20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Komiser Cemil: “Ya bir kez kaybederseniz!”

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-
Yeşilçam’ın sayıları giderek azalan son temsilcilerinden, özel olarak tanımlamak gerekirse “Yeşilçam’ın hızlı rejisörlerinden” Melih Gülgen de 71 yaşında aramızdan ayrıldı.
1968’de başrollerini Fikret Hakan ve Fatma Girik’in paylaştığı “Kafkas Kartalı”yla yönetmenlik koltuğuna oturmuştu Gülgen. Televizyon dizileri ve video çalışmaları dışında 82 sinema filmine imza atmış, 1992’de çektiği “Tatar Ramazan Sürgünde” son filmi olmuştu.
Filmlerinin yalnızca adlarına göz atmak bile Melih Gülgen’in sinema tarzı konusunda belli bir fikir verebilir: “Tehlikeyi Severim”, “Yumruk Yumruğa”, “Öldüren Yumruk”, “Zapata”, “Haydut Avcısı”, “Kabadayılar Kralı”, “Vur Vur Kaç Kaç”, “İyi Döverim Kötü Severim”, “Akrep Yuvası”…
“PARÇALA BEHÇET”İN YÖNETMENİ
1972’de “Parçala Behçet”le o dönem Yeşilçamı’nın erotik film furyasına bir “başyapıt” armağan eden yönetmen, 1980’lerde Ferdi Tayfur, Ümit Besen, Ümit Tokcan, Gökhan Güney gibi isimlerin başrol üstlendiği arabesk filmlerle öne çıkmıştı ama kuşkusuz ki filmografisindeki en dikkat çekici çalışmalar “Cemil” (1975) ve “Cemil Dönüyor” (1977) olmuştu. Cüneyt Arkın’ın vatansever ve sol söylemli bir başkomiseri, Ahmet Mekin’in de onun yardımcısını canlandırdığı bu filmler, uyuşturucu ve silah kaçakçılığından sağ-sol çatışmasına, bozuk düzen vurgularından gençlik sorunlarına, polis teşkilatında dönen dolaplardan mafya ve CIA’ya açılan yelpazede dönem Türkiyesi’nin belli başlı meselelerini popülist bir dille kurcalamıştı.
Polis-komiser karakterlerinin öne çıktığı çok sayıda filmi bulunan Melih Gülgen’in “Cemil Dönüyor”da anlattığı öykü şöyledir örneğin:
“Silah satışını artırmak isteyen bir holding, anarşi ve terör olaylarını körüklemekte ve getirdiği silahların pazarlamasını yapmaktadır. Bir çatışmada Cemil’in ekibinden bir polis öldürülür. Olaylar giderek tırmanmakta, gençler kurşunlanmakta, okullar bombalanmaktadır. Cemil, holding sahibi olan babasının yaptıklarını tasvip etmeyen kızı Leyla’nın yardımlarıyla, olayların sorumlularını ortaya çıkarır. Bunun üzerine saldırıya uğrar. Mafya üyeleri Cemil’in oğlunu öldürürler, karısı çıldırarak hastaneye düşer. Cemil intikam almak için harekete geçer.”
KANUNLAR VE ÇIKARLAR
Başkomiser Cemil, tüm olan bitenin sorumlusu, yılan yuvasının lideri “Beyefendi”yle karşılaştığında aralarında şu ilginç konuşmalar geçer…
-Cemil: Günümüzde insanların yüzüne baka baka yalan söylemek moda haline geldi. Televizyon ve radyo konuşmalarında barış çağrısı yapan, diğer yanda cinayetleri kışkırtan politikacıların olduğu bir ülkede siz haklısınız.
-Beyefendi: Ne sandınız?! Biz her zaman haklıyız.
-Cemil: Biz dediğiniz kimler?
-Beyefendi: Biz, zenginler, paralılar. Siz ve şüpheleriniz bizim yanımızda çok küçüksünüz. Bizler kanunları sizden daha iyi biliriz.
-Cemil: Kanunları bilmezsiniz ama kanunları çıkarlarınıza kullanmaya iyi bilirsiniz.
-Beyefendi: Ama biz hep kazanırız. Biz kazanmaya alışığız. Oysa sizler kaybetmeye mahkumsunuz.
-Cemil: Evet, hep kazanıyorsunuz. Ya bir kez kaybederseniz!
Filmin sonunu söylemeyeyim tabii ki ama bazı durumlarda kötülerin bir kez kaybetmesinin “tümden” kaybetmek anlamına geleceğini anlatmak istiyordu Melih Gülgen’in Başkomiser Cemil’i.
Kerim Korcan’ın eserinden Safa Önal’ın senaryolaştırdığı “Tatar Ramazan” (1990) ve “Tatar Ramazan Sürgünde”yle (1992) meslek yaşamının en iyi filmlerini ortaya koyan ve bu iki çalışmanın ardından sinemaya nokta koyup televizyona yönelen Melih Gülgen’i üretken ve işbilir bir sinemacı olarak anımsayacağız. Huzur içinde yatsın.