Abdulkadir Selvi’nin düştüğü çatalçıkmaz
Türkiye’de bir kesim Donald Trump sevdalısı var.
Başta AK Parti geliyor. Özellikle ekonomide çıkmaza giren AK Parti Hükûmeti, umudunu Trump’a bağladı.
AK Parti’ye yakın gazeteler ve köşe yazarları da sık sık Trump'a bel bağlayan yazılar yazıyorlar. Onların tipik bir örneği Abdulkadir Selvi. “Trump bize lazım” başlığını attı son yazısına. ABD derin devletinin Trump’ı ortadan kaldırmak istediğine dikkat çekiyor. Elon Musk’ın çıkışlarını da derin Amerika’nın Trump’a mesajı olarak niteliyor Selvi. Fakat Trump’ı kitlesel eylemlere aşırı güç kullanmakla itham ediyor. “Trump’ın içine biraz Putin, biraz Şi, biraz da Kim Jong-Un kaçmış durumda.” diyerek gözlemini belirtiyor. Tüm değerlendirmelerini şu cümle ile özetliyor: “Suriye sürecinde, Netanyahu’ya karşı tavrında ve PKK’nın silah bırakma aşamasında Trump, bize lazım. Özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilişkileri nedeniyle. O nedenle uzun ömürlü olmalı.”
TEKELCİ BÖLÜNMEDE TARAF TUTANLAR
Trump, Atlantik sisteminin yıkıntılarının içinden çıkan bir figür. ABD’nin haraç sistemi çöktü. Böylece ABD bir yol ayrımına girdi. “Bu sistemi sürdüremeyiz, içimize dönelim.” diyen gerçekçilerin temsilcisi Trump ile haraç sistemini sürdürmeyi savunan küreselciler içinde bir mücadele yaşanıyor. Selvi, haklıdır. ABD derin devleti ikinci çizgiyi sürdürmeyi savunuyor. Fakat bu bölünme, ABD’nin tekelci sermaye arasındaki bir bölünmedir. Selvi’ler, bu tekelci bölünmede; gerçekçi ABD’den yana taraf oluyorlar.
Maalesef Selvi’lerin bu tuttukları tarafların hiçbirinde çözüm yok. ABD bir iç savaşa gidiyor. Çünkü Trump’ın derin devleti temizle ile derin devletin Trump’ı ortadan kaldırma çizgisinde, yumuşak bir çözüm görülmüyor. Bu iki çizginin de ABD ordusu içinde bulunması, eyaletler arası kamplaşmalar da bunu gösteriyor. ABD’nin çatalçıkmazı burada. Selvi’ler bu denklemde ABD halkını hiçe sayıyorlar. Önümüzdeki dönem yavaş yavaş tarih sahnesine çıkan ABD halkını da göreceğiz.
ABD’NİN STRATEJİSİ DOĞU AKDENİZ’E ODAKLANMAK
Trump’tan büyük umutlar besleyenler şunu görmüyor:
Trump’ın temsil ettiği tekelci sermaye, Rusya cephesinde ve Çin cephesinde belli uzlaşmalara gidiyor. Fakat Doğu Akdeniz’e odaklanma stratejisi izliyor. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile eşgüdüm oluşturdu. Doğu Akdeniz enerji üretiminde eşsiz. Ayrıca Çin gibi ülkelerin enerji sevkiyatları buradan. Yani Çin’i Pasifik’ten değil, Hürmüz Boğazı’ndan sıkıştırma planları var. Yine ABD medyası, son günlerde İran ile savaşı kışkırtıyor. Bu da ABD’nin bölgemizden kısa sürede çekilmeyeceğini gösteriyor.
Yine Trump’ın Büyükelçisi Tom Barrack’ın Lozan’ı hedef alması, Trump’ın Filistinlileri Gazze’den sürme planları hep bu merkeze oturan kavramlar. ABD’nin Yunanistan’a kurduğu üsler de, “Kürdistan” adı altında bir “İkinci İsrail” devletçiği kurma planlarının devamı. PKK’nın fesih sürecinde de iki çizgi var. “Kadife eldiven içinde demir yumruk” diyenler ile “Türkiye himayesinde Kürdistan”cılar. ABD’nin Türkiye’yi büyütme vaadiyle küçültme siyasetlerini izlendiği Büyükelçi Barrack’ın sözlerinden anlaşılabiliyor.
Birkaç gün önce biten ve Türkiye’yi hedef alan Dedeağaç’taki ABD-NATO tatbikatlarına Selvi’lerin susması, rastlantı değil. Bu “Trump bize lazım” siyasetinin sonucu. Meseleye Türkiye’nin önündeki bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve Üretim Devrimi süreçlerinden bakmazsanız, oraya konumlanırsınız.
O çatalçıkmaz sizi de götürür.
AK Parti’nin sıcak para ekonomisine bağımlılığı ve ABD’nin baskıları sonucu Erdoğan yönetimi, 2023 seçimlerinin hemen öncesinde Washington yönetimiyle uyumlu bir yönelişe girdi.
İşte bütün yazıların sebebi bu. Bu yöneliş, Trump ile işbirliği beklentileriyle sürüyor.
Fakat Trump sevdalılarının anlayamadıkları şu:
Trump’la el ele bir çözüm yok.
Ama Türkiye’nin birikimi, millî devleti, bir yanda da Yükselen Asya Uygarlığı var.
Türkiye’nin geleceğinde Trump’a rağmen devrim var.
Bize bir Trump lazım değil. Üreticilerin Millî Hükûmeti lazım.
Hasta adam
SALİH TUNA-SABAH
En son California'daki olaylarla birlikte bütün göstergeler, "ABD imparatorluğunun" tastamam çöküşünü işaret ediyor.
ABD Başkanı Trump'ın sokak eylemeleri dolayımında "Dış güçler" vurgusu yapması veya "Ülkemizin parçalanmasına izin vermeyeceğiz" manasına gelen sözler sarf etmesi kulağa tuhaf gelebilir. (…)
Osmanlı'dan farklı olarak ABD zamanla "hasta adam" olmamıştır, fabrika ayarları hastalıklıdır.
Bunu da en yetkin şekilde Fransız Müslüman düşünür Roger Garaudy teşhis etmiştir.
Filozofumuz ABD'yi "çöküşün öncüsü" mesabesinde görür.
Haksız da değildir. ABD'nin öncülük ettiği kapitalist modern paradigmaya göre insan, tüketici bir araçtan ibarettir.
Hâliyle insan pazarlanabilir hedef kitleye indirgenmiştir. İnsanın değeri pazardaki "verimliliğinden" kaynaklanır.
Gazze'de çocukların paramparça edilmesini, Gazze'nin soykırımdan geçirilmesini silah yardımlarıyla desteklemek, bu hastalıklı insan telakkisinin doğal sonucudur.
Fabrika ayarları hastalıklı olanlar için sadece güçlü olanın hukuku vardır.
Bundan sebep hem hukuka bağlı olmanın şampiyonluğuna soyunup hem de İsrail'in Gazze soykırımını mahkûm eden Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni tehdit edebiliyorlar.
Alışmasın!
MELİH AŞIK-MİLLİYET
Öğle vakti Bahariye Saray Pastanesi’nde oturuyorum...
Bir küçük kız belirdi...
8 - 9 yaşlarında var ya da yok.
Bir Roman çocuğu...
Masaları dolaşıyor...
- Teyze karnım aç bana bir börek alsana...
Kadın yüzünü çeviriyor...
- Amca bana bir börek alsana…
- Amca gözünün önündeki kızı görmüyor gibi yapıyor...
Neyse ki biraz ötede oturan bir genç kız, garsona döndü, çocuğa bir börek vermesini söyledi...
Çocuk böreği aldı, meğer kardeşi de biraz ötede duruyormuş, ona doğru yürüdü, böreği bölüştüler yiye yiye uzaklaştılar...
Yanımdaki kadınlara kulak misafiri oldum...
Biri kendini hesap vermek zorunda hissetmiş olmalı ki:
- Alışmasınlar şekerim, dedi, parasında değilim ama alışmasınlar...
Öteki destekledi:
- Alışmasınlar dilencilik iyi bir şey değil...
Teyzeler mazereti bulmuştu...
Alışmasınlar...
Peki ne olsunlar?
Hırsız olsunlar!
Sonra sustular...
Önlerindeki dondurmalı keşkülü yemeye devam ettiler...