25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD’ye bel bağlayan politika felaket getirir

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Seçimler nedeniyle kamuoyunun dikkati iç politikadaki gelişmelere kilitlenmişken, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın bu ay ortasında ABD’de yaptığı temaslar arada kaynadı. Oysa Kalın’ın temasları iki ülke arasındaki ilişkilerdeki genel gidişatın ötesinde Türkiye’deki seçimlerle bağlantısı bakımından önemliydi. Kalın hem yönetimden yetkililerle hem de Kongre üyeleri ile görüşmeler yaptı. Basına yansıyan resmi programa göre, Kalın’ın yönetimden görüştüğü iki kişi, Beyaz Saray’da ABD Başkanı’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile Dışişleri Bakan Yardımıcısı Victoria Nuland idi.

Ulusal Güvenlik Danışmanlığı ABD yönetiminde kilit görevlerden birisi. Danışman diye adlandırılmasına bakmayın, ABD Başkanı’nın katılmadığı Ulusal Güvenlik Konseyi toplantılarına başkanlık eden kişi. Türkiye’deki Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği görevinin, yapısı değişmeden önceki rolüne benzetilebilir. Bugün bu görevi yürüten Jake Sullivan da, Obama zamanından beri Ulusal Güvenlik Konseyi’nde önemli görevler üstlendi. Obama yönetiminde, önce Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un yardımcısı, ardından siyaset planlama dairesi müdürü olarak görev yaptı. Daha sonra, dönemin Başkan Yardımcısı olan Joe Biden’ın ulusal güvenlik danışmanıydı. Dolayısıyla o günlerde temelleri atılan, bölgemize yönelik politikalarda etkin rol almış bir kişi. Victoria Nuland, neo-con şahinlerden, Ukrayna’daki turuncu devrimin baş mimarı, ABD’nin PKK’ya destek vermesini savunan ABD çelik çekirdeğinin en etkin operasyonel görevlilerinden.

ERDOĞAN: VERDİĞİMİZ SÖZÜ YERİNE GETİRECEĞİZ

Kalın’ın ABD temaslarıya ilgili Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Görüşmelerde; ikili siyasi ve ekonomik ilişkiler, Türkiye'de meydana gelen depremler, savunma sanayii alanında işbirliği, enerji güvenliği, terörle mücadele, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik süreçleri, Rusya-Ukrayna savaşı, Güney Kafkasya ve Azerbaycan-Ermenistan müzakere süreci konularının değerlendirildiği” belirtildi. Açıklamada, “Türkiye’nin ilkesel olarak NATO’nun açık kapı politikasını desteklediği, Üçlü Mutabakat çerçevesinde İsveç ve Finlandiya’nın taahhütlerini yerine getirmesinin süreci hızlandıracağına vurgu yapıldığı” kaydedildi.

14 Mayıs’taki Sullivan-Kalın görüşmesiyle ilgili Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada “Sullivan, ABD'nin İsveç ve Finlandiya'nın bir an önce NATO üyesi olması gerektiği görüşünün altını çizdi” dendi. Victoria Nuland da, Kalın ile görüşmesinden sonra sosyal medya hesabından, “İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılımı ile ikili ve bölgesel işbirliği konularını ele aldık” diye yazdı.

Bu görüşmeler sürerken Ankara Finlandiya Cumhurbaşkanı’nı ağırlamaya hazırlanıyordu. Erdoğan’ın 15 Mart’ta grup toplantısından sonra Finlandiya'nın NATO üyeliği ile ilgili olarak sorulan bir soru üzerine, “Cuma günü gelsin Sayın Cumhurbaşkanı ile bir görüşüp verdiğimiz sözün gereğini yerine getireceğiz” demesi dikkat çekti. Nitekim Finlandiya Cumhurbaşkanı’nın ziyareti sırasında Türkiye’nin bu ülkeye NATO üyeliğiyle ilgili onay sürecinin başladığını Erdoğan duyurdu.

Kalın’ın, 25 Mart’ta NTV’de katıldığı bir programda da İsveç’e Türkiye’nin kapıyı kapatmadığını vurgulaması dikkat çekti.

STRATEJİK TERCİH

Bu açıklamalara bakılarak, Erdoğan yönetimi Finlandiya gibi İsveç için de bir süre sonra yeşil ışık yakacağı söylenebilir. Peki bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Aslında Ankara’nın geri adımı geçen yıl haziran ayındaki NATO Zirvesi’nde üçlü mutabakat imzasıyla başlamıştı. Gerisi kamuoyunu oyalama amaçlı laf kalabalığından başka bir şey değildir.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğini bir an önce sonuçlandırılmasının, Atlantik’in sadece Rusya’yı geriletmek için değil aynı zamanda daha geniş ölçekte Asya’ya karşı saldırısında güncel plandaki en önemli hamlesi olduğu biliniyor. ABD bu nedenle Türkiye üzerine baskı kuruyor. Erdoğan yönetimi ise Türkiye’nin nesnel çıkarlarına karşı olan bu ABD talebini, Washington’a karşı bir pazarlık kartı olarak değerlendirme politikası izliyor. Böylece ABD’nin Erdoğan yönetimine karşı pozisyonunu yumuşatmasını sağlama hesabı yapılıyor.

Oysa özellikle son iki yıldır “İsrail ile normalleşme, Suriye’de PKK’ya yönelik harekatın yapılmaması, Esad yönetimiyle ilişkilerin kurulmaması, NATO’nun doğuya doğru genişlemesine destek, Rusya’ya yaptırımlar konusunda ABD’den gelen taleplerin bazılarının uygulanması” gibi ABD’nin baskısını ortadan kaldırma gerekçesiyle izlenen siyasetlerin tam tersi sonuçlar verdiği görülüyor. ABD’den korkarak, karısında geri adım atarak herhangi bir kazanım elde edilmediği ortada.

Sonuç: ABD’ye bel bağlayanlar hezimete uğrar!

ABD NATO Seçim