18 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD’nin talihsizliği

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinin son yıllarda aldığı biçime farklı bir açıdan bakıldığında ilginç bir manzara ortaya çıkıyor. CHP’ye Ak Parti karşısında etkisiz kalsın diye müdahale eden ABD, sonraki yıllarda etkisizleştirmenin bedelini ödedi. CHP’nin güç toplamakta olağanüstü güçlük yaşaması nedeniyle Ak Parti’ye karşı bir benzemezler koalisyonu oluşturmak zorunda kaldı.

2010 yılında Deniz Baykal’a yapılan kaset komplosunun nedeni CHP’nin tam denetim altına alınmasıydı. Gerek yaklaşan anayasa referandumu gerekse açılım sürecinin başarısı gibi işler CHP’nin desteği sayesinde sağlanacak bir toplumsal mutabakat görüntüsünü gerektiriyordu. Kaset operasyona maruz kalarak yönetimi değiştirilen CHP’ye verilen görev, düşük profilli muhalefet yaparak, işlerin yürütülmesini kolaylaştırmaktan ibaretti (1). İşlerin ABD’nin istediği biçimde yürütüldüğü yıllarda Kılıçdaroğlu CHP’sine, “yedek lastik” rolü verilmişti.

Ak Parti ile FETÖ arasında kavga başladıktan sonra işler değişti. ABD, Erdoğan’ın üzerini çizince CHP uluslararası sistemin iktidar için tam desteğini almaya başladı. Fakat arkada kalan dönemde CHP iki sebepten dolayı bir türlü iktidar seçeneği haline dönüşemedi. Birincisi, Türk milletinin büyük çoğunluğu hem FETÖ’nün niyetini anlamış hem de PKK’nın silah bırakmaya ikna edilemeyeceğini, aksine açılım sürecini kuvvet toplama fırsatı olarak değerlendirdiğini anlamıştı. Mesele Türkiye açısından bir beka meselesiydi. CHP ise geçmişte hükümete muhalefet etmesi gereken yerde düşük profil göstermiş, şimdi tam da desteklemesi gereken yerde yıpratmaya başlamıştı.

2014 sonrası dönemde hatalı siyasal mevzilenme, CHP’nin siyasal etki yaratmasını engelledi. İkinci sebep, yedek lastik görevi için tasarlanmış kadroların, yetenek ve birikimlerinin daha büyük görevler, daha yüksek nitelik gerektiren işler için uygun olmamasıydı. Her görev, o görevin gereklerine uygun kadrolarla yerine getirilebilir. İktidar umutlarını ABD’den verilen tüyolara, moral desteğe, bilgi akışına, önerilere vb. bağlamış; kendine ait bir stratejisi, düşüncesi, çözümlemesi olmayan bir parti liderliği, yedek lastik görevi için uygundur ama daha fazlası onun yeteneğini aşar. ABD, kuvvet toplamasın diye operasyon yaptığı partiyle, şartlar değişince iktidar seçeneği yaratmaya çalışmak zorunda kaldı. ABD’nin kendi çıkar hesapları açısından uğradığı talihsizlik, Türkiye’nin elini kuvvetlendirdi.

CHP’nin güç toplaması bir türlü sağlanamayınca, bir benzemezler koalisyonu oluşturuldu. Bu koalisyon, bugün aritmetik toplamda belirli bir kuvvete erişmiş görünüyor. Ancak bu koalisyonun birleştikleri ortak nokta, arkada kalan dönemde denenmiş ve sürdürülemez hale geldiği görülmüş sıcak paraya dayalı genişlemeden ibaret. Bu amaçla Batı sistemi ile tam uyum ve bütünleşmeyi savunuyorlar. Bu da, asıl sorunlarının iktidar olduktan sonra başlayacağını gösteriyor. Ortada Türk toplumunun acil sorunlarını çözebilecek hiçbir program görünmüyor.

Koalisyon ortaklarının siyasi hırsları ve ideolojik motivasyonları arasındaki benzemezlik de, bir arada tutulmalarını ayrıca güçleştiriyor. Üstelik işin bu kısmı şimdilik siyasi denklemlerde en az hesaba katılan değişken durumunda. Muhalefet cephesinde her türlü siyasi hırs, genel bir demokratik özlem ortak paydasının arkasında gizlenebiliyor. Ama bu uzun sürmeyecektir. Çünkü irili ufaklı muhalefet partilerini bir araya getiren motivasyon, siyasi çıkarlarını milli menfaatlerin ardına koymalarını sağlayacak türden değil. Ayrıca CHP ve İyi Parti’nin kendilerine aritmetik olarak muhtaç olduğunu hesaplayan bileşenler azami siyasi faydayı sağlama beklentilerini sonuna kadar sürdürecekler. Kısacası önümüzdeki süreçte, ABD’nin Türkiye’ye kendi isteklerini dayatma hırsı bakımından yeni talihsizlikler yaşaması kaçınılmaz görünüyor.

(1) Bkz. Turhan Özlü, Y-CHP, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015