19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İnönü demişti: Yeni bir dünya kuruluyor

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

İsmet İnönü’nün ünlü sözü bilinir. “Yeni bir dünya kurulur. Türkiye de o dünyada yerini alır.”

***

Doğru: Evet, İsmet Paşa böyle bir söz etmiştir.

Fakat: Hangi vesileyle söylendiği genellikle karıştırılır.

Yaygın hikaye şöyle:

ABD Başkanı Lyndon Johnson bir mektup yazdı (5.6.1964).

Muhatap: Dönemin Başbakanı İsmet İnönü.

Özeti: NATO kapsamında verdiğimiz silahları Kıbrıs’ta kullanamazsınız.

Paşa da bu meşhur cevabı verdi.

***

İşin doğrusu biraz farklı.

Evet: Konu yine Türkiye’nin Kıbrıs davasıdır.

Batı ittifakı Kıbrıs’ta Türkiye’nin karşısındadır.

Tıpkı: Bugün Türkiye’yi “koridor” üzerinden bölmeye çalıştıkları gibi.

İnönü, Time dergisine demeç verir. Batının ittifak anlayışını sorgular.

Demeç Milliyet’te geniş yer bulur.

Gazetenin öne çıkardığı söz dikkat çekicidir: “Yeni şartlarla yeni bir dünya kurulur. Türkiye de bu dünyada yerini bulur.”

Tarih: 16 Nisan 1964. Yani Johnson mektubundan 1,5 ay kadar önce.

***

Sonra ne oldu? İç ve dış koşullar öyle ilerlemedi.

İsmet Paşa’nın beklediği yeni dünya kurulamadı.

Türkiye’nin NATO macerası da sürdü. Ceremesiyle birlikte.

***

Gelelim günümüze.

Dünyamızda bir şeyler hızlandı.

Bir şeyler yıkılıyor. Bir şeyler kuruluyor.

Öncesi de var. Ama son 5 ay bile fikir veriyor.

***

İngiltere’de referandum yapıldı (23.6.2016).

Halkın %52’sinin tercihi: Avrupa Birliği’nden çıkmak oldu.

Boşanma: Birlik tarihinde bir ilk.

Surda kocaman bir gedik açıldı.

Anlamı: Küreselleşmecilik, neo-liberalizm darbe yedi. Hem de kendi merkezlerinden birinde.

***

Türkiye’den Rusya’ya özür mektubu gitti. Düşürülen uçak için (24.6.2016).

Batı, süreci “darbe”yle durdurmaya kalktı (15.7.2016).

Sonuç: Ordu-millet birliğiyle ezildi.

***

Stratejik bir adım daha: Petersburg’ta Erdoğan-Putin zirvesi yapıldı (9.8.2016).

Anlamı: Türkiye “dış”ta “mecburi istikamet”i gördü. Avrasya’yı yöneldi.

***

İlk büyük sonuç 15 günde geldi: TSK, Suriye’de Amerikan koridoruna müdahale etti.

Fırat Kalkanı harekatı başlatıldı (24.8.2016).

Anlamı: Görünüşte Türk ve ABD orduları müttefik. Suriye sahasında ise artık karşı karşıya.

***

Harekatta duraklamalar, sorunlar oluyor. Fakat rota ileriye doğru.

Rusya Türkiye’yi “teşvik”te ısrarlı. Suriye ile koordinasyon kurması için.

AKP tereddütlü. Yine de iki olguya dikkat.

Rusya ve Suriye bir adım attılar. Suriye hava sahasını Türkiye’ye kapattılar (19.10.2016).

Sonra bir şeyler oldu. TSK uçuşları tekrar başladı (13.11.2016).

***

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş olayı böyle değerlendirdi (14.11.2016).

Dedi ki: Karar, “Rusya ve ilgili muhataplarla yapılan müzakereler” sonucu verildi.

Rusya’yla müzakereleri biliyoruz. Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı Moskova’ya gittiler (1.11.2016).

“İlgili muhataplar” kim olabilir?

Bazı kulis bilgilerine bakıyoruz. Suriye ismi öne çıkıyor.

Soru: Temaslar Şam’da yapılmış olabilir mi?

***

Diğer gelişmelerle devam edelim.

Önce güneyimize, Lübnan’a bakalım.

İki buçuk yıldır cumhurbaşkanını seçemiyordu.

Çünkü: Lübnan doğuştan özürlü. Batı tarafından birleşemesin diye kurgulanmış bir ülke.

Anayasayası diyor ki: Cumhurbaşkanı Hıristiyan, Meclis Başkanı Şii, Başbakan Sünni olacak.

Ama: En olmazlar uzlaştı. Michel Aun seçildi (31.10.2016).

***

Bilinsin: Aun, Hizbullah’ın adayıydı. Suriye de destekliyordu.

Uzlaşmaya evet diyen de tanıdık: Saad Hariri.

Türkiye’ye, daha çok da Suudilere yakın bir isim.

Bizim Telekom’un da en büyük ortağı.

Anlamı: İki buçuk yıl sonra bir rüzgar esti. “Düşman” kuvvetler bir araya geldi.

Olan: Olacakların habercisidir diyelim.

***

İki anlamlı gelişme daha.

Hemen yakınımızda cumhurbaşkanı seçimleri yapıldı. Aynı günde (13.11.2016).

Kazananlar:

Bulgaristan: Emekli general Ruman Radev.

Moldova: İgor Dodon.

Hürriyet gazetesi tabloyu manşetten şöyle gördü: Sağım solun Putin. Moldova ve Bulgaristan’da seçimi Rusya yanlıları kazandı (15.11.16).

Hürriyet’in “Rusya yanlıları” demesini Türkçeye çevireyim: Batı yanlısı değiller.

***

Nasıl olsa kronolojik gitmiyoruz.

Bir de kardeş ülkeye, Özbekistan’a gidelim.

Hatırlayalım: Ülkenin kurucu lideri İslam Kerimov ölmüştü (2.9.2016).

Özbek Senatosu boşluk bırakmadı.

Cumhurbaşkanı vekili olarak Başbakan Şevket Mirziyayev’i tercih etti (7.9.2016).

Kalın çizgilerle kayda geçirelim: Tesadüf bu ya! O da Batı yanlısı değil.

***

Donald Trump seçilmesiyle bitirelim.

Evet: Trump, sisteme itiraz ediyor.

Fakat: Kendisi de sistemin içindedir.

Kalite düzeyi, çelişkileri, yetmezlikleri bundandır.

Ama görülüyor: Küreselleşme, neo-liberalizm, başladığı yerde tükendi.

Artık: Batının gündemine sistem dışı programlar da girecektir.

***

Sonuç: Çok alametler belirdi.

Bir dünya yıkılıyor. Bir dünya kuruluyor.

Türkiye’nin de o dünyada yerini alacağı kesindir.

Tıpkı: İsmet Paşa’nın öngördüğü gibi.