Baştan başa Azerbaycan - 2
Ağdam, Azerbaycan-Ermenistan arasında yaşanan talihsiz savaşlara sahne olmuş bir yer…
Ağdam Neresidir?
Ağdam, Güney Kafkasya’da, Azerbaycan’ın doğusunda yer alan bir şehirdir. Dağlık Karabağ bölgesinin hemen doğusunda konumlanmıştır. Adı Türkçe kökenli olup genellikle "Ağ" (beyaz, parlak) ve "dam" (dam, bina) kelimelerinin birleşiminden türetildiği düşünülür. Anlamı "aydınlık ev" ya da "parlak yapı" olarak yorumlanabilir.
Savaş Öncesi Ağdam
Sovyetler Birliği döneminde Ağdam, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı gelişmiş bir kasabaydı. Özellikle:
-Tarım (üzüm, pamuk, tahıl),
-Sanayi (şarap üretimi, gıda sanayii),
-Kültür ve eğitim (tiyatrolar, okullar, müzeler) gibi alanlarda güçlüydü. Ağdam aynı zamanda Karabağ’ın en büyük şehirlerinden biri olarak kabul edilirdi. Nüfusu savaş öncesinde 150.000 civarındaydı.

Dağlık Karabağ Savaşı ve “Hayalet Şehir”
1990’larda Sovyetler’in dağılmasının ardından başlayan Dağlık Karabağ Savaşı sırasında (1991-1994), Ağdam büyük yıkıma uğradı.
-1993’te Ermeni güçleri Ağdam’ı işgal etti.
-Azerbaycanlı nüfus şehri terk etmek zorunda kaldı (yaklaşık 100.000 kişi).
-Şehir tamamen yağmalandı ve yakıldı.
-Binaların çoğu yıkıldı ya da harabeye döndü.
-Uzun yıllar boyunca “Hayalet Şehir” olarak anıldı.
2020 Karabağ Savaşı ve Ağdam’ın Geri Alınması
2020’deki İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra varılan ateşkes anlaşması gereği:
-Ağdam 20 Kasım 2020’de Azerbaycan’a iade edildi.
-Azerbaycan ordusu şehre yeniden girdi.
-Şehir şu anda yeniden imar ve canlandırma sürecinde.
Kültürel ve Tarihi Miras
-Ağdam Cümə Məscidi: Ayakta kalan az sayıdaki yapılardan biri. İşgal döneminde ağır hasar görmüş ama yeniden restore edilmeye başlanmıştır.
-Ünlü şahsiyetler: Ağdam, Karabağ müziğinin ve mugam geleneğinin merkeziydi. Özellikle Khan Shushinski gibi sanatçılar bu bölgeden çıkmıştır.
Kültürde Ağdam
Ağdam, Azerbaycan halkının hafızasında acı, hasret ve vatan sevgisiyle yer etmiş bir semboldür. Birçok şiir, türkü ve romanda Ağdam’ın işgali, boş kalması ve özlemi anlatılır.
Kente girer girmez savaşın pis, acımasız ve nefret edilesi yüzü karşılıyor, harabeye dönmüş evler, boş tarlalar….Burada bu duygularla hareket ediyorsunuz. Hemen aklınıza, vatan savunması dışında, savaşın kalıcı bir etkisi olmadığı gerçeği geliyor.
Savaşın tüm olumsuz etkileri ile 30 yıla yakın işgalin acıları halen taptaze etrafınızda duruyor.
Hocalı Katliamı, 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında, Ermenistan silahlı kuvvetleri ile onlara destek veren Sovyet (özellikle 366. Motorize Piyade Alayı) askerleri tarafından gerçekleştirilen sivil katliamdır. Bu olay, Karabağ Savaşı sırasında yaşanmış ve çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesiyle tarihe kara bir leke olarak geçmiştir.
Olayın Özeti:
-Tarih: 25-26 Şubat 1992
-Yer: Hocalı, Dağlık Karabağ (Azerbaycan)
-Failler: Ermenistan Silahlı Kuvvetleri ve Sovyet ordusuna bağlı 366. Alay
-Mağdurlar: Azerbaycan Türkleri (siviller)
Kaydedilen Acı Verici Gerçekler:
-Katledilen Kişi Sayısı: Azerbaycan kaynaklarına göre 613 sivil öldürüldü. Bunların 106’sı kadın, 63’ü çocuk ve 70’i yaşlıydı.
-Esir Alınanlar: 1275 kişi esir alındı, 150 kişi ise kayboldu.
-Yaralananlar: 487 kişi ağır yaralandı.
-İşkenceler ve İnsanlık Suçları: Bazı kurbanlar işkenceye uğradı, canlı canlı yakıldı, kafa derileri yüzüldü. Kadınlara ve çocuklara tecavüz edildiği iddiaları da bulunmaktadır.
Uluslararası Tepkiler:
-Birçok uluslararası insan hakları kuruluşu (Human RightsWatch gibi) bu olayı "katliam", "savaş suçu" ve "insanlığa karşı suç" olarak nitelendirmiştir.
-Ancak uluslararası alanda yeterli bir yargılama veya cezalandırma süreci henüz gerçekleşmemiştir.
Ermeni Tarafının Görüşü:
-Ermenistan tarafı, Hocalı’da yaşananları reddetmese de olayların Azerbaycan’ın kendi siyasi çıkarları için kullanıldığını iddia etmekte ve sivillerin tahliyesi için koridor açtıklarını savunmaktadır. Ancak bu iddia, olay sırasında yaşanan kitlesel sivil ölümlerle çelişmektedir.
Önemi ve Anısı:
-Hocalı Katliamı, Azerbaycan halkının hafızasında derin izler bırakmış, her yıl 26 Şubat tarihinde "Hocalı Katliamı Anma Günü" olarak anılmaktadır.
-Türkiye başta olmak üzere birçok ülke, bu olayın bir katliam olduğunu resmen tanımıştır.
Sonuç:
Hocalı Katliamı, yalnızca Azerbaycan tarihinde değil, insanlık tarihinde de kara bir sayfa olarak yer alır. Bu olay, savaşlarda sivillerin korunmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Savaş ve katliam sonrası adeta bir ölü ya da hayalet kente dönüşen Hocalı da, şimdilerde yaşam yavaş yavaş yeniden filizlenmekte ve boy göstermekte.
Devletin yapımını üstlendiği binlerce villa tipi konut var. Savaş sonrası hayatta kalabilen ve kaçıp kurtulanlar yavaş yavaş kente dönmeye başlamışlar.
Kime rastlasanız, size kaç yakınını kaybettiğini ve kendisinin nasıl bir mucize çaba ve insan üstü gayretle hayatta kalabildiğini anlatmakta.
Konuştuğum bir kadın, bir gece yarısı, kar ve tipiyle nasıl mücadele ettiğini, bir köye ulaşıp hayatta kalabildiğini göz yaşları ile aktarmakta.
Azerbaycan’ın birkaç yöresi, hep acılı ve bu acıların etkisiyle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar.
ŞUŞA’DA YAŞANANLAR
Şuşa Şehri Hakkında
Şuşa, Azerbaycan'ın Karabağ bölgesinde, dağlık bir arazide yer alan tarihi ve kültürel açıdan çok önemli bir şehirdir. Kelimenin anlamı hakkında çok sayıda söylenti ya da rivayet olmasına karşılık, akla en yakını Arapçadan geçen Şişa (şişe) olmaktadır. Çünkü kentte şişeye benzeyen, çok önemli bir tepe var. Bu tepenin ele geçirilemez olduğuna inanan, Ermeni silahlı güçleri, mucizevi ve olağan üstü bir saldırı ile burayı asıl sahiplerine yani Azerilere bırakmak zorunda kalmışlar. Bu efsane savaş halen halk arasında ilk günkü canlılığıyla anlatıla gelmekte …
Tarihi
-Şehir 1752 yılında Karabağ Hanlığı'nın kurucusu PanalıKhan (Penah Ali Han) tarafından kurulmuştur.
19. yüzyılda Rus İmparatorluğu'na bağlandıktan sonra, bölge kültürel ve müzikal açıdan gelişmiş, “Kafkasya’nın Konservatuvarı” olarak anılmaya başlanmıştır.
-Ünlü Azeri şair ve müzisyenlerin (örneğin Üzeyir Hacıbeyov, Khurshidbanu Natavan) yetiştiği yerdir.
Kültürel Önemi
-Şuşa, Azerbaycan klasik müziği olan mugamın merkezlerinden biridir.
-Mimari olarak da Osmanlı, İran ve Kafkas etkilerini taşıyan taş evleri ve kaleleriyle ünlüdür.
Yakın Tarih
-1992 yılında Ermenistan ile Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ Savaşı sırasında Ermeni güçlerinin eline geçti.
-2020 yılında Azerbaycan ordusu, 44 günlük İkinci Karabağ Savaşı sırasında Şuşa’yı yeniden kontrol altına aldı. Bu olay Azerbaycan’da büyük bir zafer ve milli gurur olarak görülmektedir.
Şuşa’da Neler Var?
-Şuşa Kalesi
-Natavan’ın evi
-Üzeyir Hacıbeyov’un evi-müzesi
-Govhar Ağa Camii
AZERİ ERMENİ DÜŞMANLIĞININ KÖKENİ
Azeri Türkleri ile kapı komşuları arasında henüz yüzde yüz barışa ulaşmamış bir güvensizlik söz konusu. Buradan başta gelen faktör din farklılığı fakat bundan da önemlisi Ermenilerin, Azerbaycan topraklarında hak iddiası.
Bu arada ilginç bir bilgi de aktarayım.
Selçuklu orduları, o dönemin Ermenilerini mağlup edince, Bizans İmparatorluğunun adeta uç beyi olan Ermeniler, Bizanslılar tarafından cezalandırılıyorlar ve Anadolu’ya sürülüyorlar.
Azerbaycanlılar (Azeriler) ve Ermeniler arasındaki düşmanlığın kökeni oldukça karmaşık bir tarihî, etnik, dinî ve siyasi geçmişe dayanmaktadır. Bu düşmanlık, özellikle 20. yüzyılın sonlarında patlak veren Dağlık Karabağ Savaşı ile doruğa ulaşmıştır; ancak tarihsel kökleri çok daha eskilere gider. Aşağıda bu düşmanlığın başlıca tarihsel nedenlerini ve gelişimini özetliyorum:
1. Osmanlı ve Safevî Döneminden Kalma Rekabet (16.–19. yy)
-Azerbaycan toprakları uzun süre Safevîler’in kontrolündeydi (Şii Müslüman). Ermeniler ise Hristiyan olarak Osmanlı ve İran topraklarında dağınık şekilde yaşıyorlardı.
-Bu dönemde bir etnik çatışmadan çok, dinsel kimliklerin farklılığı söz konusuydu.
-Osmanlı-Rus ve Osmanlı-İran savaşları sırasında Ermeniler bazen Hristiyan Ruslarla işbirliği yaptı; bu, Müslüman halklarda (özellikle Azerilerde) güvensizlik doğurdu.
2. Rus İmparatorluğu Dönemi (19. yy)
-1804–1828 yıllarındaki Rus-İran savaşları sonucu Azerbaycan toprakları İran’dan alınıp Rusya’ya katıldı.
-Ruslar, Ermenileri İran ve Osmanlı’dan Kafkasya’ya göç ettirerek Ermeni nüfusunu artırdı (özellikle Karabağ ve Yerevan çevresinde). Bu demografik değişim Azerilerde rahatsızlık yarattı.
-Ermeniler, Rus yönetimi altında bazı ayrıcalıklar elde etti; bu durum da Azerilerle ilişkileri gerdi.
3. 1905–1907 Azeri-Ermeni Olayları
-Bakü ve diğer şehirlerde petrol gelirleri ve nüfuz mücadelesi Azeri ve Ermeni toplumları arasında silahlı çatışmalara dönüştü.
-Bu, iki halk arasında modern dönemdeki ilk büyük etnik çatışma sayılır.
4. 1918–1920: Bağımsızlık Dönemi ve Katliamlar
-1918’de hem Azerbaycan hem de Ermenistan bağımsız oldu. Her iki taraf da Karabağ, Zengezur ve Nahçıvangibi bölgeleri talep etti.
-Mart 1918 Bakü Katliamı'nda (Ermeni Devrimci Federasyonu ile Bolşevikler ittifakı) çok sayıda Azeri öldürüldü.
-Buna karşılık Ermenilerin yaşadığı bölgelerde Azeri milislerin intikam saldırıları oldu.
-Bu yıllarda iki taraf da birbirine karşı ağır etnik temizlik ve şiddet uyguladı.
5. Sovyet Dönemi (1920–1988)
-SSCB bu çatışmaları bastırdı. Ancak sınırlar sorunluydu: Dağlık Karabağ, çoğunluğu Ermeni olan bir bölge olarak Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlandı.
-Sovyet rejimi altında bu düşmanlıklar bastırıldı ama tamamen kaybolmadı; kimlikler ve tarihî anlatılar içinde korundu.
6. Dağlık Karabağ Savaşı (1988–1994)
-Sovyetler’in dağılmaya başlamasıyla, Dağlık Karabağ Ermenileri Ermenistan’a bağlanmak istedi.
-Bu talepler Azerbaycan’ın tepkisini çekti. Çatışmalar başladı.
-1992’de Hocalı Katliamı gibi olaylar Azerilerde büyük bir travma yarattı.
-1994’te ateşkes ilan edildiğinde Ermenistan destekli güçler, Karabağ ve çevresinde Azerbaycan’a ait 7 bölgeyi işgal etmişti. 1 milyondan fazla Azeri yerinden oldu.
7. 2020 Karabağ Savaşı ve Sonrası
-Azerbaycan, 2020’deki savaşta Türkiye’nin de desteğiyle kaybettiği toprakların çoğunu geri aldı.
-Bu zafer, Azeri kamuoyunda güçlü bir milliyetçilik dalgası yarattı, ancak düşmanlık duygularını da artırdı.
-Ermeniler açısından ise bu büyük bir travma ve kayıp olarak görüldü.
Düşmanlığın Bugünkü Temelleri
-Tarihsel anlatıların çelişkili olması: Her iki taraf kendi tarihini “kurban” olarak anlatıyor.
-Mültecilik ve yerinden edilme travmaları: Azeriler, Ermeniler tarafından işgal edilen köy ve kasabalarını, Ermeniler ise kaybettikleri bölgeleri hatırlıyor.
-Milliyetçi ideolojiler: Her iki ülkede de okul kitaplarında ve medyada karşı taraf düşmanlaştırılıyor.
-Dinî farklar: Hristiyan (Ermeni) ve Müslüman (Azeri) kimlikleri, etnik milliyetçilikle birleşince düşmanlık derinleşiyor.
DAĞLIK KARABAĞ
Dağlık Karabağ, Güney Kafkasya'da, Azerbaycan'ın batısında yer alan ve uzun süredir Azerbaycan ile Ermenistan arasında anlaşmazlıklara ve çatışmalara sahne olan bir bölge özelliği taşımaktadır.
Azerbaycan Karabağ’sız, Karabağ ise Azerbaycansız düşünülemez.
Coğrafi Konum ve Önemi
Dağlık Karabağ, hukuken Azerbaycan'a ait olmasına rağmen, 1990'ların başından itibaren fiilen Ermenistan destekli Ermeni güçlerinin kontrolü altına girmiştir. Bu durum, bölgenin uluslararası tanınırlığı olmaksızın "Dağlık Karabağ Cumhuriyeti" (Artsakh) adıyla yönetilmesine yol açmıştır. Ancak bu yapı, Ermenistan dahil hiçbir ülke tarafından resmen tanınmamaktadır. Karabağ’ın siyasi ve politik durumu, Azerbaycan halkı ve devleti için adeta bir kırmızı çizgidir.
Bölge, stratejik konumu, zengin doğal kaynakları ve tarihî mirası nedeniyle hem Azerbaycan hem de Ermenistan için büyük önem taşımaktadır.
Tarihçesi
Dağlık Karabağ'ın tarihî geçmişi oldukça karmaşıktır.
19. yüzyılın başlarında Çarlık Rusya’sının bölgeye Ermeni nüfusu yerleştirmesiyle demografik yapı o dönemde değişmeye başlamıştır.
Sovyetler Birliği döneminde, 1923 yılında bölgeye özerklik statüsü verilerek "Dağlık Karabağ Otonom Oblastı" oluşturulmuştur
1988 yılında, bölgedeki Ermeni nüfusun Ermenistan'a bağlanma talebiyle başlayan gerilim, 1992-1994 yılları arasında Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir savaşa dönüşmüştür. Bu savaş sonucunda Ermeni güçleri, Dağlık Karabağ ve çevresindeki yedi Azerbaycan bölgesini kontrol altına almıştır
2020 Dağlık Karabağ Savaşı ve Sonrası
2020 yılında, Azerbaycan'ın başlattığı askerî harekât sonucunda 44 gün süren bir savaş yaşanmıştır. Bu savaşın sonunda Azerbaycan, Dağlık Karabağ ve çevresindeki bazı bölgeleri yeniden kontrolü altına almıştır. 10 Kasım 2020'de Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasında imzalanan ateşkes anlaşmasıyla çatışmalar sona ermiştir
Bu gelişmeler, bölgedeki güç dengelerini değiştirmiş ve Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü kısmen yeniden tesis etmesine olanak sağlamıştır.
Güncel Durum
Günümüzde, Dağlık Karabağ'da Azerbaycan'ın egemenliği büyük ölçüde sağlanmış olsa da, bölgedeki Ermeni nüfusun durumu, insani yardım ihtiyaçları ve yeniden yapılanma süreci gibi konular uluslararası toplumun gündeminde yer almaktadır.
Sonuç olarak, kardeş ülkemiz Can Azerbaycan yaklaşık 30 yıl süren Ermeni İşgali döneminde, nasıl bir maddi yıkıma uğradığını, evleri taş üstünde taş kalmayacak şekilde yıkıldığını, tarlaların çoraklaştığını kendi gözlerinizle görüp, hüzünleneceksiniz.
Kimi arazilerde işgal döneminde kurulan Ermeni Askeri Karakolları ile, nerdeyse 100 metrede bir dizili Ermeni askerlerini nöbet kulübeleri ile yüz yüze geleceksiniz.
Zengezur Koridoru ve Türkiye İçin Önemi
Azerbaycanlı kardeşlerimiz ile bizi adeta tek vücut haline getirecek çok önemli bir konu da Zengezur Koridorudur.
1. Zengezur Koridoru Nedir?
Zengezur Koridoru, Azerbaycan'ın batı bölgeleri ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ni doğrudan kara yoluyla bağlaması planlanan bir ulaşım hattıdır. Bu koridor, Ermenistan’ın güneyindeki Sünik (Zengezur) bölgesinden geçmektedir. 2020 Dağlık Karabağ Savaşı sonrasında imzalanan 9 Kasım Üçlü Bildirisi'nde (Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasında), bu koridorun açılması öngörülmüştür.
2. Türkiye İçin Önemi
a. Coğrafi ve Stratejik Bağlantı
Zengezur Koridoru’nun açılması, Türkiye ile Türk dünyası arasında kesintisiz kara ve demir yolu bağlantısı kurulmasını sağlar. Türkiye’den Nahçıvan üzerinden Azerbaycan’a, oradan da Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine ulaşım mümkün hale gelir. Bu, Pan-Türkist (Turancı) düşüncenin jeopolitik temelini güçlendirir.
b. Ekonomik Kazanımlar
Koridor, Türkiye'nin doğrudan Türk dünyasına mal ve hizmet ihracatını kolaylaştırır. Demir yolu ve kara yolu taşımacılığı açısından lojistik maliyetleri düşürür. Ayrıca, Orta Koridor (Çin-Türkiye-Avrupa arasındaki ulaştırma hattı) projesini güçlendirir.
c. Enerji ve Ticaret Yolları
Bu güzergâh, enerji projelerinde ve doğal gaz ile petrol boru hatlarında yeni alternatifler yaratabilir. Türkiye’nin enerji koridoru olma rolü pekişir.
d. Jeopolitik Etki ve Güç Dengesi
Koridor, Ermenistan’ın bölgedeki jeopolitik önemini azaltırken, Azerbaycan ve Türkiye’nin etkisini artırır. Aynı zamanda İran’ın kuzey sınırındaki etkisi kısıtlanabilir, bu da İran-Türkiye rekabeti bağlamında stratejik sonuçlar doğurur.
e. Güvenlik ve Askerî Perspektif
Koridorun açılması, Türk ve Azerbaycan orduları arasında lojistik ve iş birliği kolaylığı sağlar. Ortak tatbikat ve savunma planlarının uygulanmasını destekler.
Sonuç olarak:
Zengezur Koridoru, sadece bir ulaşım projesi değil, Türkiye için ekonomik, siyasi, kültürel ve jeostratejik açılardan büyük öneme sahip bir girişimdir. Bu koridorun açılması, Türk dünyasının entegrasyonunu hızlandırırken, Türkiye’nin Avrasya’daki etkinliğini artırma potansiyeli taşımaktadır.
Can Azerbaycan’ı anlatmaya günler ve sayfalar az gelebilir. Turizmi, doğal güzellikler ve hele hele Hazar Denizi ya da gölü ki kendisi Karadenizden bile daha büyük bir alana sahip.
BAKÜ
Bakü, ülkenin altın anahtarı, adeta kalbi. Ben bu kente bundan tam 27 yıl önce gitmiştim. Sovyet etkisinden yeni kurtulmuş adeta her adımda onun etkisi ve izleri hissediliyordu. O dönemde adeta iri bir köy idi.
Günümüz Bakü’sü, dev bulvarları birbirini izleyen parkları, turistik alanları ile başlı başına bir çekim merkezi. Güvenle, huzurla dolaşılabilecek bir kent.
Tüm dünya işe birçok yolla, kara, deniz ve hava ulaşımı ile bağlantı halinde.
Can Azerbaycan’ın uluslararası arenada elde ettiği bir başarıya da değinmeden geçemeyeceğim.
Bundan böyle Azeri kardeşlerimiz canları istediği anda vizeye gerek duymadan Çin Halk Cumhuriyeti’ne seyahat edebilecekler. Bu onlar için çok büyük bir kazanç. Çünkü Çin’den de sayısız turist, Azerbaycan’a gelecek ve büyük bir ekonomik katkı sağlayacak.
Biz niye Azerbaycan’daydık…
Bizler Küresel Gazeteciler Konseyi Genel Başkanı Mehmet Ali Dim başkanlığında 40 Türk Medyası mensubu ile, Azerbaycan Matbuatının (günümüz medyası) kuruluşunun 150 yıl kutlamalarına katılmak üzere bu güzel ülkeye gittik. Karşımızda da orada KGK’nin Dış Medya Meclis Başkanı Elşad Eyvazlı, bizlere ev sahipliği yaptı. Medya mensupları birbirini tanıdı, ülkeyi kendi gözleriyle görüp, sağlıklı ve objektif değerlendirmeler yapma olanağı buldu.
Bu da kardeşlerimizin bizi, bizim de onları tanımamız için değerlendirme fırsatı yarattı.
Azerbaycan’da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Hacıyev, bizlerle genel poliika, karşılıklı ilişkiler, Dünya Politikası, medyanın sorular gibi konuları ele alarak sonlandırdı…
Güzel Azerbaycan, lezzetli yemekler, başta tarhun ve kinza gibi farklı yeşillikleri ile her biri bir diğerinden lezzetli kebapları ile sizleri bekliyor…
Azerbaycan, Gence 2, Bakü 3 saat ötemizde….
Haydi yola düşelim…
Not: Bu röportajda yapay zekadan yararlanılmıştır.