20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bölgesel birlik ve İsrail’in yalnızlık korkusu

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye-Rusya-İran liderlerinin buluştuğu 19 Temmuz’daki Tahran Zirvesi ile 5 Ağustos’ta Soçi’deki Erdoğan-Putin buluşması ABD ve İsrail’de kaygıyla izlendi. ABD’nin ambargoları ve savaş tehdidi ile boğuşan bu üç ülke, bölgede Atlantik lehine olan dengeleri değiştiren ortaklıklarını pekiştiriyor. Üç ülke, bölgede öncelikli sorunlardaki farklı politikalarını uyumlu hale getirerek Libya’dan Suriye’ye ve Kafkaslara kadar Kuzey Afrika ve Ön Asya’nın tamamında giderek ortak bir stratejide buluşuyor. Kuşkusuz, bu inişli çıkışlı bir süreç. Zaman zaman dalgalanmalar olsa da, karşı karşıya oldukları ortak tehditlerden kaynaklı, bu üç ülkenin taktik değil genel bir stratejik ortaklıktan başka bir seçenekleri bulunmaması nedeniyle, ortaya çıkan pürüzler ikili ve üçlü mekanizmalarla kısa sürede giderilebiliyor. Bu durum ABD ve İsrail’in “kabus senaryosu” olarak gördüğü bir durumun ortaya çıkması anlamına geliyor.

ALTILI PLATFORMUN ZEMİNİ GÜÇLENİYOR

Hem Tahran hem de Soçi zirvelerinin gündemindeki en önemli konulardan biri Kafkaslar’da kalıcı istikrarın sağlanmasıydı. Türkiye, Rusya, İran, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ın oluşturacağı Altılı Platform’un hayata geçirilmesi için Ankara, Moskova ve Tahran çalışmalarını yoğunlaştırıyor. 2020 yılının sonunda Azerbaycan’ın, işgal atındaki topraklarını ve Karabağ’ı Ermenistan işgalinden kurtarmasından sonra gündeme gelen bu Platform, ABD ve İsrail dışlanarak bölge ülkelerinin barış içinde bir arada yaşamasını, dahası ortaklıklar kurmasını hedefliyor. Platform, Gürcistan dışındaki bütün ülkeler tarafından destekleniyor. Türkiye ile yakın ilişkileri olan Gürcistan’ı ikna etmek görevini de Ankara üstlenmiş durumda. Geçmişten bu yana daha çok Ermenistan ile bağlantıları bulunan İran ise son dönemde Azerbaycan ile ilişkilerini geliştiriyor.

Temmuz ayı başında Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov’un ziyaretinde iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi konusunda ortak irade ilan edildi. İran Dışişleri Bakanı Azerbaycanlı mevkidaşı ile düzenlediği basın toplantısında, Türkiye-İran-Azerbaycan üçlü dışişleri bakanları mekanizmasının Tahran’da düzenlenmesi konusunda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile mutabık kaldıklarını açıkladı.

İki ülke arasındaki ilişkilerde önemli bir gelişme, İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani’nin, 15 Temmuz’da Azerbaycan’ı ziyareti oldu. Şemhani, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile de bir araya geldi.

Aliyev ile görüşmesinde “İran’ın Azerbaycan ile çok yönlü ilişkileri ve işbirliğini artırmak için hiçbir kısıtlaması yoktur” diye konuşan Şemhani, İran'ın iki ülke arasındaki ilişkileri bozmaya çalışan aktörlerle mücadele etme konusundaki kararlılığını dile getirdi ve “Birlikte hiçbir aktörün bizi ayırmasına izin vermemeliyiz” dedi.

Azerbaycan lideri İham Aliyev de Tahran-Bakü ilişkilerinin, aralarında dostane ilişkiler istemeyen ülkelerin baskılarından etkilenmeden, iki ülke liderlerinin kararlı iradesine dayandığını belirtti.

Aliyev ayrıca İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi'yi Bakü'yü ziyaret etmeye davet etti.

İSRAİL’İN TELAŞI

Bu gelişmeler, ABD’de ve özellikle İsrail’de büyük telaşa yol açmış durumda. Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye içindeki örtülü MOSSAD faaliyetleriyle Bakü-Tahran ve Ankara-Tahran ilişkileri baltalanmak isteniyor. MOSSAD bir yandan da İran’da iç karışıklık için faaliyetlerini yoğunlaştırıyor. ABD ve İsrail, bir yandan İran’ı savaşla tehdit ederken, diğer yandan ambargolarla sıkıştırarak İran ekonomisini çökertmeyi, böylece ülkede iç istikrarsızlık zemini oluşturmayı esas alan bir strateji izliyor. Aynı zamanda İran Azerbaycan’ında iç karışıklık kışkırtılmak isteniyor. Geçmişte Türkiye ve Azerbaycan üzerinden CIA-MOSSAD işbirliğiyle sürdürülen bu yöndeki faaliyetler, Türkiye’deki FETÖ/Gladyo’ya karşı mücadelenin derinleşmesiyle giderek etkisizleşti.

Fakat İsrail’in bu konudaki pervasızlığının son örneği, İsrail’in Bakü Büyükelçisi George Deek’in sosyal medyadan yaptığı bir paylaşım oldu. İsrailli Büyükelçi, 22 Temmuz’da sosyal medyada “Tebriz’in Gizemli Masalları” adlı bir kitabın resmini koyarak, “Bu kitaptan Azerbaycan’ın tarihi ve kültürü hakkında çok şey öğrendiğini” yazdı. İran’ın Bakü Büyükelçisi Abbas Musevi bu mesaja sert tepki gösterdi ve sosyal medya hesabından şöyle yanıt verdi: “Bu maceraperest çocuğun bilgisine: Biricik Tebrizimiz, İran'ın gururlu tarihinde ilkler diyarı olarak bilinir. Görünüşe göre ilk kötü siyonist de Tebriz'in gayretli halkı tarafından gömülecek. Kırmızı çizgimizi asla geçmeyin, asla!”

Musevi, İsrail’in İran ve Azerbaycan arasındaki gelişen ilişkilerden rahatsız olduğunu vurguladı.

George Deek, 27 Temmuz’da ise bu kitaptan çok sayıda nüshasının göründüğü, kendi adını ve kitabın adını etiketleyenlere kitabı ücretsiz yollayacağını bildirdiği İngilizce konuştuğu bir video yayınladı.

Tebriz, İran’ın Doğu Azerbaycan eyaletinin yönetim merkezi. Azeri kökenli İranlıların çoğunlukta olduğu şehirde CIA-MOSSAD, ayrılıkçı faaliyetleri kışkırtmak için eskiden beri çeşitli tertipler yürütüyor.

ABD’NİN GÖRÜNTÜDEKİ DESTEĞİ İSRAİL İÇİN YETMİYOR

ABD’nin Afganistan’dan yenilerek çekilmesi, İsrail’in telaşının artmasına yol açtı. Kendisini “Ben bir siyonistim. Siyonist olmak için Yahudi olmaya gerek yok” diye tanıtan ABD Başkanı Biden’ın Temmuz ayı ortasındaki Tel Aviv ziyaretinde, “İsrail’in güvenliğini ABD’nin güvenliği olarak gördüklerine” dair açıklaması ve iki ülke arasında bu yönde bir ortak bildirinin ilan edilmesi de İsrail’in korkusunu gidermiş değil. İsrail’de ABD’nin bölgede Tel Aviv’e desteğinin hangi koşullarda hangi sınırlara kadar mümkün olabileceği üzerinde çalışılıyor. İsrail’in bölgede kendisine düşmanlıkta birleşebilecek ülkelerin sayısını azaltmak için yoğun bir diplomasiye girişmesinin perde arkasında esasen bu var.

Bu çerçevede, en büyük düşmanı İran’ın yanısıra, İsrail devletinin gayriresmi Kudüs Strateji ve Güvenlik Enstitüsü’nün bir raporundaki ifadeyle “21. Yüzyılda İsrail için en büyük tehlike (JISS, 16 Eylül 2020)” olarak gördüğü Türkiye’ye karşı açıktan ve örtülü faaliyetlerini yoğunlaştırıyor.

ABD İran Doğu Akdeniz Afganistan Azerbaycan