29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

15-16 Temmuz'da bir rota çizdik Kararlı mıyız

Şule Perinçek

Şule Perinçek

Gazete Yazarı

Ben anma günlerini çok sevmiyorum.

Siyasetin içinde olunca geriye dönük çabalanıp durmak çok anlamlı gelmiyor. Hele şu günlerde! Ülkemiz bize büyük sorumluluklar yüklüyor.

Çözüm bekleyen büyük sorunlarımız var.

Acil! Acil! Sirenler çalıyor!

Ama sorunlar 15-16 Temmuz'a doğru bakmayı gerektiriyor.

Sorunlara doğru bakmak, saptamak, kaynağı doğru belirlemek zorundayız.

Neden?

Çözümü ona göre belirleyeceğiz.

Çünkü 15-16 Temmuz bir son değil. Bir başlangıç.

Devamını yaşıyoruz.

Bir rota çizdik o gece.

Kararlı tutum alacak mıyız, almayacak mıyız...

Doğru mevzi nedir

Yine aynı cepheleşme var.

ERGENEKON'DA YARIM KALAN İŞİ TAMAMLAYACAKLARDI

Bu Amerikancı darbe kalkışması, Ergenekon ve Balyoz davalarında yapamadıklarını, yarım kalan işlerini tamamlama girişimiydi.

O zaman da hedefte Türkiye'nin bağımsızlığı vardı. Onu savunanlar vardı. Bir yolu düzleme harekâtıydı. Türk Ordusu ve Vatan Partisi'nin merkezde olduğu bir hedef.

80'lerin sonlarından bu yana bu terör örgütünü, yobaz terör örgütünü izliyoruz. Uyarıyoruz.

Tehlikeli.

Neden?

Çünkü arkasında kim var biliyoruz.

50'lerde geldiklerinde de bu kisveyle geldiler. Dinimizi kirlettiler. Vicdanlarımızdan çıkardılar. Sokaklara döktüler. Siyasetin kirlisine bulaştırdılar Oy tahtası yaptılar. Şu tarikattan bu kadar, bundan bu kadar... toplama çıkarma..

70'erde bir de bölücü terörü eklediler.

Bu kez solu kirlettiler. Uyuşturucuya kadar bulaştırdılar.

Görmüyor musunuz, Türkiye, hâlâ temizlemek için uğraşıyor.

TÜRK MİLLETİNE BOYUN EĞDİREMEDİLER

Yetmiyor Türk milletine boyun eğdirmeye.

Bu milleti tarihinden koparmak lazım.

Başının tacı üretiminden koparmak lazım.

Gelsin küreselleşme. Gelsin bir yandan LGBT.

Devrimlere ad takmış gençliğimiz. “Jöntürklerimiz.” Kirletilmeli.

O gece hepimiz sokağa döküldük.

El ele, gönül gönüle... Türkülerimiz, marşlarımız, sloganlarımız, yüreklerimiz bir oldu.

Bir cephede.

Başta hafif bir ürküntü, yadırgama vardı.

Vatan savunması onu da yıktı geçti.

RUS DEVLETİ BİZİ Mİ İZLİYOR

O gece Ankara'da Vatan Partisi'nin Sıhhiye'deki genel merkezindeydik.

Rus siyaset bilimci Aleksandr Dugin iki gündür Vatan Partisi’nin konuğuydu. Rus devleti, “Türk ordusu içinde bir hareketlilik saptıyor” demişti. Vatan Partisi Genel Başkanı, Türk devlet yetkililerine de iletmesini rica etti. Başka yerlerden de uyarılar almıştık zaten.

Rus Devleti bizi mi izliyor?

Aslında Vatan Partisi de aynı şeyi yapıyor. CIA'nın ayak izlerini takip ediyor... Doğru bilgiye o götürüyor. Daha sonraki görüşmelerde Dugin de aynısını söylüyor.

Rusya ister mi, hemen yanında ABD emperyalizmine teslim olmuş bir Türkiye. Kendi menfaati açısından.

Siz ister misiniz?

Bugün?

Dün de Atatürk Türkiye'siyle birlikteydik.

Bugün de.

Biz kendimize bakıyoruz

Bu da dış politika. Dış cephe. Aynı gemi.

Aynı cephe devam ediyor. Ortak menfaat. Dost kim, “baş” düşman kim??

Neden yalnızca bir şehitler anması yapmıyoruz, bu 15-16 Temmuz gününde.

Önümüze bakıyoruz. Zor günlerimizi nasıl aşacağız. O sorumlulukla bir muhasebe. Denenmişlik. Yaşanmışlık. Ders. Rota.

15-16 Temmuz'da bir rota çizdik Kararlı mıyız - Resim : 1

KARARGÅHI TERK ETMEM

Dugin, o akşam dönüyordu. Havaalanından geçirdi arkadaşlarımız. Tam kapıdan geçtikten sonra uçuşlar iptal oldu. Bağlantımız koptu. Can güvenliğinden endişe ettik haklı olarak. Hemen Büyükelçiliğe haber verdik.

Bir yandan, başta Halk TV bayram havası. TRT bildirisi bile ballandırılıyor. Şakır şakır okunuyor. Yazlık yerlerde dışarı çıkıp dans edenler, kutlamalar...

İlk telefon saat 20.00'yi geçe Fethiye'de yaz kampındaki Öncü Gençlik'ten geldi.

-Ne oluyor?

-FETÖ'cü bir kalkışmaya benziyor. Toplanın, yerinizi terk etmek, Ankara'ya dönmek üzere hazır olun.

Vatan Partisi Genel Merkezinde hemen hareketlenme. Toplantılar. Kararlar. Uyarılar. Hiçbir devlet yetkilisine ulaşamıyoruz. Televizyonlar. Bağlanmaya çalışıyoruz.

İstanbul Ulusal Kanal'a telefonlar. Acele yayına girin! Yayını kesin, açıklama yapın!

Tepemizden uçaklar uçuyor. Etraftan patlama ve silah sesleri.

Arabalar, arkadaşlarımız örgütlenmiş, daha fazla beklemediler, toplantı odasının kapısını açıp girdiler. Genel Başkan'ı güvenliği için buradan götürecekler.

Doğu Perinçek şiddetle itiraz etti.

-Karargâhı terk etmem!

Bu bir görev. Hem de çok tayin edici.

O zaman daha önceki kiracıların sığınak, bizim büyük toplantı salonu olarak kullandığımız bodrum katına inelim bari.

Hemen orada bir düzen kuruldu. Arkasında siyah fon oluşturduk. Sonuçta Amerikancı bir kalkışmanın hedefinde olmamız çok doğal. Yerimiz belli olmasın bari. Çekimler yapıldı. Basına dağıtıldı. Sosyal medya devreye sokuldu.

Kanal A'ya bağlanabildik.

SON SÖZÜ NE BELİRLER

Son sözü top tüfek değil, iman belirler; deniyor.

Doğru. Ancak iman, iradeyi ve cesareti belirler. Ölüme gözünüzü kırpmadan yürürsünüz. Ama elinizde silah yoksa, “ilk söz” olarak kalmak kaderidir. Tankın topun üzerine yalınayak giderseniz, sizin “son sözünüz” olur. Bu bir devlet kuramı gerçeğidir.

O gece İstanbul 66 Mekanize Piyade Tugayı'nda yaşananları, kader belirleyen kırılma noktasını bu akşam (Pazar, 17 Temmuz, saat 21.00) Ulusal Kanal Yeni Ufuklar programında ayrıntılı konuşacağız. Konuğum o davada yargılanan ve beraat edenlerin avukatı İsrafil Altun. Bilgileri ve gözlemleri aktaracak.

Vatan Partisi Genel Başkanı konuşmasında, Silahlı Kuvvetlerimize, güvenlik gücümüze, milletimize sesleniyordu. Şerefli Türk askerlerine. Onlara güvenimiz tamdı.

Şeref sözcüğü bir Türk askeri için çok sarsıcı...

Genel Başkan, Amerikancı kalkışmaya alet olan askerleri de silah bırakmaya, teslim olmaya çağırdı.

Birinci Ordu komutanının görevinin başında olduğu bilgisini vermesi anlamlıydı.

Bütün partileri, kitle örgütlerini, aramızdaki anlaşmazlıkları bir kenara ayırıp Türkiye cephesine çağırıyordu.

Kalkışma ezilecektir, diyordu. Çok kararlı ve bilerek.

Açıklama değişik merkezlerde dikkatle dinleniyor.

Gerekli yerlere telefonlar ediliyor.

Saatler kırılma zamanını gösteriyor.

Komutanlar askerleri yatakhanelere gönderiyorlar.

Başka ilginç bir gelişme de, bir saat önce talimatlar yağdıran 66 Mekanize Piyade Tugayı komutanı o kırılma saatlerinde firar ediyor.

Halen firarda.

Diğerlerinin de firar saati öyle. Bir hareketlilik başladığı gözlemleniyor.

Millet kapıya dayanmış. Görüntüler var. 2000 kişi deniyor. Değerli avukatımız o günleri aktarırken bir katliamı önledi Vatan Partisi Genel Başkanı aynı zamanda diyor.

Yalnızca Türkiye’nin değil, bölgenin ve dünyadaki dengelerin kaderi değişti.

Ergenekon'dan çok daha büyük bir hezimete uğradılar.

-Ezilecekler! Ezilecekler!

diyordu Genel Başkan, Silahlı Kuvvetlere ve Milletimize seslenirken.

O sıradan bodrum katındaydık, tepemizden uçaklar uçuyordu.

Tıpkı o yağmurlu günde, üzerinde bir ceketle tahliye olduğunda Silivri Cezaevi'nin kapısında parmağını sallaması gibi:

-Mahkum olacaklar! Mahkum olacaklar! Onlar buraya Silivri'ye girecekler

NE YAPACAĞIZ

Fetullahçı Terör Örgütü yargılanırken Silivri'ye gitmeyi içim kaldırmadı. Sanki nispet gibi... oysa bu bir intikam değildi, Türkiye'nin bağımsızlığı ve geleceğine ilişkin sorumluluktu.

Sincan'da Genel Kurmay davasına gittim.

Salona girer girmez, birden ürktüm. Belli ki tanıdılar. Öyle bir kin dolu ve tepkisel bakışlar ki...

Avukat arkadaşlar, “e haklılar” dediler, “çünkü onlar orada olmasalar, sizler orada olacaktınız...”

Aslında olmayacaktık.

Buna izin veremezdik

Basit bir yobaz kalkışma değildi bu. Bu sıradan bir çatışma değildi. Bağımsızlığımıza yönelikti. Emperyalizme, Gladyo'ya boyun eğemezdik.

İki karşıt cephe.

İzin vermedik. Türk Ordusu vermedi. Türk milleti vermedi. Seçenek bırakmadık.

Gelelim yazının başına.

Bugün ne yapacağız?

İçimizdeki düşmanı, söküp atacağız dışarı.

NATO'dan çıkacağız.

HDP’yi kapatacağız.

ABD'nin iki aracını da elinden alacağız.

İkisi de silahlı. NATO silahlı. Zaten çevirmişler etrafımızı.

Bu bir.

Sonra taçlandıracağız zaferimizi.

Sıra patlıcana gelecek.

Üreteceğiz.

Nasıl?

Mazot şöyle... şu böyle...

İyi ya tam da ilacı. Sağına bak petrol, kuzeye güneye bak doğal gaz.

Bizde bilgi birikim, sanayici, çiftçi, bilim insanı, sanatçı çok... yerinde duramıyor.

İlle de üreteceğim diye tutturmuş...

Safımızı dosttan yana, kazan kazandan yana, sanattan şarkıdan türküden portakala fındıktan, fıstığa makineye, ilaca, fistana al gülüm ver gülümden yana belirleyeceğiz.

Hadi bakalım!

Yine bir heyecan sardı beni!

Şu halimi bir görseniz...

Dur diyeceksiniz, telaşlanma ... o günler yakın!

Ben de biliyorum da...

Gelin de yüreğime anlatın.

Kuş olası var!

15 Temmuz