20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sabahattin Ali’yi sevmek...

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Kendisine sorulabilse kesinlikle “alacaklı” olduğunu söylemez, böyle bir duyguya sığınmaz ve aklına bile getirmezdi ama 1950’lerden itibaren ülkemizdeki okur ve yazar kuşakları ile aydınların en çok borçlu olduğu isimlerden biridir Sabahattin Ali. Ona çok borcumuz var.

1948’de halen tam olarak aydınlatılamamış bir cinayete kurban gitmesi, sırtımızdaki en büyük borç yüklerinden biridir.

Öğretmenliği, roman ve öyküleri, şiirleri, çevirileri, mektupları, dergiciliği için borçluyuz...

Onca baskıya, yasaklamaya, tutuklamaya rağmen bir gün bile eğilmediği, hep dik durduğu, neşesini ve umudunu hep koruduğu, gerçek aydın tavrından hiç ödün vermediği için borçluyuz...

Eserlerinde İstanbul’u, Ankara’yı, Anadolu’nun tozlu çamurlu yollarını, köy ve kasabalarını, Anadolu insanını büyük bir gerçeklik içinde aktarmayı başardığı için borçluyuz...

Yarı aydınları, yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmeyenleri, halka nefret ve acımayla bakan bürokratları kalemine doladığı için borçluyuz...

O zor günlerde eşine ve kızına sevgisini eksik etmediği için... Aşkın her halini anlattığı için...

Üç kuruş için iktidarlara ve saraylara el açıp kulluk etmektense, sırtına gocuğunu, ayaklarına çizmelerini geçirip kamyon şoförlüğü yaptığı, hep namuslu kalmayı başardığı için borçluyuz.

SIRA DIŞI BİR SÖZLÜK

Sabahattin Ali’nin tüm kitaplarının ve hakkında yazılanların kitaplığımda genişçe bir raf, özel bir köşe oluşturduğunu söyleyebilirim. Özel bir amaç gütmeden, Sabahattin Ali’yle ilgili her şeyi okumaya çalışıyorum uzun süredir.

Atilla Birkiye’nin, yayım dünyamıza yeni katılan Siyah Kitap aracılığıyla okurlarla buluşan”Sabahattin Ali’nin Yapıtlarını Sevme Sözlüğü” adlı sıradışı çalışması da bu birikime önemli bir katkı niteliğinde.

Yazar-edebiyat incelemecisi Atilla Birkiye, Sabahattin Ali kitaplarıyla nasıl tanıştığını, 1978’deki “Ölümünün otuzuncu yıl anma toplantısı”nı, yazara ilgisinin artma ve yoğunlaşma sürecini, aldığı notları, verdiği kararları, anı tadında anlatıyor kitabın giriş bölümünde. Yıllarca kafasında taşıdığı Sabahattin Ali hakkında böylesi bir çalışma ortaya koyma düşüncesini, geçen yılki biri altı haftalık, diğeri iki günlük atölye çalışmalarının ardından yaşama geçirmiş Birkiye ve sonuçta 271 sayfalık bu kitabı tamamlamış.

NEDENSİZ SEVİLMEZ

Sabahattin Ali üzerine daha önce yazılan anı, röportaj, yaşam öyküsü ve inceleme kitaplarından epeyce farklı bir boyut taşıyor “Sabahattin Ali’nin Yapıtlarını Sevme Sözlüğü”. Birkiye tam anlamıyla yazarın yapıtları ve yaşamının derinlerine dalarak 94 maddelik bir sözlük oluşturuyor, kuyumcu titizliğiyle kitapların, sayfaların, satırların arasında geziniyor, çağrışımların peşine düşüyor, kimi yan alanlara açılmaktan da kaçınmıyor. “Acımak”tan “Kaçış”a, “Adalet”ten “Öfke”ye, “Çamur”dan “Taşra”ya, “Zaman”dan “Üzüntü”ye açılan yelpazede Sabahattin Ali evreninde ilintiler kuruluyor, yazarın tutkunları için yepyeni bir zemin oluşturuluyor, öğretici bir keşif yolculuğuna çıkılıyor.

O iç acıtıcı unutulmaz “Ayran” öyküsüyle “Doğa” ya da “Hanende Melek”in hüzün verici Hüseyin Avni Bey’i ile “Çamur” maddelerinde gezinmek istiyorsanız...

“Kürk Mantolu Madonna”da niye Andreas del Sarto’nun “Madonna delleArpie” tablosuna gönderme yapıldığını, çok daha ünlü ressamlar da konu edinmişken romanda neden onun Madonna’sının seçildiğini merak ediyorsanız, Birkiye’nin kitabını okumaya başlayın.

Sabahattin Ali gibi büyük yazarlar “nedensizce” sevilmez. Atilla Birkiye büyük bir emek harcamış, nedenleri sıralamış ve hepimiz adına borç ödemeyi sürdürmüş.