20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hayır’dır inşallah!

Soner Polat

Soner Polat

Eski Yazar

A+ A-

Meclis kendi kendini yok etti. 339 milletvekili Gazi Meclis’in temeline dinamit koydu. Terörle mücadele edilirken, ekonomik krizin ayak sesleri kulakları sağır ederken, böyle mi olmalıydı? Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde ikiye bölündük! Dünya tarihi böyle bir olaya tanık olmadı! Milletvekilleri velinimetleri olan yüce Meclis’i bir tiyatro sahnesine dönüştürecek süreci başlattı.

Devlet Bahçeli’nin hangi saiklerle böyle bir adım attığını hiç kimse bilmiyor! Ama gerçeklerin kötü (!) bir huyu vardır. Yerin yedi kat dibine gömseniz bile günün birinde yeryüzüne çıkar... Türk milleti bu işin içyüzünü mutlaka öğrenecek!

Jeopolitik baskı altında tutulan Türkiye her yönden içe doğru itiliyor. Dışarıdan itilen, içeriden kaynatılan Türkiye bıçak sırtında. Eğer Meclis ortadan çekilirse, tek dişi kalmış canavar karşısında yapayalnızız. Bütün milletin enerjisini ve ortak aklını temsil eden Meclis’in bir ayağı çukurda. Geleceğimizi, ne kadar yetenekli olursa olsun tek bir kişiye teslim edemeyiz. Yeni sistem hiçbir denetim ve denge mekanizmasına yer vermiyor... Allah’a emanetiz!

ÜLKEDEKİ TEMEL GERÇEKLİK!

Lafı hiç eğip bükmeyelim. Bugün Türk-Amerikan savaşı değişik cephelerde bütün şiddeti ile devam ediyor... İçerde ve Kuzey Irak’ta PKK ile savaş, Suriye’de Fırat Kalkan’ı, her ortamda FETÖ ile kıran kırana mücadele bu savaşın en belirgin cepheleridir. Kıbrıs’taki savaşı sinsice sürdürüyorlar... Emperyalist sistem bu cepheleri patlayan bombalarla desteklemektedir. Ayrıca kıyasıya devam eden ekonomik savaşın amacı Türkiye’ye kısa sürede diz çöktürmektir. Dolar manipülasyonları Batı başkentlerinde planlanmaktadır.

İçinde bulunduğumuz günlerde Türkiye’deki en belirgin gerçeklik budur. Bu cephelerdeki hafif bir sarsılma bile Türkiye’nin önce teslim olmasına sonra da bölünmesine yol açar. Bu nedenle ülkemizin bu alanlarda en küçük bir zafiyete bile tahammülü yoktur. AKP’nin hâlâ iktidarda kalmasının nedeni, geçmişteki yanlışlarından dönerek bu cephelerde mevziye girmesi olmuştur. Bu konularda küçücük bir taviz verdiğinde, milletin desteğini kaybeder! AKP’nin fahiş hatalarına rağmen Meclis’teki muhalefetin güdük kalmasının nedeni, bu temel gerçekliğin dışında tali alanlarda yaşam sahası aramasıdır.

Ülke yoğun ateş altındayken, ortalık yangın yerine dönmüşken, bütün bunların dışında siyaset sahası arayanların ülkenin bugününde yeri yoktur. Gelecekte de olmayacaktır. Çünkü ülkenin birlik

ve bütünlüğüne yönelik tehditleri algılamada yetersizlik gösterenleri millet asla iktidara getirmez!

TEHDİT BÜYÜK AMAN DİKKAT!

Tehdidin boyutu bellidir. Tehdit, acil, çok yönlü, karmaşık olup uluslararası bir nitelik taşımaktadır. Ayrıca makrœkonomik dengeler, en hafif ifade ile alarm vermektedir. Bu koşullar altında direnme mevzisi ancak geniş bir ittifakla kazılabilir. Milletin geniş katmanları savunma örtüsünün içine girmelidir. Bu ahval ve şerait içinde laik-anti laik kutuplaşmasını tetiklemenin, milleti evet-hayır kamplarına bölmenin kimseye faydası olmaz.

Batı merkezleri geniş bir propaganda kampanyası yürütüyor. Bu kampanyanın merkezinde şu ifade yer alıyor: “Türkiye koşar adım diktatörlüğe gidiyor!” Türkiye’nin, Vatan Savaşı’nın en sert dönemecini, “diktatör mü, değil mi?” tartışmaları ile geçirme lüksü yoktur! Bu süreç kutuplaşmayı derinleştirecektir. Bu durumda, düşmanlarımıza karşı kullanacağımız enerjimizi, yok yere birbirimize karşı tüketeceğiz. Yazık değil mi?

Sistem tartışmaları şimdiden MHP’yi böldü. Bu topraklara yürekten bağlı milliyetçi kesim Bahçeli’nin peşinden gitmiyor. Önceleri, “Acaba Bahçeli’nin bir bildiği mi var?” diyenler durumun vahametini anladı. AKP’li yurtsever seçmen de her geçen gün ülkenin başına örülen çorabı kavramaya başladı. Mesele, AKP ya da Erdoğan meselesi değil. Mesele, Erdoğan’ı sevip sevmemek meselesi de değil. Mesele, Türkiye’yi önüne kurulan tuzaktan çekip çıkarmak.

Hakkını teslim edelim... Son dönemlerde MHP ve milliyetçi kesim emperyalist saldırılar karşısında dik durdu. Ancak anlaşılmaz bir şekilde Bahçeli, hem Erdoğan’ı hem de Türkiye’yi karanlık bir tünele soktu. Tünelin ucunda ışık görünmüyor. Türk milleti olaya el koymak zorunda!