Erdoğan, Bahçeli’yi de ‘umreye’ götürür(mü)?

Sn. D. Bahçeli, nasıl olup da Milliyetçi Hareketi, siyasal İslamcı-laiklik karşıtı ve ümmetçi bir zihniyete yanaştırmaya yani “tornistan” etmeye çalışıyor, insanın inanası gelmiyor.

Ama partisindeki dava arkadaşlarından, önde gelen ülkücü kanaat önderlerine kadar MHP’nin teşkilatları, üyeleri ve seçmenlerinin kitlesel olarak “Hayır” diyeceklerini ardı ardına açıklamaları karşısında olsa gerek, giderek panikliyor, hırçınlaşıyor, üslubunu bozuyor ve hakaretamiz laflar ediyor. “Hayır” diyen ve diyeceğini açıklayan neredeyse herkese ve her kesime saldırıyor. Hala soğuk savaştan kalma, NATO milliyetçiliği söylemleriyle sağ-sol kamplaşmasını tahrik etmeye çalışan, nezaketsiz ve hiç de kendisine yakıştıramadığımız konuşmalar yapıyor maalesef.

Bunları yaparak ileri yaşında ve pek de hali ve mecali kalmamış bir görüntü içinde, AKP’ye ve T. Erdoğan’a adeta “iltica” etmeye ve “sığınmaya” çalışan inanılmaz bir savrulma yaşıyor ne yazık ki.

Keşke böyle bir finalle ve jübileyle kendisini ve partisini mahkûm etmeseydi diye düşünüyor insan.

Ama belki de ahir ömründe “Umreye” bir kez de T. Erdoğan’ın refakatinde gitmek istiyordur.

T. Erdoğan’ın da, canhıraş bir biçimde, döneklik-teslimiyet-ihanet vb. ithamlara aldırmayarak MHP’nin referandum kampanyasını bile T. Erdoğan’ın resimleriyle yapan D. Bahçeli’yi bu hizmet ve çabalarından ötürü takdir edip, uçağına alarak, önce Arap Şeyhlerini ziyarete, oradan da Umreye götürmesi gerekiyor artık.

Hem o zaman Cumhurbaşkanı adaylığının “çakma” olduğu ve kendisine oy verenleri aldattığı bugün anlaşılan, Ekmelettin İhsanoğlu’nu da alırlar yanlarına kim bilir?

Şaka bir yana, Sn. D. Bahçeli’ye özellikle grup konuşmalarında, danışmanlarının hazırladığı ve neredeyse her cümlesi hakaret, hamaset ve kışkırtma dolu, seviyesiz ve saldırgan bir üslubun hiç de yakışmadığını tekraren söylemek gerekiyor.

Milleti cepheleştirip birbirine düşürmeye çalışan bu tarz kaba ve demode söylemlerin, kimseye bir faydasının dokunmayacağını ve dokunamayacağını da hatırlatmakta yarar var.

Çünkü unutmayalım ki, 16 Nisan’dan sonra, yine de herkes birbirinin -eğer kaldıysa- yüzüne bakacak ve tahammül edecek bir şekilde.

O nedenle, tavsiyemiz hırsınızı ve öfkenizi -biraz da olsa- kontrol edin ve akıllı olun lütfen!