yi böldüğünü gösteren çarpıcı örnekleri yeterince barındırmaktadır.