ABD ve NATO namlularının hedefindeyiz
Kimsenin gözüne uyku girmiyor
Bölgemizde ve Türkiye’de olaylar ne kadar hızlı gelişiyor.
Bazen yetişmek zor oluyor.
Bilgisayarımız kucağımızda.
Edirne yolundayız.
Biraz önce Erzincan Kültür ve Eğitim Vakfı’nın (EKEV) Doğu Perinçek’e verdiği teşekkür belgesini onun adına aldım.
Son hızla Edirne sınırımızdan ABD ve NATO tanklarına bayrak göstermeye, hak ettikleri yanıtı vermek üzere yükselen sese yetişmeye çalışıyoruz.
Baktım yazı yazma zamanı değil… o heyecanı ve coşkuyu yaşamak gerekir.
Seferî olma hakkımızı kullandık.
Yazıyı bugüne erteledik.
EDİRNE’DE OLMAK VARDI
Gerçekten orada olmalıydınız.
Edirne 1363'ten 1453'e kadar Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yapmış bir kent.
Yeni bir çağın açılışını başaracak birikimi bağrında beslemiş büyütmüş… Koskoca Bizans İmparatorluğunu yıkmışız.
O tarihî olarak ömrünü doldurunca, yerine yenisini kurma zamanı gelmiş… onlar da bu bereketli topraklarda boy vermiş.
Türk Devrimi sahneye çıkmış.
DAĞLARINDA GAZAL-İ HÜRRİYETLER GEZER
Edirne üç nehrin buluştuğu düzlük bir ova… ortasında Mimar Sinan’ın 80 yaşında bitirdiği “ustalık eserim” diye övündüğü, Bizans’a inat kubbesinde, camında, çerçevesinde, insan eli yapımı olduğuna inanması güç o incecik zarif minarelerinde, simgeleşen lalesinde 15 bin kişinin emeğini barındıran Selimiye Camii…

BASMAYIN DAMARIMIZA
Ama sakın haa basmayın damarına… etrafındaki dağlarda Hürriyet Kahramanı diye ad takılan Resneli Niyaziler gezer… ki onlar 1908 Devrimi’nin kıvılcımını çakmışlar… soluğu İmparatorluğun başkentinde İstanbul’da almışlar.
AYNI HEYECAN
İşte Edirne’nin o alanında aynı heyecan.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek kürsüde konuştukça giderek tarihten aldı taa… bugüne getirdi…
Köy köy… kişi kişi… bütün Trakya’nın kahramanlarını… şimdi hasta yatağında yatan… yoğun bakıma girerken Vatan Partim çok yaşasın diyen… o yolları döşeyenlerin adlarını tek tek saydı… Dozerci Refik’i bir kahve toplantısında tanımıştım… Karaoğlan köyü muhtarının Fahrettin’in adı anılınca eşi kalabalığı yara yara yanıma geldi… sahnede yerini aldı yumruk havada… bayrak elden ele geldi… geldi… binlerle birleşti.

VE ÇELİĞİMİZE SU VERİLDİ
İlk defa bir mitingte ağladım.
Meğer tek ben de değilmişim.
Ama esas çeliğimize su verildi.
Hey yaratana kurban bu nasıl bir miras böyle!
Sandım ki bir yerden "gazal-i hürriyet" çıkıverecek.
Hastalarımız iyileşecek.
Millet yay gibi.
Yürüyüp Ankara’ya gidiverecek.
Nasıl yürümeyiz…
Kimsenin gözüne uyku girmiyor.
30 kilometre ötemizdeler.
ABD ve NATO namlularının hedefindeyiz.
Bir bildikleri var.
Haksız değiller.
Ama bizim de bildiğimiz var.
Gereken yanıt verilecektir.
Türkiye’min her köşesinin taşı toprağı altındır
Değil ABD, NATO… dünya üzerimize yıkılsa gelse yan gözle bile baktırmayız!
Erzincan Kültür ve Eğitim Vakfı, 32 yıllık bir kurum. İstanbul gurbet kentidir. Taşı toprağı altındır derler. Artık kim çıkarmış o lafı bilmiyorum, günahı onun boynuna diyeceğim ama söyleyene değil söyletene bakmak gerekir diyenlerdenim.
GURBETE ÇÖZÜM BULMALI
Neden?
Çünkü şikayet edip dizlerini dövenlerden değilim.
Sorunu çözmenin yolu sebep olanı bulup çıkarmaktan geçer…
Yandan yandan muhalefet de işe yaramaz. Sorumluluk yüklenmeli.
Devlet yönetimini ve karar vericileri şööyle bir hizaya sokmak gerekir.
Hem de ekonomiden uluslararası ilişkilere, şehir plancılığından, yerel yönetimlere, eğitim sistemine kadar her alanda…
MEMLEKET HASRETİ BAŞKADIR
İstanbul’da Anadolu’nun her kentinden insan var. Kalkmış gelmişler. Memleket hasreti başkadır. 15 gün uzakta kalsanız burnunuzda tüter. Ekmeği… suyu… başka mıdır…
Evet!
Başkadır!
Arada rekabet tartışması çıkmasın diye sıralamayı yazmayacağım ama Erzincanlılar İstanbul’da en kalabalık gurbet özlemi çeken illerimizden biri…
Öyle olunca herhalde birbirlerine sokuluyorlar…
Çok da örgütlüler.
Dernekler, vakıflar, kadın kolları, halk oyunları, sazlar, türküler… hepsini yaşatıyorlar…
Her cuma köyümüzden ekmeğimiz bile gelir… o kadar diyeyim yani…
Neyse…
BEYKÖYLÜ OLMANIN AYRICALIĞI
Köyümüz dediğime de bakmayın. Erzincan ili, Kemaliye ilçesi, Apçağa Köyü aslında çoğunuz bilir, benim “beyköyüm”…
Zaten Erzincan Kültür ve Eğitim Vakfı’nın kahvaltısında Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım ve EKEV Başkanı Sadık Ağca’nın elinden Doğu Perinçek adına teşekkür belgesini alırken ben de Erzincanlılara kendi adıma teşekkür ettim. Bir yanım Kafkasya, Karadeniz, öteki yanım Rumeli, Trakya; bir yanım Ege ve Akdeniz’de Yörük ve Türkmen… Doğu bölgesi yoktu. Evlilik dolayısıyla onu da tamamladık, onların sayesinde nereye gitsem “dört köşe Türkiyeli” olmakla övünüp duruyorum.
DOĞU SINIRINDA GÖREV
Vatan Partisi Genel Başkanı, vatan savunması için Edirne sınırımızı tutmaya gittiği için, bize de Doğu sınırımızda görev düştü.
Başımız üzere.
Dördüncü köşem. Pek kıymetlimdir.
Kemaliye, özellikle Apçağa; Fırat’ın kolu Karasu kıyısında dağlık yar kenarında.
Zor bir coğrafya.
Doğu Perinçek hep söyler, “benim memleketlilerim yalnızca vatan toprağı için değil taşı, kayası için de şehit düşmüştür” diye…
Onun için inanın bilerek söylüyorum, bütün Türkiye’min her köşesinin taşı toprağı altındır.
Değil ABD, NATO… dünya üzerimize yıkılsa gelse… vermek bir yana yan gözle bile baktırmayız.
Öyle değil mi…