26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çin'in Kürt politikası Türkiye'ye bağlı

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Çin ve Kürt meselesi. Geniş bir konu.

İdeolojik yönü de önemli. Siyasi yönü de. Ve elbette diplomasinin de konusu.

Kapsamlı yazmak için geniş araştırma gerekli.

Bu yüzden: Çerçeveyi kendi tecrübemi, gözlemime daraltacağım.

* * *

Çin'in konuya bakışını ilk Celal Talabani anlattı.

Tarih: 14-15 Ekim 1989. Paris'te uluslararası Kürt konferansı toplandı. Tarihte bir ilk.

Katılım geniş. Temsil düzeyi yüksek.

Başlıca Batılı devletlerden temsilciler.

Bütün Kürt örgütlerinden sözcüler. PKK dahil.

Ben de izledim. Gazeteci olarak. Gördüğüm: Kürt meselesi Batının özel gündeminde yükselmişti.

* * *

Konferans sonunda Talabani'yle buluştuk. Uzun bir röportaj yaptım.

Büyük devletler ve Kürt örgütleri: İlişkiler nasıldı?

Sonradan Irak Cumhurbaşkanı olan Talabani özetledi.

Önce Çin'e gitmişler. Fakat umdukları cevabı alamamışlar.
Ardından Moskova'nın kapısını çalmışlar.
Onun ifadesiyle: "'Kim var orada' dediler. Adımızı söyledik. 'Bir dahaki sefere' dediler."
* * *
Sonra: Kürt milliyetçiliği rotayı Batı'ya çeviriyor. Destek istiyorlar.
Talabani, Batı'nın tutumunu şöyle özetledi: "Avrupa fena değildi. ABD en iyisiydi..."
Anlamı: Kürt milliyetçiliği, aradığı desteği Batıda buluyor.

* * *

Sosyalist ülkeler milliyetler meselesine nasıl bakıyordu? Talabani ile bunu da konuştuk.

Pek bilinmez. Çin'e de gitmişler. Hem de erken tarihte. Mustafa Barzani henüz Rusya'dayken.

Irak Kürdistan Demokrat Partisi'ni İbrahim Ahmet ekibi yönetiyordu. Talabani'nin kayınpederi.

* * *

Talabani Çin'deki temaslarını özetledi:

"1955'te Çin'deydim. Ta o zaman hissettim ki, bunların milli meseledeki politikaları, ezilen ulusların kendi kaderini tayin hakkına uygun değildi.”
“Sosyalizm adına var olan sınırların korunması yolu tutuldu..."

Talabani'ye göre doğru politika “ayrılıkçı” olmalıydı.

"Marksistlerin bu sınırları parçalaması gerekiyordu. Çin'in şu andaki politikası bütün dünyada var olan sınırların aynen korunmasıdır."
Anlamı: Sosyalist ülkeler Batıdan farklıydı. Ayrılıktan değil geniş birliklerden yanaydı.

Bunları 1991'de "Kürt Dosyası"nda yazdım (sayfa 485-487).

* * *

Şimdi günümüze gelelim: İlker Başbuğ, Bilgin Balanlı ve Kadir Sağdıç'ın Çin seyahatine.

Elbette: Üç general Kürt meselesini de sordular. Konuştular.

Özellikle Başbuğ, sık gündeme aldı: Çin, bağımsız Kürt devletine nasıl bakıyordu?

Çin tarafı mesafeliydi. Belki “kenarda” demek daha uygun.

Dedikleri: Bağımsız Kürt devleti daha çok ABD ve Avrupa'ya bağlı. Biraz da Rusya'ya.

Anladığım: Bölge dışı dinamiklerin daha etkili olacağını düşünüyorlar.

* * *

Başbuğ her defasında itiraz etti. Aynı gerekçelerle.

Özet: Türkiye ve İran. Bağımsız Kürt devletine karşı.

Çünkü: Bağımsız devlet bölünme tehdidi yaratır. İkisi için de.

Sonuç: Türkiye ve İran izin vermez. Bölge dışı devletler istese bile.

* * *

Başbuğ'un tavrı kayda geçmeli.

Türkiye-İran ilişkilerinde sorunlar olabilir.

Yüksek rekabet duygusu öne çıkabilir.

Zaman zaman hasmane iklimler de oluşabilir.

Fakat: Mevzubahis olan toprak bütünlüğüyse, orada durulur.

Bir kere de Çin seyahatinde gördüm: Türkiye'nin devlet aklı zemine sağlam basıyor.

* * *

İran cenahından bir isimle konuştum. Başbuğ'un “Türkiye-İran müşterekliği” vurgusunu anlattım.

Dedi: “Milli zeminde duran asker böyle konuşur.”

Yani: İran tarafı da Başbuğ gibi düşünüyordu.

* * *

Gelelim, Çin'in PKK'ya bakışına.

Kendi özel kaynaklarımdan bildiğim şöyle:

Çin, Batılı devletler gibi yapmadı. PKK'ya kucak açmadı.

Örgütün ilişki kurma teşebbüslerini hep geri çevirdi.

* * *

Fakat: Bir ziyaret Çin'in politikasını gölgeledi.

18 kişilik bir heyet gitti Çin'e (29.6.2015).

Dönem: HDP Meclise 80 üyeyle girmiş. Türkiye'de “açılım” sürüyor.

Davetçi: Çin Komünist Partisi-ÇKP.

Katılımcı örgütlere bakalım: HDP-Halkların Demokratik Partisi. DBP-Demokratik Bölgeler Partisi. DTK-Demokratik Toplum Kongresi. KJA-Özgür Kadın Kongresi.
PKK'yla bağlantıları? Herkesin malumu.

Bildiğim: Vatan Partisi devreye girdi. ÇKP'yi uyardı.

* * *

Bir konu daha: Çin, PKK'yı “terörist örgüt” ilan etmedi.

Durumu Çinli diplomat Wu Keming'e sordum. Çin'in eski Türkiye Büyükelçisi'ne.

Cevabı: “Başka ülkelerin i​çislerine kar​ışmamak Çin​'​in ​temel ilkelerinden biridir. Bu nedenle, çeşitli örgütlere ilişkin 'terörist' listesi oluşturulmaz.”

“Ancak, terörizm ne şekilde​, ​ne zaman ​ve ​nerede çıkarsa çıksın, Çin her zaman buna karşı koyar.”

Büyükelçi Wu kıdemli, saygın bir isim. Türkiye dostu.

Türkiye-Çin askeri işbirliğinde ciddi katkıları oldu.

* * *

Anahtar mesele: Selefi karakterli Uygur ayrılıkçılığı. Herkes biliyor ABD güdümünde.

3 general de gördü: Çin, Türkiye'den anlayış, destek bekliyor.

Son söz: Türkiye'nin Uygur politikası, Çin'in Kürt politikasını belirleyecek.

Devam edeceğim...