25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir pop star, bir soytarı hayali...

Gaffar Yakınca

Gaffar Yakınca

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçen haftanın büyük skandalı Zelenskiy’nin NATO görüşmeleri ile ilgili yaptığı itiraftı.  CNN’de yayınlanan röportajında, savaştan önceki görüşmelerde Batılı liderlerin kendisine “Ukrayna’yı asla NATO’ya almayacağız ama bunu kamuoyu önünde de açıkça ifade edemeyiz” dediklerini söyledi. CNN muhabiri ise -tahmin edebileceğiniz gibi- “peki o zaman siz neden bu gerçeği kendi halkınızdan gizlediniz” diye sormadı, soramadı.

Şimdi açıkça anlaşılıyor ki Ukrayna’nın başındaki kukla ile istedikleri gibi oynayarak ülkeyi bir felakete sürüklemişler. Ukrayna’da ölen, sürgüne ve açlığa sürüklenen onca sivilin vebali kimdedir acaba? Bir soytarıya lider diye güvenmiş olmanın bedeli bu kadar ağır mı olmalıydı? Maalesef oluyormuş, çünkü şu alçak çağda kapitalist efendiler için insan canının hiçbir önemi yok.

Tek başına şu itiraf bile tüm kamuoyunu sarsmalı, kendine getirmeliydi. Ancak bizdeki Batıcı lobi iki sebepten dolayı bu gerçekleri görmüyor, görse bile halka söylemiyor: Birincisi genetik olarak Batıdan çok Batıcılar. İkincisi, kendileri de Tayyip Erdoğan’ın yerine geçirecekleri herhangi bir hokkabazın hayalini kuruyorlar. Neden Ukrayna felaketinin asıl sorumlusundan söz etsinler ki?

Medya -ve sosyal medya- Batının elindeki en güçlü silah. Batının son otuz yıldaki tüm kirli savaşlarında gerçek silahlar kadar etkili oldular. Amerika’nın Irak’ı işgalinin üzerinden tam 19 yıl geçti. Tüm işgal Saddam’ın kitle imha silahları yalanı üzerine kurulmuştu. İşgalden önce Amerikan halkının operasyona desteği %50’lerde seyrederken, medyanın sistemli yalanları sayesinde işgal günü %72’ye ulaştı. İşgalin sadece ilk gününde ölen Iraklı sivil sayısı 7.200’dü. Batı basını ise bu korkunç tabloyu görmezden geliyor, sadece “büyük zaferden” söz ediyordu.

Bush’un “yeni haçlı seferi” diye kutsadığı “teröre karşı savaşta”, Batılılar tarafından Irak’ta en az üç yüz bin, toplamda tahminen altı milyon insan katledildi. Sayısız hastane bombalandı, milyonlarca insan ülkelerinden sürüldü, açlık ve sefalete itildi, Guantanamo gibi insanlık tarihinde görülmemiş toplama kampları icat edildi, Ebu Gureyb gibi insan öğütme makineleri çalıştırıldı. Ve bunların tamamı Batı basınının ürettiği, yaydığı yalanlar üzerinden yapıldı. Medyadaki hakim söylem “barbar Müslümanlara karşı uygar Batının korunmasıydı”. Yalan söyleyenlerin hiçbiri hesap vermedi, ölen insanların hiçbirinin hesabı sorulmadı, aksine bu en aşağılık suçlara imza atan liderler tekrar tekrar seçim kazandılar, birer “medeniyet kahramanı” ilan edildiler.

ABD’deki Quincy Enstitüsü’ne bağlı Responsible Statecraft dergisi birkaç gün önce Amerikan medyasının savaş etiği üzerine bir sempozyum düzenledi. “Irak’tan Ukrayna’ya, medya dersini aldı mı” başlıklı sempozyumda konuşan gazetecilerin tespitleri Batı medyasının nasıl da emperyalizmin bir aparatı haline geldiğini acıklı bir şekilde ortaya koyuyor. ABD’li gazeteci ve yazarlar, Irak’ta kullanıldıklarını ve bugün de Ukrayna’da medyanın aynı şekilde kullanılmaya devam ettiğini itiraf ediyor.

Uzun süre ABD Dışişlerinde çalışan ve Irak’ta da görev yapmış olan yazar Peter Van Buren bakın ne diyor: “2003 yılında bir Dışişleri görevlisi olarak medyanın sadece hükümetin yalanlarını tekrar etmekle kalmayan, o yalanları abartarak yayan halini dehşet içinde izledim. O zamanki gerçek yayın yönetmeni George W. Bush’tu ve o ayağa kalktığında tüm medya esas duruşa geçti. 2022 yılında ise çok az şey değişti. Medya, bu kez Ukrayna hükümetinin borazanı gibi davranıyor ve savaş davulları çalıyor. Ukrayna’dan gelen videoların neredeyse tamamı Ukrayna hükümeti kaynaklı ve doğruluğu tartışmalı “anonim” kaynaklara dayanıyor. Üstelik farklı kaynaklara yönelik sansür artık sadece New York Times sayfalarında değil, sosyal platformlarda da işletiliyor.”

Aralarında ana akım yayınlarda çalışanların da bulunduğu pek çok gazeteci, kendi ülkelerindeki savaş yanlısı sansürden, bu sansüre karşı çıkanların Rusçu/Putinci diye etiketlenmesinden şikayet ediyor. Ama bizim Batıperest kalemşorlarımız, kendi meslektaşlarından gelen bu sesleri bile duymuyor. Tıpkı bir toplantıda Kanada Dışişleri Bakanı’nı “Ukrayna’ya daha çok silah vererek savaşı körüklüyorsunuz, insanları öldürüyorsunuz” diyerek yüzüne karşı protesto eden gazeteci-yazar Yves Engler’i görmedikleri gibi. Dikkat ederseniz örnekleri hep Batı’dan veriyorum. Müslüman coğrafyalarında Batıcılık yapmaya kalkanlara zaten artık pek itibar edilmiyor. Türkiye’de de halkın NATO’ya güveni %10’un altına inmiş durumda. Ama Batı acenteleri, belki Erdoğan’ı devirecek bir pop-star, bir soytarı buluruz umudu ile hala aynı davulu çalmaya devam ediyor.