Yandex
22 Mart 2025 Cumartesi
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Avrupa mezarlarındaki kutsal Filistin toprağı!

Latif Bolat

Latif Bolat

Gazete Yazarı

A+ A-

Besbelli ki, Batı dünyası bize Haçlı Seferlerini her köşe başında ve her gün hatırlatacak. Bunun sorumluları ise yine kendileri olacak elbette. Trump’ın, Kapalıçarşı esnafının yaptığı pazarlıkta, yüksekten fiyat verip, daha azına kazık atması misali, Gazze için öne sürdüğü inanılmaz saçmalıktaki teklifi, yine 1095 senesini aklımıza getirdi. İnsanın “yahu bir gün de böylesine Haçlı kafası ile siyaset yapmayın da normalleşelim ve rahatlayalım” diyeceği geliyor.

Trump’ın Gazze’yi Filistinlilerden temizleyip, lüks deniz kenarı, Miami usulü şehirler yapma önerisi, 1095 Birinci Haçlı Seferi’ndeki Venedik ve Cenovalı tüccarları aklımıza getirdi. Trump bu haliyle, Papa 2. Urban’ın kutsal savaş çağrısı üzerine, gemileri ile zalim Haçlı askerlerini kutsal topraklara taşıma teklifinden dolayı, ellerinde kâğıt kalem, kar-zarar hesabı yapan gemi sahibi tüccarlar gibi.

Avrupa mezarlarındaki kutsal Filistin toprağı! - Resim : 1

ASKER GÖTÜRÜP TOPRAK GETİRMENİN LÜKS KAZANCI

Venedik’ten ve Cenova’dan Haçlı askerini getiren gemilerin, geriye boş gitmesini bir türlü kar hesaplarına sığdıramayan tüccarlar, olağanüstü bir yaratıcılıkla yeni bir yol uydurmuşlardı: Eğer kutsal topraklara gidemeyeceksen, o aynı kutsal topraklar senin ayağına gelemez miydi? Eğer İsa’nın gömüldüğü topraklara gömülüp de onun öteki dünyadaki yardımına nail olamayacaksan, aynı topraklar Avrupa’ya getirilip, onun içine gömülmek de aynı sonucu vermez miydi acaba? Kutsal toprak, Filistin’de de Venedik’te de aynı kutsallığı taşımıyor muydu ki zaten? Papa’dan da aldıkları onay sayesinde, bu sorulara verilen cevaplar hep olumluydu. Ve yıllar boyu, İtalya kıyılarından Filistin’e Haçlı askeri taşıyan gemiler, boş olarak döneceğine, Filistin’den kazılan ve ambarlarına doldurulan “kutsal toprak” yükü ile, Avrupa’nın binbir türlü şehrindeki mezarlıklara toprak taşınmıştı. Her şehrin, bu kutsal topraklardan oluşan özel bir mezarlık köşesi olacaktı bundan sonra. Büyük paralarla satın alınan bu “kutsal topraklı mezar” sayesinde, İsa’nın himmetine kavuşacaktı zengin Avrupalılar!

Bize 930 sene önceki yaşanmış bu hikâyeyi hatırlatan, Trump’ın Amerikalı ve Avrupalıları Gazze’ye getirip, Filistinlileri “kutsal olmayan” başka topraklara sürme teklifi oldu. Yani Haçlı kafası aradan değil 930 sene, 9300 sene de geçse değişmeyecek vesselam.

Avrupa mezarlarındaki kutsal Filistin toprağı! - Resim : 2

EMEVİ CAMİSİ’NDEKİ İSYAN

Ramazan ayının başlamasına az bir sürenin kaldığı bugünlerde, konu ile ilgili aklımıza gelen bir başka 930 senelik hikâye de Şam’ın Emevi Camisi’nde geçmişti.

Saçları kökünden kazınmış bir grup adam, Şam’daki Emevi Camisi’nin orta yerine doğru sessizce ilerledi. Ellerinde bezden çıkınları vardı, belli ki içi doluydu. Günlerden Cuma olduğu için Şam’ın bu Ulu Cami’de Cuma namazına gelenler büyük bir kalabalık oluşturmaktaydılar. Saçsız grup sessizce ve büyük bir özgüven ile kalabalığı yararak imamın hemen arkasında yere bağdaş kurup oturdular. Ve ellerindeki bez çıkınlarını yavaşça halinin üstüne açıp, yufka ekmek ve peynirden oluşan azıklarını yavaşça atıştırmaya başladılar. Bunu da etraftakilerin gözlerinin içine özellikle bakarak yapmaktaydılar.

Aylardan Ramazan ve yıllardan 1099 idi. Hele de bir Cuma namazı öncesinde, herkesin oruçlu olduğu bir camide, böylesine günahkâr ve gavurcasına olan bir eylemi yapan bu saçları kazınmış grup insan da kimlerdi? Deli miydiler? Akıllarını mı yitirmişlerdi? Belalarını mı aramaktaydılar?

İmam da dahil etraftaki cemaat çullandı bu grubun üzerine. Biraz sonra Şam kadısının huzurundaydılar. Hoşgörüsüz kalabalık, kadının evine gelene kadar, ellerinde ne varsa vurmuşları bu saçları kazınmış insana. Hepsinin elbiseleri paramparça olmuştu ve kafalarından kanlar akmaktaydı.

KUDÜS SOKAKLARINDA KAN DİZ BOYU

Avrupa mezarlarındaki kutsal Filistin toprağı! - Resim : 3

Daha dün, İslam dünyasının gözbebeği Kudüs’ün Haçlı ordularının insafsız saldırıları karşısında düştüğü haberleri gelmişti. Kudüs’ün Müslüman ve Yahudi nüfusu toptan kılıçtan geçirilmişti. Haçlı askerlerinin atları, Kudüs sokaklarında dolaşırken, dizlerine kadar Kudüslünün kanına batmaktaydı denir, o günden bu yana, yani bin yıldır.

Saçları kazınmış adamlar, Şam kadısının huzurundaydılar. Sorular soruluyordu: Siz kimsiniz? Nasıl cüret edersiniz? Ramazan ayında hem de Ulu Cami’nin ortasında hem de Cuma gününde oruç bozmaya? Deli misiniz, divane misiniz, yoksa Hristiyan Haçlı ajanları mısınız? Bunun cezasının kellelerinizin vurulması olduğunu bilmez misiniz?

MÜSLÜMAN KANINI GÖRMEYENE HESAP VERMEYİZ!

Avrupa mezarlarındaki kutsal Filistin toprağı! - Resim : 4

Uğradığı saldırıdan kanlar içinde kalmış, grubun lideri olduğu belli olan uzun boylu, gür simsiyah sakallı adam, kızgınlıktan gözleri fırlayacakmış gibi duran kadıyı bile korkutan ve utandıran bir eda ile cevapladı bu soruları:

“Daha dün kutsal Peygamberimizin kutsal şehri Kudüs’te akıtılan Müslüman kanına ses çıkarmayan, Haçlı askerlerinin tecavüzüne uğrayan Müslüman bacılarımızın çığlıklarını duymazlıktan gelen, ta Avrupa’dan gelen Frenk askerlerinin en güzide İslam şehrini kanla işgaline ses çıkarmayıp, öylece oturan bir millete, bozduğumuz bir günlük oruç için hesap verme zorunluğu görmüyoruz.”

Kudüs’ün işgaline karşı bu ilginç yöntemi geliştiren ve yüreklerindeki ağıtı eyleme dönüştüren bu bir grup adsız insan, açıklamalarının tüm doğruluğuna ve haklılığına rağmen kılıçtan geçirildiler elbette. Çünkü oruç bozmanın günahı, kutsal Kudüs’ün işgalinde akıtılan kanlara sessiz kalmanın günahından çok daha ağırdı, kadı efendinin hükmüne göre.

DOĞU CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK!

Bir avuç adsız kahramanın yarattığı bu efsanevi öykü, tam 930 senedir söylenir durur İslam topraklarında. Bunun utancı yaşanır nesilden nesile, her ne kadar Selahattin Eyyubi bir müddet sonra Kudüs’ü geri almış olsa da Haçlılardan. Önemli olan, gerektiği zaman doğru tavrı almamaktır çünkü. Geç kalınmış adalet ve tepki yok hükmünde olabilmektedir çoğu zaman.

Bu 930 senelik hikâyeyi neden mi hatırladık şimdi? Çünkü söz konusu olan şehir yine Şam, Suriye’nin başkenti. Yine İslam dünyası, ABD ve Avrupa’nın açıkça haksız ve zalimce saldırısı altında. Özellikle de Suriye, Lübnan ve Filistin cephesi kan revan içinde bırakılmış. Yine Müslüman halklar şu ya da bu aldatmacalarla birbirine düşürülmüş ve olan bitenin farkına bile varamamakta. Yine işbirlikçi yöneticileri tarafından uykuya yatırılıp, aldatılmakta.

İslam dünyasında, bir grup insan o saçları kazınmış protestocular gibi, ölesiye durumu anlatmaya çalışmakta bölgenin Müslüman halklarına. Suriye’ye ve Filistin’e yapılan Haçlı zulmüne gönüllü ortak olan, Haçlıların siyasi numaralarında gönüllü aktörlük yapan, bir ikisi hariç tüm İslam ülkeleri yöneticileri, 1099’daki Şam kadısının talihsiz rolünü oynamaktalar yeniden.

Gazze Filistin