Beşiktaş hakem kurbanı mı?

Eğer bir sabit fikirden söz ediyorsak ben sabit fikirliyim. Çünkü futbolda normal olmayan bir durum yaşanmışsa, bu durumu etkileyen çok faktör olduğuna inanırım, bilirim. Bu nedenle Beşiktaş için ‘Hakem kurbanı oldu’ diyenlere, böyle düşünenlere güler geçerim. Futbol karşılaşmalarında hakem hatalarının diğer etkenlerden daha az olduğunu da bilirim. Buna bağlı olarak kos koca bir futbol takımı hakemin vereceği bir yanlış karar yüzünden dağılmaz. Futbol maçlarında eksik kalmak sanıldığı kadar önemli değil, bir yıkım hiç değildir. Futbol maçlarında nice karşılaşmalar vardır ki bir ya da iki eksilme sonucunda bile sayısal eşitsizlik aleyhine olan takımlar oyunu kazanmıştır. Fenerbahçe Stadı’nda oynanan bir Fenerbahçe-Galatasaray maçında sarı-kırmızılı takımın tam dört oyuncusu kırmızı kart gördü. Maçı Fenerbahçe ancak 1-0 kazanabildi. Hatta oyunun son dakikasında Ümit Davala topu boş kaleye atamamıştı.

Kopenhag’da izlediğim 2000 yılındaki Avrupa Kupası’nı kazanan Galatasaray’da Hagi kırmızı kart görmüş, Bülent Korkmaz’ın omuzu çıkmıştı, oynayacak durumu yoktu, değişiklik hakkı olmadığı için sahada kalmak zorundaydı. Aynı şekilde sağ bek Capone’un ayağı burkulmuş, oynayamayacak konumdaydı. Ancak Galatasaray üç eksikle Arsenal’ı yenerek kupayı almıştı. Ayrıca Beşiktaş 11’e 11 oynadığı Leeds United maçını 6-0, Liverpool karşılaşmasını ise 8-0 kaybetmedi mi? Onlarda da mı hakem kurbanıydı?

Oysa, olayların gelişmesine baktığınızda bu sonucu Beşiktaş’ın kendisinin hazırladığını görürsünüz. Ne ki, bunu görmek için öncelikle köklü bir spor ve tarihsel bilginizin olması gerekiyor. Bu iki alan konusunda bilgi sahibi olmayanlar olaylar arasında ilişki kurup doğru yorumlar yapamazlar. Öncelikle Beşiktaş biyolojik ritimlerin hesap edilmemesi yüzünden kaybetti. Hiçbir futbol takımı 22.45’te maç oynamaz, oynatılamaz. Eğer oynamak zorunda bırakılıyorsanız, Fenerbahçe maçından sonra doğru uçağa gidip Kiev’e hareket etmeniz gerekirdi.

Şenol Güneş’in oyuncu seçimi konusunda ne denli çok hata yaptığını haftalar boyudur bu sütunlarda dile getiriyoruz. Başınızda bir Quaresma belası varken ve medya mensuplarının büyük çoğunluğu onu bela olmaktan çıkartıp kurtarıcı rolüne soyunduruyorsa o takımın böylesi zor maçları kazanma olasılığı yoktur. Üstelik siz geçen yıldan bu yana yok saydığınız Olcay Şahan ve Kevin Frei ile böyle maçları hiç kazanamazsınız. Zaten takım son maçlarda nereye doğru gittiğini gösteriyordu. Fenerbahçe karşısında rakip kaleyi bir kez bile olsun bulamayan bir takım için bu sonuç kaçınılmazdır.

Oksford Üniversitesi’nin bir araştırmasına göre insan gözü futbol karşılaşmalarında ki ani gelişmeleri saptamakta zorlanıyor. Pozisyonlar, konumlar çok hızlı değiştiği için göz kasları yetersiz kalıyor. Ben bu gerçeği daha önce çalıştığım gazetelerde defalarca yazdım, televizyonlarda anlattım. Bu bilimsel gerçek hakemlerin ve hakem olacakların en büyük sorunu... Öyleyse büyük takımlarda görev alıp büyük sorumluluklar alan insanların bu gerçeği bilerek sahadaki tutum ve davranışlarını kontrol altına alması gerekir. Bir futbolcu hakeme itirazdan nasıl sarı kart görür ve sarı kartı olduğu halde topu kuralsız olarak nasıl dışarı vurur? Bu soruların ve gerçeklerin karşılığını bilip, bulamayanların hakem hatalarına sığınmaktan başka çareleri yoktur!