28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

The Economist’e yakışmıyor!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

Dünyaca ünlü ekonomi/politik haftalık bir dergi olan The Economist, 1 milyonu aşkın tirajıyla haklı bir etki ve öneme sahip.

Ben de işimin ve uzmanlığımın gereği, bu dergiyi yıllardan beri düzenli olarak takip ediyorum.

Ancak son yıllarda The Economist’in Türkiye’ye yönelik yazı ve yorumlarına bir haller oldu.

Neredeyse 2 haftada bir Türkiye ile ilgili ve çoğunlukla ekonomik değil, politik, iddialı, taraflı, yazı ve yorumlar yapmaya başladı. Çoğu yazarının ismi dahi olmadan imzasız yayınlanan bu makaleler sanki Türkiye Cumhuriyeti’ne, onun kurucusu Atatürk’e ve TSK’ne karşı azılı bir düşmanın kaleminden çıkmışçasına taraflı ve önyargılı olmaya başladılar maalesef.

AB.D’nin Kıbrıs’ta ver-kurtul politikalarına, K. Irak’ta Barzani aşiretini devlete dönüştürme gayretlerine, Ermenilerin Türkleri soykırımcı ilan etme heveslerine, çanak tutan yazılar birbirini kovalamaya başladı.

The Economist burada da durmadı. İçimizdeki laiklik karşıtı yobazların, vatan haini bölücülerin, dış güçlerin maşası haline gelmiş FETÖ’cülerin, ikinci Cumhuriyetçilerin, Marksizmden dönme liberal de olamayan liboşların, adeta sözcülüğüne hatta öncülüğüne soyundu.

Ulus devletimiz, üniter yapımız, laik demokratik Cumhuriyet ilkelerimiz, Atatürk ve onun düşünce sistemiyle, milli ordumuz TSK, The Economist’in haksız, hasmane ve sistemik eleştirilerinin hedefi haline getirildi.

Bunlar makul ve tahammül edilebilir eleştiri sınırlarının çok ötesinde, Türklüğe, Atatürk ve Cumhuriyet değerlerine yayın yoluyla organize bir saldırıya dönüştü.

Geçmişte The Economist’in bu kasıtlı ve kabul edilemez “imzasız” yazılarını birçok kez eleştirmiş ve kendilerini 5. kol benzeri yayınlarına son vermeye, insafa ve objektifliğe davet etmiştim.

Ülkemize karşı yöneltilen “asimetrik psikolojik harekâtın” dış odaklı yayını gibi bir görüntünün ve politikanın The Economist’in saygınlığına gölge düşüreceğini vurgulamıştım.

MATA HARİ SENDROMU

Görülen o ki, The Economist aynı psikolojik harekâta alet olmakta ısrarlı.

Çünkü bu kez de, 18 Şubat 2016 tarihli 422. sayısında, yine öncekilere benzer bir yazı-yorumu daha yayınlamakta hiçbir sakınca görmedi.

The Economist’in Türkiye temsilciliğini son 16 yıl boyunca yürüten ve kocası ABD’nin Ermenistan Büyükelçiliği’nde görevli, önemli bir Amerikalı diplomat olan Amberin Zaman, FETÖ’cü kanlı ve hain darbe teşebbüsünün başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, apar-topar ABD’ye kaçtı. Basın kartı da iptal edildi. Bunun üzerine The Economist, onun yerine yine FETÖ’nün yayın organı Today’s Zaman’da benzer yazılar yazan Nicole Pope’ı temsilci yaptı. Ama görüyoruz ki, aynı çarpık-asimetrik psikolojik harekât yazıları ve yorumları sürüyor. Son yazı bunun tipik bir örneği. Türk-Rus yakınlaşmasını ve ilişkilerini sabote etmeye yönelik, soğuk savaş kafasıyla yazılan bu yazıda, ne hikmetse Sn. Doğu Perinçek de -milliyetçi olduğu gerekçesiyle- hedefe konulmuş bu kez.

AB.D’nin maşası olan FETÖ ve PKK/PYD’nin Türkiye’de uğradıkları hüsran ve bozgunun faturasını çıkarmaya çalışmışlar akıllarınca.

Tabii bu, yaşadıkları hayal kırıklığı ve başarısızlığın bir yansıması adeta.

The Economist’e tavsiyemiz ülkemizi bilen-tarafsızlığından ve başka ülke çıkarlarına hizmet ettiğinden şüphe duyulmayan gerçek gazetecilerle Türkiye bürolarını takviye etmesidir.

Çünkü, Amberin Zaman tipi gazetecilik Türk aydınlarında olumlu bir etki yaratmak bir yana tersine tepkilere neden oluyor, inandırıcılık sorunu yaratıyor. Mata Hari sendromuna yol açıyor.

Türkiye sahipsiz değildir.

Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk ve onun ilkeleri milletimizin ezici bir çoğunluğu tarafından gönülden benimsenmektedir. Misak-ı milli ile çizilen sınırlarımız ve üniter yapımız İstiklal Savaşı verilerek kurulmuştur. TSK da milletimizin bağrından çıkan Milli ordumuzdur.

The Economist ya zihniyetini ve Türkiye’ye yaklaşımını yeniden gözden geçirmeli, ya da Türkiye’den kendisine gönderilen bu provakatif yazıları ihtiyatla değerlendirmelidir.

The Economist dergisine yakışacak olan da bu tavırdır diye -hala- ümit ediyor ve bekliyoruz...