16 Nisan 2024 Salı
İstanbul 26°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir kenti keşfetmek…

Burçak Evren

Burçak Evren

Gazete Yazarı

A+ A-

Bir kenti ya da bir kentin herhangi bir bölgesini keşfetmek için, çılgın kalabalıklardan ya da şamatacı turist güruhunun olası güzergahından uzaklaşarak ara sokakların içinde kaybolmak ya da bir tatil sabahının tenhalığında ana caddelerinde turlamak gerekir.

Bu eylemlerden her hangi birini gerçekleştirdiğinizde inanın, bir kent ya da yöreyi yeniden tanımış, dahası yeniden keşfetmiş gibi olursunuz. Mesela, günlerden bir gün Beyoğlu’nda bunu deneyebilir, kendinizce nice küçük ama unutulmaz keşiflere yelken açabilirsiniz. Bir yazarın dediği gibi kentler gezildikçe sevilir, sevildikçe de gezilir.


Söz Beyoğlu’ndan söz açılmışken, keşfetmeye de bu buradan başlayabiliriz. Ama ille de; Çelik Gülersoy’un tanımıyla “Beyit-ed-din Sarayında dünyaya gözünü açan, Belle Epoque Paris’inde çil sarı liralarla gençliğini geçiren”, sonrasında da Pera’nın salaş küçük bir odasında 37 yılını adeta kendini cezalandırarak harcayan Suriyeli, sonrasında Lübnan Kökenli Duhani ailesinin son ferdi Said N. Duhani’nin güzergahını takip etmek gerekmez. Aksine, gelişi-güzel de arşınlamak gerekir.


Normal bir Beyoğlu turunda çılgın kalabalıklarla, ışıltılı ve de davetkar vitrinler hizasında olan bakışlarımızı biraz yukarlara, vitrinlerin üzerinden yapıların üstlerine doğru yönelttiğimizde, her gün önünden geçip de baktığımız, ama bir türlü görmeyip ıskaladığımız bir başka Beyoğlu ile karşılaşırız. Yan yana eski-yeni numaralar, duvarlara kazınmış yabancı, lövanten, ekalliyetten mimar ya da silinmeye yüz tutmuş, birkaç harfi kalmış apartman adları, Padişahın terzisi Botter’in konutunda olduğu gibi D’Aranco ustanın elinden çıkma artnouveau tarzının İstanbul’a özgü örnekleri, sütunların ağırlığının altında ezilen Karyatitler, her biri şehir efsanesine kaynaklık eden farklı öykülerin konusu olan gizemli figürler, ya da ne biliyim, bunlar gibi baktıkça görülen, görüldükçe keşfedilen, sayısız keşifler…


Bu keşiflerin en şaşırtıcı, en düşündürücü yanı ise; onca hoyratlıktan, hoşgörüsüzlükten ve de kıyımdan sonra bunların hala “biz buradayız” dercesine, gözlerden ve yıkımlardan kaçıp ve de kurtulup, onca yıl yerlerinde kalabilme şansını yakalamış olmalarıdır.


Çoğu yapının dış cephelerinde gizlenen, ancak meraklı ve ısrarlı diretmelerle bakışlara yansıyan bu gizlenmiş güzellikler, aynı binaların içlerine girme fırsatını yakaladığınızda daha da şaşırtıcı olup, bugüne kadar nasıl olup da ayakta olmalarıyla kimi naif sorgulanmalara da neden olurlar…

Ya ara sokaklar… Bir kentin keşfi, gizemli bir labirentin içinde kaybolmak gibi bir şeydir. Kaybolan siz mi olursunuz, yoksa kent mi, orası hiç bilinmez. Onca değişim/dönüşüm içinde yok olmakla geleceğe bir şeyler, küçük de olsa izler bırakabilmenin o tanımlanmaz ama bir o kadar sürprizlere açık isteği, ara sokaklarda da peşinizi bırakmaz, karşınıza çıkar ansızın. Pera’dan Galata’ya uzanan sokaklarda: Bir Ceneviz ya da Venedik arması, zamanı bilinmez binaların cephelerinde yer alan birkaç sembol, geçmişten ödünç alınıp, zamane duvarları arasına sıkıştırılmış devşirme malzemeler, girişlerde hala yerinde duran silik armalar vs…


Bazen; bitmez tükenmez salgın ile, bu olguyu daha da çekilmez yapan ekonomik sıkıntıların tedirgin edici tutsaklığından kurtulup, kentin bilinmezlikleri içine yitip gitmek iyi geliyor insana…
Unutmak ya da bilinen gerçeklerden kaçmak için değil, aksine yaşama daha da sarılmak için…