29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye’nin mecburiyetleri, ABD’nin kararı: İlan edilen savaş

Mehmet Bedri Gültekin

Mehmet Bedri Gültekin

Eski Yazar

Aydınlık gazetesi 15 ve 16 Ocak tarihlerinde ABD’de yayınlanan iki önemli raporu haberleştirdi ve dış politika muhabirlerinden Şafak Terzi, yarın da devam edecek olan çok önemli bir röportajı yayınlamaya başladı.

Birincisi, Aydınlık’ın manşetten verdiği Bipartisan Policy Center’ın; özetle Türkiye ile ABD’nin savaş halinde olduğunu söyleyen son derece önemli raporu.

Raporun altındaki imzalar özellikle önemli: Morton Abramowitz, Eric Edelman, Henry Barkey vd. ABD’nin Türkiye ve Kürt sorununa ilişkin politika yapıcıları…

İkinci Rapor’u Amiral Cem Gürdeniz, 15 Ocak tarihli köşe yazısında işledi. ABD Ulusal İstihbarat Konseyi Direktörü imzası ile yayınlanan “Gelişmenin Paradoksu” başlıklı rapor özetle; ‘bir geçiş döneminin yaşanmakta olduğu, gelecek beş yılın önemli gerilimlere sahne olacağı, Soğuk Savaş sonrasında yaşanan ABD’nin hakimiyet döneminin kapandığı, küreselleşmenin gerileyeceği, Çin ve Rusya’nın daha etkili hale geleceği ve bölgesel aktörlerin ve devlet dışı saldırganların aktif olacağı’ belirtiliyor.

Şafak Terzi ise, meşhur Turuncu Devrim sırasında Ukrayna Büyükelçisi olan ve halen Atlantik Konseyi Avrasya Merkezi Direktörlüğü görevini yürüten John E. Herbst ile yaptığı röportajının ilk bölümünü 16 Ocak günü yayınladı. Herbst özetle Ankara’nın Moskova ile ilişkilerini geliştirmesinin, “ABD’ye elveda” anlamına geldiğini belirtiyor.

ABD penceresinden Türkiye

Bu özetlemeden sonra BPC’nin raporu üzerinde biraz daha geniş durmak gerekiyor. BPC’nin raporu bizim “Türkiye’nin mecburiyetleri” olarak ifade ettiğimiz gelişmelerin ABD penceresinden nasıl görüldüğünü çarpıcı ifadelerle ortaya koyuyor.

“Türkiye’nin mecburiyetleri”ni gören ABD’nin buna karşılık başvurduğu ve başvurmayı düşündüğü “çareler” de, BPC’nin raporunun bir diğer önemli yanı.

Gene mevcut durumun ise gerçekte bir “Türk – Amerikan savaşı” olduğu, ABD’nin Türkiye ve Bölgemiz ile ilgili politikasının oluşturulmasında en yetkili isimler tarafından itiraf edilmiş durumda.

BPC’nin durum saptaması

BPC her şeyden önce net bir durum saptaması yapmış. Buna göre;

Türkiye ve ABD aynı değer ve çıkarları paylaşmıyor.

Erdoğan artık ABD’nin beraber çalışabileceği bir ortak değildir.

Vaşington Ankara’ya daha çok muhtaç olduğu bir “mit”tir.

Türkiye, Erdoğan iktidarı altında istikrarsızlaşmaya doğru gidiyor.

Bütün bunlara rağmen ABD’nin Türkiye’ye ilişkin politikasını uygulayabilmesi

için Türkiye’nin NATO üyeliği devam etmelidir.

Türkiye’ye ilişkin bütün bu saptamalarla ortaya konan durum; “Vaşington ile Ankara’nın artık aynı değerleri veya stratejik öncelikleri paylaşmadığını görmenin vakti geldi. Bu nedenle ABD’nin Erdoğan’ı daha mantıklı ve işbirlikçi bir ortak yapmak için ona verebileceği fazla bir şey kalmadı.” sözleriyle ifade ediliyor.

ABD’nin izleyeceği muhtemel politikalar

BPC’nin Trump yönetimine yaptığı öneriler ise, yaşanmakta olan Türk-Amerikan savaşını bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor:

“ABD, Gülen’i Türkiye’ye iade etmemelidir.

“Bölgede İncirlik Üssü’ne alternatif bir üs bulunmalıdır.

“Türkiye’nin PYD ve PKK üzerine yürümesi önlenmelidir.

“Ermeni Soykırımı provokatif olamayan biçimde tanınmalıdır.

“Türkiye’nin üyeliğinin devam etmesi için NATO, Türkiye’nin toprak

bütünlüğü konusundaki taahhütlerine bağlı kalmalıdır.” (Bu öneriyi; ‘hedefimize ulaşmak için Türkiye’nin elini kolunu bağlı tutmaya devam edelim’ şeklinde okumak gerekir.)

Türkiye penceresinden gerçek durum

İki raporun ve Büyükelçi Herbst ile röportajın ortaya koyduğu gerçekler şunlardır:

Türkiye ve ABD fiili bir savaş halindedir.

Türkiye kaybetmekte olan ve kendisine yönelik tehditlerin arkasındaki Atlantik

sisteminden kopmakta ve yükselmekte olan Asya güçleriyle birleşmektedir.

ABD, Türkiye’yi kaybettiğini görmüştür ve onun için Suriye sahasında sürmekte

olan savaşta tercihini net olarak PKK’dan yana yapmıştır.

Erdoğan iktidarını yıkmak ABD açısından Türkiye politikasının esasıdır.

Bütün bunlarla birlikte son bir not olarak ABD’nin bölgemize ilişkin politika

yapıcılarının, kendi durumlarını “umutsuz” olarak gördüklerini de ekleyebiliriz. Dünya; ABD’nin kaybettiği, Çin ile Rusya’nın yükseldiği ve bölgesel güçlerin daha bağımsız ve aktif olduğu bir döneme girmektedir.