25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ÖSYM’ye girme TBMM’ye gir!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Ülke bombalarla-darbelerle enkaza çevrilmeye, maalesef koca bir yasevine dönüştürülmeye, ekonomi işsizlikle-enflasyonla ve milli paranın hızla değer kaybıyla çökertilmeye çalışılırken, millete “Başkanlık” dayatması yapılması akıl alır gibi değil.

Bir yandan T. Erdoğan ısrarla “Milli Seferberlik” çağrısı yapıp, “milli dayanışma” konuşmaları yapıyor, öte yandan milleti tam anlamıyla ortadan bölecek, kutuplaşmaya ve ayrışmaya neden olacak bir Başkanlık dayatması yapıyor!

Hâlbuki “Milli Seferberlik” lafla değil, icraatla olur. Toplumun geniş kesimlerini kapsayan ve kucaklayan gerçek bir “Milli Mutabakat”a ihtiyaç bugün her şeyin ötesinde acil bir ihtiyaç.

Ama gelin görün ki, İstanbul’da, Kayseri’de patlayan bombaların bir benzeri “Başkanlık dayatmasıyla” milletin ve memleketin ortasına adeta siyasi bir “saatli bomba” gibi bırakılmak isteniyor.

Bunu yaparken bir de anayasa değişikliğine güya “havuç” vazifesi görecek “18 yaşındakilere de milletvekili” olma imkânı getirilmek isteniyor.

Seçme yaşı 18 ancak milletvekili seçilme yaşı 25 iken bu sefer “18 yaşındakilere” de “mebus” olma hayali pazarlanıyor. Yani ucuz ve basit bir gençlik popülizmi yapılmak isteniyor.

Henüz lise eğitimini bile tamamlamamış, iş-güç-meslek sahibi olmamış, hayata ve dünyaya dair asgari bilgi ve vizyona sahip olamamış, hala “çocuk yaşta” denilebilecek 18 yaşındaki gençleri böyle bir “siyasi tuzağın” öznesi yapmak tek kelime ile ayıptır, yazıktır ve günahtır.

18 yaşında gençliğinin daha ilk günlerinde, ÖSYM sınavlarına girmesi beklenen çocuklarımızı, “boşver ÖSYM’yi sen Mebus” olmaya bak deniliyor sanki.

Dünyada farklı ülkelerden ve gelişmişlik düzeyinden 54 ülke için yapılan bir araştırmada bu 54 ülkenin yüzde 70’inde yani 38 tanesinde milletvekili seçilmek için 18 yaşın yeterli olmadığı, sadece 16 ülkede 18 yaşın yeterli olduğu görülüyor. (25 yüksek bulunuyorsa, belki 21-22 düşünülebilir. Ama 18 yaş istismardır.)

Hepimiz biliyoruz: Türkiye genç bir nüfusa sahip.

Bu hayatın bütün alanlarında etkisini hissettiren bir gerçek.

Canlılık, dinamizm, ataklık, bitip tükenmeyen bilmeyen bir enerji ve idealizm.

Metropollerimizin en işlek merkezlerinde kısa bir gezinti bile bu enerjinin büyüklüğünü kavramamız için yeterli.

Ancak Türkiye’nin bu olağanüstü potansiyelden faydalanabilmesi, gençlerine gerekli donanımları kazandırabilmesine bağlı.

İstatistikler genç işsizliğinin en yaygın olduğu ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini gösteriyor.

Üstelik bu sorun sadece yeterli bir eğitimden mahrum kalmış gençlerimizi değil, üniversite mezunu gençlerimizi de derinden etkiliyor. ‘Ancak tükettiğiniz ölçüde varsınız’ mesajının zihinlere sürekli kazındığı günümüz dünyasında genç ruhlar yaralanmaya ve hasar görmeye daha açık hale geliyor.

Elbette gençlerimizi etkileyen büyük sorunlar sadece yeterli eğitimi alamamak, mesleksizlik ve bağlantılı olarak işsizlikle sınırlı değil.

Özetle, büyük genç nüfus, ancak gençlere gerekli donanım kazandırıldığı takdirde bir avantaj.

Oysa kamuoyunu oluşturan kesimlerde kof bir gençlik övgüsünün, bir tür gençlik popülizminin hakim olduğuna şahit oluyoruz. Gençlik ve gençler ucuz bir pazarlama maddesi, kolayca cezbedilebilecek bir kitle gibi görülüyor. Bu çağımızın eğilimleri ve yönelimleri açısından anlaşılabilir bir şey. Ama belli bir sınırın ötesinde özellikle siyasette çok riskli bazı sonuçları olduğu da çok açık.

Çünkü siyaset bilgi ve tecrübenin olağanüstü önem ve değer taşıması gereken bir etkinlik. Kof ve kendi değerlerine yabancılaşmış bir gençlik popülizmi ve fetişizmiyle makullük, serinkanlılık, ılımlılık ve bilgelik gibi özellikle kriz ve parçalanma zamanlarında dertlere deva nitelikleri çok uzun yılların bir birikimi olarak edinmiş siyasi liderleri ve devlet adamlarını bu şekilde siyasetin dışında bırakmaya veya değersizleştirmeye çalışmak bir toplum için gerçekten çok büyük bir israf. Ve en önemlisi gençliğe yapılabilecek belki de en büyük kötülük!

Ama zaten getirilmek istenilen başkanlık rejiminde, Meclis’in fonksiyonları tamamıyla budanarak, adeta bir “Danışma Meclisine” dönüştürülmek isteniyor. O nedenle milletvekili sayısı artırılmak, yaş ise küçültülmek isteniyor. Meclis’in önemi, etkisi, kalitesi ve seviyesi düşürülmek isteniyor!