25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kehanetin gerçek oldu ya Muhammed

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Hz. Muhammed istihbarattan sorumlu sahabesi Huzeyfe El-Yemeni ‘ye hitaben; “Bir gün gelecek Kur’an’dan bir resim, İslam’dan bir isim, Müslümandan sadece bir cisim kalacak. Birçok kişi maddi çıkar için dinini feda edecek. Kazanç, belirli kişiler arasında dolaşacak, dar gelirliler açlık ve sıkıntıya düşecek. Fitne egemen olacak ve tecrübesizler başa geçecek. Üç şey çok kıymetlenecek; helal para, kendisiyle amel edinen sünnet ve candan bir dost. Köylüler şehirlere akın edecek ve belirsiz deve çobanları, bina yaptırmakta birbirleriyle yarışacak.

İlim azalacak, cehalet, anarşi ve cinayetler artacak, adam öldürmek hafif bir suç sayılacak. Hilesiz iş yapılamayacak, tacirler ve yazarlar artacak, kalem bollaşacak. Büyükler merhametsiz, küçükler hürmetsiz olacak. Minareler çoğalacak, camiler süslenip ziynetlenecek. Hainlere emin, emin olanlara hain denilecek. Kişiye, şerrinden korkulduğu için ikramda bulunulacak. Sözler hep yalan ve birbirine muhalif olacak. Amir ve memur çok, doğru iş yapan az olacak. Zenginler ticaret için, hafızlar riya ve sulta sahipleri gösteriş için hacca gidecek” demişti. O günleri yaşıyoruz.

İslam terbiyesinde, Muhammedi Sünnetinde mütevazı olmanın, dini vecibeleri sükût içinde icra etmenin emirlerini duymadınız mı? Mekke ve Medine’yi birçok kez ziyaret ettim. Umre vecibesini de defalarca yerine getirdim. Her iki dini mekânda, seyit ve şerif soyundan gelen dostlarım var. Kâbe’yi yıkama ve örtüsünü tekrar serpme şerefine nail grup arasında yer alan Şerif soyundan ailenin özel misafirleri olarak bulundum. Bunun reklamını, ticaretini mi yaptık, görüntüler mi paylaştık?

Kâbe’nin içinden fotoğraf çekmişler. O fotoğrafları dikkatlice inceleyin mermer duvarlar, şaşalı sütunlar ve modern aydınlatma sistemiyle Kâbe’nin gizemi de maneviyat ruhu da resmen katledilmiş. Allah’ın evi en alttakilere kapalı olmalı ki içeriye sadece özel ve kıymetli misafirler buyur ediliyor. En alttakiler Kâbe’nin duvarına veya kapısının ucuna dokunmak istese oraya dikilen ağzı salyalı küfürbaz nöbetçiler tarafından geri püskürtülüyor.

TEK OSMANLI MİRASI

Mekke ve Medine senelerdir süre gelen hummalı bir inşaat şantiyesi görünümünde. Taş ve toz yığınından oluşan yabancı bir gezegende dolaşıyor gibi olursunuz. Dağlar, tepeler eritiliyor. Buralara beton yığını gökdelen yeni oteller kuruluyor. Üstelik bu çalışmalar, tarihi eserler yok edilerek, geçmişin bütün izleri silinerek yapılıyor. Osmanlıcık oynayan bizim yerli siyasi artistler, Hicaz’da ayakta kalan tek Osmanlı mimarisi olan kaleyi kökünden söküp atanlara gıkı çıkmıyor.

Bir yandan konforlu uçaklar, klimalı yıldızlı oteller, açık büfelerde sunulan dünya mutfağından menüler, pahalı hediyeler, sekiz silindirli devasa cipler ve mütevazı Kâbe’yi bilmem hangi uçuk kattan seyreden kibirli modern umreciler, hacılar. İslam dininin ikame etmek istediği eşitliği, kardeşliği yalnızca Makam-i Şerifte namaza durduklarında yaşayan, gerçek dünyalarına döndüklerinde kardeşlerine karşı sırtlan kesilen hinoğlu hinler.Müslüman âlemi kan ve gözyaşı okyanusunda boğulurken, telef olurken, zevk-u sefa içinde, her türlü içkinin, kadının, hap ve hamburger dünyasında boğulan obozite “Müslüman” kimlikli mahlûklar.

SERVET SİLAHA HARCANIYOR

Tekelinde bulundurduğu Petro-dolar ve kutsal mekânların geliri ile dünyamız onlarca defa onarılır,

Allah’ın nimetlerinden herkes faydalanır, muazzam bir medeniyet kurulabilirdi. Aksine, kendilerine ait olmayan bu servet, ABD, İngiltere, Avrupa ve İsrail menşeli silahlara harcanmaktadır. Bu ülkelerin bankalarını zengin etmektedir. Mezhep fitnesi ve düşmanlığı telkin eden, sömürgeci-emperyalist devletlerin amaçlarına hizmet eden faaliyetlerin finansmanında kullanılmaktadır.

Öbür tarafta, pislik ve keşmekeşlik içinde harap yığını görünümünde olan kenar mahalleler. Yoksul ve mazlum “Müslüman” ülkelerden buralara zor şartlar altında çalışmaya gelen en alttaki Müslümanlar. 50-60 derece sıcaklıkta dağ eriten, beton döken, demir ören, yemek pişiren, şoförlük yapan, dilenen, yol süpüren modern köleler. Hak, hukuk, demokrasi, özgürlük burada temelli bir seyahate çıkmış. Nasırlı elleri, çatlamış derileri, kabuklaşmış ayak tabanları ile kavurucu sıcaktan kaçıp Kâbe’nin klimalı avlularına üşüşen, korunmaya çalışan, “bu halimizi gör ve yârdim et ya Resul Allah, bize bahş ettiğin nimetlerimizi midelerine indirdiler” deyip feryat eden yetimler misali.

Kutsal topraklara milyonlarca insan geliyor. Milyarlarca dolar geliri var. Bu paralar Müslüman ülkelerin ve toplumların eğitimi, konutu, altyapısının modernize edilmesi için harcanmıyor. Bakmayın siz bunların fiyakalı böbürlenmelerine, bu kadar yardım yapıyoruz, bu kadar Müslümanı besliyoruz yalanlarına. Batı Avrupa’ya neden Suriyeli muhtaçları almıyorsunuz diye efelenenler bir tek Suriyeli mülteciye kapılarını açmayan Körfez hanedanlıklarına gıkı çıkmıyor.

Hak söz kehanetin gerçek oldu ya Muhammed. Ya ibretlik ya da ibret alanlardan olun. Söylemi ve eylemi ile adam gibi Müslüman olmak; İşte bütün mesele budur.