Bir fikir işçisinin feryadını kim takar ki?

Yazar: Kuşlu karikatür esprisini çalışırken aklıma haksızlığa uğradığım ama hakkımı aramayı beceremediğim bir emek anım geldi. Aklımda kaldığı kadarıyla seninle paylaşayım kenarda kalsın canım Çizerim?
Çizer: Siz bilirsiniz hocam. Sizin yaşadığınız süreçler önemli benim için nihayetinde espri bulmak için epey başınızdan olaylar geçmiş olması muhtemel. Ben de empatimi çalıştırıp aydınlanırsam kendi başıma esprilerimi bulup çizerim ekstra ekmeğimi kazanırım. Yoksa sizden damlayanla benim değirmen un öğütmüyor.
Yazar: Bundan çok da uzak olmayan bir zamanda bu yazar kendi olanaklarını zorlayarak; göçmen kuşlarla ilgili başlangıç seviyesindeki amatör gözlemci çocuk ve gençlere hitap eden bir kitabı eski doğa derneği başkanıyla hazırlayıp bastırdı. Tanıdık tanımadık eş dost çevresine ücretsiz dağıttık.. Gören de pek beğendi ve gaza geldim ikinci gözlem amaçlı bilgilendirici bir proje daha hazırlayıp maket halinde kitap yaptım baskıya hazır halde. Konusu; “Kentte yuvalanan yerel kuşlar” hakkındaydı. Lakin maliyetini karşılayacak durumum olmadığından bir destek arayışına girdim.
Çizer: Geçen de konuşmuştuk; “yazar fakir, yayıncı zengin” bir genel sistem var evet!.. Bazı istisnai gönüllü fakir yayıncılar da mevcut tabii, onları ayrı tutuyoruz.
Yazar: Bilirsin kuşların beslenme ve üreme alanları; doğal ağaçlık, ormanlık ve su kenarları oluyor.. Benim de oturduğum yer, Küçükçekmece gölüne yakın belediye sınırlarında olduğundan maket kitabımı kolumun altına alıp belediyenin yolunu tuttum. Beni kültür işleri müdürüne yönlendirdiler. Müdür zat da Nilüfer Belediye’sinden bizim belediyenin makam koltuğuna konuvermiş biriymiş..
Çizer: Hocam ne güzel işte! Tam da adamıyla buluşmuşsunuz. Benim bildiğim belediyecilik; halka hizmet anlayışıyla kamuculuk yaparak topladığı vergilerle böyle olumlu projelere destek verir. Hadi bakalım.
Yazar: Dur hikaye daha bitmedi! Adam makamında koltuğunu gıcırdata, gıcırdata bana kendinden bahsederek kahvesini höpürdetti falan. Bana değer veriyormuş gibi rolünün hakkını verdi filan..Yaptığım makete bakıyor “ çok güzel fikir, hımm” diyerek sümen takımının üzerindeki promosyon not kağıtlarına notlar alıyordu. Arada “ Biz de Küçükçekmece gölümüzle ilgili ne yapsak diye düşünüyorduk arkadaşlarla” mealinde laflarıyla beni eğliyordu.
Çizer: Yaşasın! Demek kitabınız yerini bulmuş.. Kaldıysa bana da imzalayıp verirsiniz artık. Allah göstermesin vefat filan ederseniz çok değerlenebilir..
Yazar: Açık sözlü patavatsızlıklarla ilgili yeni bir kitap yazınca onu imzalar veririm merak etme. Yalnız olay tahmin ettiğin gibi mutlu sonla bitmedi; Bu zat; bana kartını uzatıp “ sizi en kısa zamanda arayacağız bu projeyle ilgili, çok sevindik tanıştığımıza” dedi. Mimari olarak “akıllı bina” olarak anılan belediyeden ayrıldım.. Meğer o “akıllı belediye binası”nın aklı başka çalışıyormuş! Üstelik müdürün de benimle tanıştığına sevinmesi de zalımca bir sevinçmiş!
Çizer: Hayırdır hocam?
Yazar: Aradan geçen bir iki ayda tabii ki aranmadım! Bir gün sokaktaki reklem panolarında belediyenin halka hizmetleri reklam edilirken ne göreyim; Tesadüfen her ne hikmetse benim kuş kitabım basılmış ve belediye külliyatına dahil edilmişmiymiş!!..Bak şu Allahın hikmetine, tesadüfe bakınız o kitabı da yapan meğersem aynı kültür müdürü değilmiymişmiş!!!
Çizer: Eeee sonra?..
Yazar: Sonrası daha bir utanç tefrikası. Kitabımı ve kendilerinin tesadüfen aynı fikirli görünümlü kitaplarını alıp, randevusuz girdiğim makam masasına atıyorum. Müdürde bir telaş.. Telefona sarılıp, reklam şeysi eğri bodik bir elemanını çağırıyor odaya.. Eğri bodik geliyor.. Koca müdür Eğri Bodik’e buyuruyor “ Akın bey’e hemen gezici kütüphane projemizde yer verelim kendilerinden istifade edelim” diyor.. Bir de “Sizi dışarıdan reklam işlerimizi yapan falanca arkadaş arayacak” diye laf kalabalıklarıyla kahve söylüyor falan.. Gülüyorum.. Önce akıllı müdürün odasından sonra da akıllı binanın kapısından çıkıp gidiyorum. Başkası adına utanmanın duygusu kirletiyor içimi..
Çizer: Eee bitti mi hocam?
Yazar: Çoğu bitti sayılır sonrası daha da rezalet, o koca akıllı belediye binasının koca belediye başkanına seçim çalışmaları için kapıma geldiğinde çıtlatıyorum mevzuyu.. “ İlgileneceğim” diyor ertesi gün sekreteri arayıp başgan beyle kahve için beni makamına buyur ediyor. Davete icabet ettiğimde, “ Aman şimdi biraz sabırlı olun hele bir seçimler bitsin ben gerekeni yapacağım” diyor; koca, koca akıllı binanın en üst katındaki akıllı başgan ofisinin koca belediye başganı..
Çizer: Yani?
Yazar: Yani si koca bir tırt! Koca başgan ve avanesi ceketlerini koydukları seçimde, onlara tıpış tıpış oy verenleri sayesinde; koca koca akıllı binalarındaki makam koltuklarına yeniden gıcırdata gıcırdata tekrar yerleştiler.. Artık kimin umurundaydı ki; Bir yazar parçasının fikrinin -ne hikmetse ve ne hayrettir ki!- tesadüfen benzerinin kitaplaştırılıp basılması olayı?
Çizer: Hocam buyurun bir bardak soğuk su!
Yazar: Su gibi aziz ol..