29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Spor tarihinin en büyük rekabeti...

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

Bilindiği gibi Avustralya Açık Tenis Turnuvası’nın finalini İsviçreli Roger Federer ile İspanyol Rafael Nadal oynadılar. Ben de başta olmak üzere tenis turnuvalarında bu iki oyuncunun final oynama olasılığını kimse tahmin edemiyordu. Çünkü Nadal sakatlıklar yüzünden dünya sıralamasında alt sıralara düşmüş Federer ise altı ay önce geçirdiği menisküs ameliyatından sonra dünya sıralamasında 17.’iğe değin gerilemişti. 35 yaşına gelmiş bir oyuncunun bu zorlukları aşıp finale gelmesi kolay kolay karşılanacak bir durum değildi. Bu nedenle iki büyük şampiyonun final karşılaşmasını salt tenis tarihinin değil belki de spor tarihinin en büyük çekişmesi(rekabet) olarak değerlendirmek işi olduğundan fazla büyütmek anlamına gelmemeli.

Özellikle Roger Federer’in nasıl bir büyük başarıya imza attığını biraz daha irdelemeye çalışalım. Çok değil bir yıl önce Avustralya Açık finalini kazanan Sırp tenisçi Novak Djokovic için şöyle bağırıyordu televizyondan maçı anlatan yorumcu: “Kim dur diyecek bu adama?” O günlerde kaleme aldığım bir tenis yazısında sorunun yanıtını şöyle vermiştim: “Federer, Djokovic’in yaşında 17 şampiyonluğunun tümünü kazanmıştı. Ona bile dur dediler”. Evet var olan her şeyin bir de sonu vardır. Tenis şampiyonlarına da rakipleri dur diyemese bile doğa bir gün “dur” diyecektir. Ne var ki büyük şampiyonların neler yapabileceklerini bugünkü kuşaklar ve yorumcular bilemiyorlar. Çünkü onlar insanın gücünü bilmiyorlar. İnsanın neler başarabileceğinden haberleri yok. Bu bağlamda Federer’in 35 yaşında başardıkları herkes için öğreticidir. Federer’in neler başardığını anlayamamak memleketin genel durumunu da gözler önüne seriyor. Her alanda olduğu gibi spor yorumculuğunda da işe değil adama iş bulunuyor. Böyle bir uygulamanın ülkeye neler kaybettirdiğinin ise çok az insan ayırdında...

Bir insan 35 yaşında nasıl böylesi büyük bir başarıya ulaşır? Bunun altında insanın giderek gelişen yaşam kalitesi ve daha alt düzeyde de anatomi fizyoloji, berslenme ve davranış bilimlerinin kullabilabilir verileri var. 30’lu yaşlar insanın kuvvet olarak en üst aşamaya geldiği fiziksel ve psikolojik açıdan en gelikmiş dönemidir. İnsan bilime inanır ve bilimsel verilerin ışığı altında yaşamını kurarsa her alanda verim düzeyi artar. Çok değei 15-20 yıl önce menisküs ameliyatı olan bir sporcunun spor yaşamı biterdi. Bugün 35 yaşında ameliyat olup altı ay içinde Grand Slam şampiyonu olabiliyor. Türk toplumunu bilimsel düşünceden koparıp karanlığa sürüklemek isteyenlere en büyük dersi Federer ve Nadal vermiştir. Onlara teşekkür etmek yetmez. Başımızı kaldırıp bu olağanüstü başarıyı nasıl kazandıklarını irdeleyip, içselleştirmemiz gerekiyor...